Ukrayna’da savaş sürüyor. Yemen halkı bombalanıyor. Suriye, Libya, Irak halkları savaş yıkımının çok boyutlu acılarını çekiyor. Balkanlarda, Irak ve Kürdistan’da her yıl yeni toplu mezarlar ortaya çıkıyor.
Patlayan bombalar kentleri yerle bir ediyor. Yerleşim alanlarından TV ekranlarına yansıyan görüntüler daha birkaç saat öncesine kadar insanların ikamet etiği, çocukların odalarında oynadığı binaların enkazlarını insanların gözüne batırıyor. Savaş sürgünleri yaşadıkları toprakları terk ederek, “can güvenliği” umuduyla bilinmedik diyarlara, daha ucuz işgücü göçüne zorlanıyorlar.
Almanya’nın özel medya tekelleri gibi devlet TV’leri de Ukrayna’da savaşın daha da alevlenmesi için silah sevkiyatını büyük bir iştahla propaganda ediyorlar. Alman emperyalizminin silahlanma için 100 milyar euroluk özel bir fonla yetinmeyerek, her yıl ulusal gelirin yüzde ikisini Bundeswehr’in (Alman ordusu) daha modern öldürücü silahlarla donatılmasına ve nükleer güç olma hedefine hasredilmesini “güvenlik” maskaralığıyla pazarlıyorlar.
İlkellikle estirdikleri Rus düşmanlığı fırtınalarını, “Ukraynalılar hoş geldiniz” sahtekarlığına bulayıp, Batı emperyalist blokunu kurtarıcı melekeler olarak sunuyor, silahlanmaya ve emperyalist saldırganlığa meşruiyet kazandırmaya çalışıyorlar.
Bundeswehr’in süngüsüne takılan bombalar, füzeler ve tanklar Rheinmetall gibi silah tekellerini fazlasıyla mutlu ediyor. Rheinmetall’in 2021 mali yılı için konsolide satışları neredeyse yüzde beş artarak, 5,7 milyar auroya yükseldi. 2021 yılında 500 milyon eurodan fazla gerçekleşen kârlarını muzaffer bir edayla “Rekor bir sonuç!” diye sunan Rheinmetall’in CEO’su Papperger, “Beklentiler bomba gibi, satışlar bu yıl yüzde 15 ila 20 arasında güçlü bir şekilde büyümeye devam edecek” diyor. Ultra gerici Franfurter Algemiene Zeitung (FAZ), Rheinmetall’i “Almanya’nın yükselticiler”i olarak alkışlıyor. “Rheinmetall çok iyi bir yolda” diye yazan gazete, Alman emperyalizminin silahlanmasını vaftiz ediyor. Durmak bilmeyen Rheinmetall’ın bu yıl ticaret alanındaki payını yüzde 80 artırdığını okuyucularına gururla duyuruyor. Bu artışın daha çok ölüm, daha çok yoksulluk ve doğanın tahribatı olduğu gerçeğini titizlikle gizleyerek elbette...
Yükselen savaş çığırtkanlığı ve diğer pek çok emare, silah tekelleri ve tacirlerinin üretimlerini artırarak kârlarını katlayacaklarını gösteriyor.
Trafik lambası hükümetinin kısa süre önce açıkladığı 100 milyar euroluk “Bundeswehr özel fonu” duyurusuna Rheinmetall’in üst yönetimi hızlı tepki verdi ve federal hükümete bir “ürün paketi” teklif ettiğini açıkladı. Leopard tankları, Puma zırhlı personel taşıyıcıları, askeri kamyonlar ve ağır topçu mühimmatından oluşan “ürün/ölüm paketi”ni “sudan ucuz” bir fiyata, sadece 42 milyar euroya pazarladı. Doğayı tahrip etmenin ve canlıları katletmenin tacirleri bu tekliflerini “Binlerce yeni iş alanı yaratacağız” diyerek ölüm satışlarını normalleştiriyorlar. Yeni iş alanlarıyla birlikte ölüm kusan silahların üretimini kısa sürede üç katına çıkartacaklarının garantisini veriyorlar. Unterlüß (Aşağı Saksonya) ve Oberndorf’taki (Baden-Württemberg) silah fabrikalarına daha şimdiden taşeron firmaları üzerinden yaptıkları binlerce yeni işçi alımlarını teminat gösteriyorlar.
