Ukrayna gerilimi üzerinden patlak veren savaş, büyük emperyalist güçler arasındaki rekabet, egemenlik ve pazar kavgalarının yoğunlaşmış biçimidir. Başını ABD’nin çektiği batılı emperyalist blok ve NATO’nun “Rus saldırganlığına karşı” histeri düzeyindeki savaş kışkırtıcılığı yükselmeye devam ediyor. “Ülkelerin ulusal egemenliği”, “uluslararası kurallara dayalı düzene saygı” ve “barışın egemen kılınması” yalanları eşliğinde, savaş kışkırtıcılığı haklı çıkarılmaya çalışılıyor. Rusya “kendi ulusal güvenliği”ni sağlamak adına sınıra askerlerini yığdığında, bu dünya barışına yönelik bir tehdit olarak mahkûm ediliyor. Ama ABD emperyalizmi ve NATO Doğu Avrupa’ya binlerce asker konuşlandırıp üslerle donatırken, “barışı ve demokrasiyi koruma” sahtekârlığı sergileniyor.
Emperyalist çıkarlar uğruna kışkırtılan savaşla, ikinci emperyalist savaştan bu yana Avrupa’da en büyük askeri konuşlanmaya ve bölgenin silaha boğulmasına tanıklık edilmektedir. Mevcut çatışma emperyalist güçler arasındadır ve gerisinde emperyalist dünya egemenliği uğruna mücadele vardır. Dünyanın yeniden paylaşımı, doğal kaynakların yağmalanması, enerji kaynaklarının kontrol edilmesi uğruna süren mücadele, işçi sınıfı, emekçiler ve ezilen halkların yaşamı üzerinde çok yönlü sonuçlar yaratmaktadır ve savaşın devam etmesi durumunda daha ağırını yaratacaktır.
Her savaş, işçi ve emekçi kitleler için, sosyal harcamalarda daha fazla kesinti, sömürünün artması, ücretlerin düşürülmesi, uzun çalışma saatleri, işten atmalar, işçi-emekçi çocuklarının emperyalistlerin çıkarları uğruna savaş alanlarına sürülmesi, hak ve özgürlüklerin tırpanlanması, polis devletlerinin inşası ile zorbalığın tırmandırılması demektir. Bunlara, halklar arası kışkırtılan nefret ve düşmanlık, şovenizm ve ırkçılık, ezilen halklar ile işçi sınıfı arasındaki bölünmeler eşlik etmektedir. Şu sıralar Avrupa’da özellikle ırkçılık ve ayrımcılık üzerinden utanç verici örnekler sergilenmektedir. Rusya, Ukrayna, ABD ve Avrupalı işçi ve emekçileri, kendi kapitalist hükümetlerinin kirli ve kanlı çıkarlarına alet edilmekte, onların birliği ve dayanışması zehirlenmeye çalışılmaktadır.
Ukrayna savaşı işçi sınıfına karşı da bir savaştır
Ukrayna üzerinden yürütülen savaş, öncelikle savaşın doğrudan içinde yer alan ülkelerin işçilerine ve emekçileri olmak üzere dünyanın işçi ve emekçilerine yöneliktir. Nasıl ki Putin Rusya’sı Ukrayna’ya Rusya işçi sınıfının ve emekçilerinin çıkarları için saldırmadıysa, nüfusun yüzde 60’ından fazlasının aşırı yoksulluk içinde yaşadığı, en zengin 100 oligarkın ise GSYİH’nın yüzde 37.5’ine sahip olduğu iddia edilen Ukrayna’nın Neonazi yönetimi de Ukraynalı işçilerin değil, işbirlikçi tekelci kapitalistlerin ve uşaklığını yaptıkları emperyalist güçlerin çıkarları için savaşıyor. ABD, Avrupa ve NATO da Rusya’yı kuşatırken, Ukrayna’yı silaha boğacak adımlar atıp savaş kışkırtıcılığını tırmandırırken, bunu Ukraynalı, Avrupalı ve Amerikalı işçilerin çıkarları için yapmıyor. Tersine onların çıkarlarını da hedefliyor.
