Başını ABD’nin çektiği Batılı emperyalistler cephesi, Ukrayna savaşı üzerinden dünyayı kendi etrafında saf tutmaya zorluyor. Ukrayna savaşını ise Rusya ve Çin’e yönelik saldırganlıkta bir fırsata çevirmek istiyor. Batılı emperyalistler Rusya’ya karşı uyguladıkları büyük kuşatma ve yaptırımlara Çin’i de alet etmek, dahası Rusya’ya tutum almaya, en azında yaptırımları delmemeye zorluyorlar. Yapılan son zirvede bu amaç çerçevesinde gerçekleşmiş oldu.
AB ile Çin arasında geçtiğimiz cuma günü liderler zirvesi düzenlendi. Düzenlenen zirvede Rusya’nın Ukrayna savaşı ve bunun AB ile Çin arasındaki olası etkileri konuşuldu. AB liderleri, Çin’i, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşını desteklememesi konusunda uyardılar. Pekin yönetimi ise Ukrayna’da barışın sağlanmasına destek olmak için “kendi bildiği yolda” çaba göstereceğini duyurdu. Video konferans yoluyla düzenlenen toplantıda, Çin devlet Başkanı ve parti lideri Şi Cinping, çatışmadan Avrupalıları sorumlu tuttu. “Yangına yakıt dökmek ve gerilimi körüklemek” konusunda uyardı.
Şi Cinping, AB liderlerine verdiği demeçte, “Ukrayna krizinin temel nedeni, Avrupa’da yıllar içinde artan bölgesel güvenlik gerilimleridir.” diyerek, “Bu çağda, küresel güvenlik çerçeveleri artık bir Soğuk Savaş zihniyeti üzerine inşa edilmemelidir.” uyarısını yaptı. Ukrayna’daki durumun bu şekilde gelişmesinden derin üzüntü duyduğunu belirten Şi Cinping, “meşru güvenlik çıkarlarının” dikkate alınması çağrısında bulundu. Çin’in dünyadaki ekonomik çıkarları konusunda da endişeli olan Şi Cinping, bölgesel çatışmanın genişlememesi gerektiğini söyledi. Dünya “rehin tutulmamalı” çünkü bunun sonucunda insanlar acı çekiyor diyen Şi Cinping, Batı’nın Rusya’ya yönelik yaptırımlarını da eleştirdi ve “ciddi bir kriz” konusunda uyardı.
Von der Leyen ve Charles Michel ise, Çin’i Rusya’yı desteklememesi, yaptırımlara müdahale etmemesi gerektiği konusunda net sözlerle uyardıklarını belirttiler. Tersi bir durumun Çin’in Avrupa’daki itibarına zarar vereceğine işaret ederek, ülkenin ayrıca BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olarak özel bir sorumluluk taşıdığını belirttiler. Pekin kendisini Rusya’dan daha net bir şekilde uzaklaştırmazsa, Çin ile yakın ekonomik ilişkilerin de sorgulanabilirliğine dikkat çektiler. Von der Leyen ayrıca “Rusların Ukrayna’yı işgalinin sadece kıtamız için değil, aynı zamanda dünyanın geri kalanıyla olan ilişkilerimiz için de belirleyici bir an olduğu açıktır.” İfadeleriyle, dolaylı olarak Çin’i tehdit etti. AB Konseyi Başkanı Michel ise, “Çin’den Ukrayna’daki savaşın sona ermesine katkıda bulunmasını istedik” diyerek, Çin’in, Rusya’nın uluslararası hukuku ihlal etmesine göz yumamayacağını belirtti.
Buna karşılık, Şi Cinping, Avrupa Birliği’nin Çin politikasında ABD etkisinden kaçınması gerektiğini söyledi. Çin’in, Avrupa tarafının “Çin hakkında bağımsız bir algıya sahip olmasını ve Çin’e karşı bağımsız bir politika izlemesini” umduğunu ifade etti. Taraf tutmaya zorlanmayı reddettiklerini vurguladı. AB ise, Pekin’deki liderliğin AB’nin ekonomik bir ortak olarak öneminin farkında olmasını umuyor. 2021’de Çin ile 27 AB ülkesi arasında yaklaşık 700 milyar euro değerinde ticaret yapıldı ve bu da AB’yi açık ara Çin’in en önemli ticaret ortağı haline getirdi.
Çin şimdiye kadar Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşı kınamadı ve Rusya’ya yönelik Batı yaptırımlarını da eleştirdi. “Yaptırımlara karşıyız ve etkileri dünyanın geri kalanına da yayılabilir” diyen Çin, Moskova ile olan normal ticaretinin “etkilenmemesini” istiyor. Küresel ekonominin yararına, “tedarik ve sanayi zincirlerinde olası bir kesintiyi önlemek” gerektiğini savunuyor.
Rusya ve Çin son zamanlarda yakın ortaklıklarını fırsat buldukça vurguladılar. Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’un 30 Mart’ta Çin’e yaptığı ziyarette, Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, “Çin-Rus işbirliğinin” “sınırsız” olduğunu söylemiş, ilişkilerin “doğru yönde” geliştiğini belirtmişti. Rusya ve Çin ABD “hegemonyasına” karşı ortak tutum içindeler.