Eski bakanlardan Dirk Niebel’inn lobi faaliyetini yürüttüğü Rheinmetall’in en önemli müşterisi ise Sosyal Demokrat-Yeşiller ve Liberal partilerinin trafik lambası hükümetidir.
1980’li yılların nükleer ve silahlanma karşıtı eylemleri içerisinde anti-komünist yurtsever duygularla yer alarak, komünist grup ve çevrelerin tasfiyesinde oldukça başarılı rol oynayan Yeşiller’in Bundestag’daki “Güvenlik, Barış, Silahsızlanma Çalışma Grubu”nun başkan yardımcısı Philip Kraemer, Hitler faşizmden bu yana hükümetleri tarafından başlatılan en büyük yeniden silahlanma programı hakkında “Yorum yapmaktan kaçınıyoruz” diyor.
Bununla da bitmiyor. Die Linke’nin (Sol Parti) Thüringen Başbakanı Bodo Ramelow, “hem iyi donanımlı bir Bundeswehr hem de genel zorunlu askerlikten yana” olduğunu açıkladı.
Öncesi bir yana, 2014 yılında Federal Almanya’nın Cumhurbaşkanı olan Joachim Gauck’un Almanya’ya, “dünyada daha aktif bir rol oynaması” için yaptığı çağrı Ukrayna savaşıyla birlikte sağından soluna, çevrecisinden faşistine kadar sistemin partileri tarafından heyecanla hatırlandı.
Rheinmetall’i “Almanya’nın yükselticiler”i olarak kutsayan FAZ’ın yardımcı editörü Berthold Kohler, daha 27 Şubat’ta, “Kulağa alaycı gelmeseydi, Alman dış ve güvenlik politikasını bulut guguk ülkesinden çıkarıp yeryüzüne indirdiği için Rusya Devlet Başkanı’na neredeyse minnettar olmak gerekirdi” diyordu. Kohler aslında Alman emperyalizminin saldırganlığını “güvenlik” demagojisiyle destekleyenlerin doyumsuz emperyalist heyecanlarına tercüman olmuştu.
“Rheinmetall’ı Silahsızlandırma” ittifakından Toni Melnik, “Anti-militarist protesto eylemlerinin denenmiş ve test edilmiş bir yöntemi olan savaş üretimini kesintiye uğratarak bozmak için sabote etmek istiyoruz” diyor.
“Rheinmetall’ı Silahsızlandırma” aktivistlerinin anti-militarist, savaş karşıtı konumlarından şüphemiz yoktur, zira bundan önce de silah üretimi, sevkiyatı ve silahlanmaya karşı anlamlı eylemler gerçekleştirdiler. Ancak şimdi durum çok daha farklıdır. Alman emperyalizmi “dünyada daha aktif bir rol oynamak” için kılıçlarını çekmiştir. Anti-militarist, savaş karşıtı eylemler, tek tek kapitalist silah tekellerine karşı eylemler olmaktan çok emperyalist-kapitalist sistemin kendisine yönelmek zorundadır.
Emperyalist savaşları sabote ederek boşa çıkartıp, devrimci çözümlerle birleştirmenin yegâne yolu da işçilerin grev ve direnişlerini kapitalist özel mülkiyet sistemine karşı yönlendirip yaygınlaştırmaktan; öncelikle genel iletişimin yanı sıra silah üretimini sekteye uğratarak, ulaşım ağını felç edip kilitlenmesini sağlamaktan geçiyor.