Derinleşen ekonomik kriz tüm dünyada işçilere yönelik yeni bir saldırı dalgasına yol açıyorken, şimdi buna savaşın yükü de eklenmektedir. Rusya, Ukrayna, Amerika, Avrupa’nın işçi ve emekçileri savaşın da faturasını ödetmektedir. Emperyalist burjuvazi, barış zamanında emek gücünü son damlasına kadar sömürdüğü işçi kitlelerini savaş zamanında da kendi çıkarlarına hizmet etmesi için cepheye ölüme sürmektedir. Kaynaklar toplumun yararı yerine, ölüm ve yıkım kusan silahlar için kullanılmaktadır. İşçilerin cepleri kendi kirli çıkar savaşları için boşaltılırken, silah tekellerinin kasaları doldurulmakta, yüz milyarlarca dolar-euro silahlanmaya ve savaşa yatırılmaktadır.
NATO’nun Doğu Avrupa’daki varlığı veya Rusya’nın Ukrayna saldırganlığı, dünya emperyalizminin çıkar kavgasıdır. İşçi sınıfı ve emekçilerin bu kavgadan hiçbir çıkarı yoktur. İşçi ve emekçiler cephede birbirine kırdırılırken, her iki ülkenin burjuvazisi de bunu emekçilerin ve halkın çıkarları için yaptıkları yalanını söylüyorlar. ABD liderliğindeki NATO ve batılı emperyalist blok da “Ukrayna halkına destek”, “Ukrayna’nın egemenlik hakkı”nı savunmak vb. yalanlarla Rusya’ya boyun eğdirmeyi, militarizmi ve savaşı tırmandırmayı, emperyalist çıkarların güvenceye almaşı hedefliyor. Dolayısıyla işçilerin sınıfsal çıkarlarına, hak ve özgürlüklerine ve özlemlerine karşı da bir savaş yürütülüyor. Bu savaş işçilerin ve emekçilerin savaşı değildir. Bu savaş, Rus, Ukrayna, ABD ve Avrupa’da emekçilerin çıkarlarının savunulması-korunması için sürdürülen bir savaş değildir. Bu savaş, işçilere ve emekçi halkalara karşı bir savaştır.
Sürmekte olan savaştan öncelikle Ukrayna ve Rus işçi sınıfını ve emekçi kitleleri etkilese de savaşın sonuçları tüm ülkelerdeki emekçi kitleler üzerinde de etkide bulunuyor. Bu kendisini her şeyden önce enerji ve gıda fiyatlarının artması üzerinden gösteriyor. Salgının derinleştirdiği krizin faturasını zaten ödemekte olan emekçi kitlelere şimdi de savaşın faturası yükleniyor ve bundan Putin sorumlu tutuluyor. ABD, Avrupa Birliği ve NATO, Rusya’ya karşı olağan dışı bir birliktelik sergileyip örneği görülmemiş yaptırımlar uyguluyorlar. Fransız Maliye Bakanı, “Rusya’ya karşı topyekûn bir ekonomik ve mali savaş açacağız”, “Rus ekonomisinin çöküşüne neden olacağız” açıklamasını gururla yapmıştı. Bu yaptırımların kendi ülkelerindeki emekçilere faturaya dönüşeceği bir yana, “Rus ekonomisinin çöküşü” her şeyden önce Rusya işçi sınıfı ve emekçileri için yıkım demektir. Yaptırımlar daha şimdiden Rusya işçi sınıfının yaşam koşullarını vurmuştur.
Halklar arasında savaşa, sınıflar arasında barışa hayır!
Ukrayna savaşında tüm tarafların gerici emperyalist hedefleri var. Onlar kendi emperyalist çıkarları uğruna mücadele ediyorlar. Ukrayna’daki sivillerin acısını durdurmak için savaşı sona erdirmek Batılı emperyalistleri ilgilenmiyorlar. Tek kaygıları Ukrayna üzerindeki etki alanlarını kaybetmemek, dünya egemenliği mücadelesinde konumlarını güçlendirmektir. Bunun için de yaptırımlar ve Rus karşıtı şoven propagandayla çatışmayı daha da kışkırtmaya ve savaşı uzatmaya çalışıyorlar.
Bu emperyalist çatışmanın kurbanları farklı ülkelerin işçi sınıfı ve ezilen halklarıdır. Dolayısıyla tüm ulusların işçi sınıfının ortak çıkarı, kendi kapitalist iktidarlarına karşı mücadele etmektir. Putin rejimini devirmek Rusya’daki işçi sınıfının göreviyken, kendi kapitalist iktidarına karşı mücadele etmek de Ukrayna’daki işçi sınıfının görevidir. Batılı emperyalist ülkelerin işçi sınıfının önünde de, öncelikle kendi ülkesindeki egemen sınıfa ve onun savaş çığırtkanlığına karşı mücadele etme sorumluluğu durmaktadır. Çünkü asıl düşman kendi ülkelerindedir. Eğer bugün emperyalist güçler yeryüzünün birçok bölgesini kana ve ateşe boğuyorsa, eğer kapitalist sınıf işçi sınıfına kölece bir yaşam ve çalışma koşullarını dayatabiliyorsa, bu işçi sınıfının örgütlü ve bilinçli bir birlikten yoksun olduğu içindir. Bu nedenledir ki halklar arasında kardeşlik büyük yaralar almıştır.
Savaşı ve yıkımı örgütlü işçi sınıfı durdurabilir!
Bu yıkım savaşını ancak işçi sınıfının örgütlü gücü durdurabilir. Kapitalizmin ekonomik krizleri işçiler için zaten daha fazla sefalet anlamına geliyorken, savaş bunu daha da derinleştirecektir. İşçi sınıfı ve emekçilere bugün yokluk, yoksunluk ve açlıktan başka bir şey veremeyen kapitalist düzen, yarın gezegenimiz üzerindeki canlı yaşamı da tehdit edecek olan daha büyük emperyalist barbarlık savaşları sunacaktır. Çünkü savaş, kapitalist-emperyalizmin krizlerine uluslararası planda verdiği yanıttır. Dolayısıyla onun işçi ve emekçilere daha fazla barbarlık, şovenizmin ve ırkçılığın tırmandırılması, halklar arasında düşmanlık zehrinin yayılması, maddi ve manevi yıkımdan başka sunabileceği bir şeyi kalmamıştır.
Nasıl ki uluslararası burjuvazi sınıf çıkarları gerektirdiğinde birlikte davranabiliyorsa, uluslararası işçi sınıfının çıkarları da ortaktır. Çünkü “işçilerin anavatanı yoktur”! Onların dünyanın dört bir köşesinde kapitalistler tarafından emeği sömürülmektedir. Dolayısıyla işçilerin düşmanı sınır ötesinde değil, yaşadıkları ülkelerdedir. İşçi sınıfının savaşı, kapitalist sınıfa, baskıya, sömürüye ve ayrımcılığa karşı vereceği sınıf savaşıdır. İşçi sınıfı ancak kapitalist bunalımların ve emperyalist savaşların yıkımlarına karşı birleşip örgütlendiğinde, sınıf bilinciyle mücadeleyi yükselttiğinde kapitalist barbarlığın karşısında durabilecektir.
Emekçi insanlık için tam bir kabusa dönüşen ve onu barbarlık içinde yıkıma sürükleyen kapitalizmden kurtulmanın tek yolu vardır. Burjuvazinin emekçileri birbirine kırdırttığı silahları bizzat bu sömürücü sınıfa çevirmektir. Ancak o zaman uluslararası işçi sınıfı, tüm kapitalist sömürücülere, tüm emperyalist güçlere ve onların savaşlarına karşı sosyalizme giden devrimci yolu açabilecektir.