Alman emperyalizminin sosyal demokrat (SPD) Başbakan’ı Olaf Scholz, Berlin’e davet ederek AKP şefi Tayyip Erdoğan’ı memnun etti. Zira Erdoğan’ın emperyalist ülkelerin başkentlerinde kırmızı halılar üzerinde yürümeye özel bir merakı olduğu biliniyor. Uzun süredir bundan mahrum kalmanın sıkıntısını yaşarken, Scholz imdadına yetişti. Bunu önceki Şansölye Angela Merkel’de defalarca yapmıştı.
“Terörist İsrail/İşgale karşı savaşan Hamas” gerilimi
Gazze’de soykırım yapan ırkçı-Siyonist rejimi “sert” ifadelerle eleştiren, ancak İsrail’e ya da onun suç ortağı olan ABD’ye karşı tek bir somut adım atmayan Erdoğan’ın Filistin konusundaki riyakarlığı ilk defa bu kadar belirgin bir şekilde deşifre oldu. Ancak bu, Filistin davasını istismardan vazgeçeceği anlamına gelmiyor. Nitekim Almanya ziyaretinden önce açıklamalar yaparak, birkez daha siyasi rant devşirme manevrasına girişti.
İsrail’in terörist bir devlet olmakla itham eden Erdoğan, Hamas’ın ise işgal edilen topraklarını kurtarmak için mücadele eden bir örgüt olduğunu söyledi. Elbette bunlar doğru ifadeler. Ama kendisi terörist devlete hizmet etmeye, ona ihtiyaç duyduğu şeyleri ihraç etmeye devam ediyor. Bu tutumuyla pratikte Filistin topraklarını işgal eden rejime önemli hizmetlerde bulunuyor. Buna karşın soykırımcı siyonistlere yaltaklanmada sınır tanımayan Alman hükümetinin şefi Olaf Scholz, Erdoğan’a yanıt vererek İsrail’i savunan bir “mücahit” olduğunu birkez daha gösterdi.
İsrail’i savunma refleksiyle hareket eden Scholz, adeta zırvaladı. Dünyanın gözleri önünde soykırım işleyen vahşi bir rejime “demokrat” etiketi yapıştıran Scholz, Şifa Tıp Kompleksi’ni işgal eden, Gazze’deki 35 hastanenin 25’ini bombalayan, binlerce çocuk öldüren İsrail’in “uluslararası hukuka uyan bir devlet” olduğunu da iddia etti.
Scholz’un zırvaları, Erdoğan’ın aradığı ortamı yarattı. Nitekim hemen yeni açıklamalar yaparak tartışmayı alevlendirdi. Bundan hareketle saray beslemesi medyanın da katkılarıyla “dünya lideri” zırvaları birkez daha piyasaya sürüldü.
Erdoğan-Scholz atışması Alman kamuoyunun bir numaralı gündemi haline getirildi. Irkçı-siyonist rejime hizmette ölçü tanımayan, bu konuda kendini ispatlamak için İsrail’in ayakları altına bir paspas gibi kendini seren Alman medyası Erdoğan’a ateş püskürdü. Ziyaretin iptali için hükümete baskı yaptılar. Buna karşın ziyaret gerçekleşti. Çünkü tarafların birbirlerine ihtiyaçları var. Erdoğan’ın zihniyetini yakından tanıyan Almanya ve AB, buna rağmen seçimlerde dinci-faşist cumhur ittifakını desteklemişlerdi. Ne de olsa çıkarlar esastı, diğer şeyler ise duruma göre ihmal edilebilir. Sonuç itibarıyla “sahte gerilim” yaratan Erdoğan bildiğini okumuş, topa giren Scholz da onun ekmeğine yağ sürmüştür. Özünde her ikisi savaş suçları işleyen İsrail’e destek sunan tiplerdir. Ancak Scholz bunu açıkça yaparken, Erdoğan’ın Filistin davasını istismar etme çabaları, taraflar arasında söylemden kaynaklı bir gerilim yarattı.
Esas olan sefil çıkarlardır
Scholz ya da onun gibiler, olağan koşullarda Erdoğan türü bir siyasetçi ile aynı ortamda bile bulunmak istemezler. Ancak emperyalist çıkarlar söz konusu olduğunda, burunlarını kapatıp el sıkışmakta bir sakınca görmezler. Erdoğan’ın başında bulunduğu saray rejimini bunun için desteklediler. İngiliz The Daily Telegraph gazetesinin “Erdoğan kazandı, AB şefleri rahat bir nefes aldı” başlıklı bir haber yapması pespaye vaziyeti özetler niteliktedir.
Almanya-Türkiye arasında ekonomik, ticari, siyasi, askeri vb. çok yönlü ilişkiler var. Ancak Scholz için bu koşullarda en önemli konu mültecilerdir. Saray rejimi ile mültecilerin geri dönüşü konusunda imzaladıkları anlaşma, onlar için hayati bir önem taşıyor. Zira bu anlaşmaya dayanarak Türkiye’yi bir mülteci deposu olarak kullanıyorlar. Bunun karşılığında Erdoğan rejimine verdikleri para onlar için önemli bir miktar değil. Bundan dolayı “burun kapatarak” el sıkıştıkları Erdoğan’la işbirliğine tam gaz devam ediyorlar.
Scholz ile ortak basın toplantısı düzenleyen AKP şefinin konuşması karşı tarafı rahatsız eden ifadeler içeriyordu. Gazze’deki katliamlara değinen Erdoğan şu ifadeleri de kullandı:
“Eğer burada elimiz, kolumuz, dilimiz bağlı kalırsak bunun hesabını tarihe veremeyiz. Bunun için bir borçluluk psikolojisi içerisinde İsrail-Filistin savaşını değerlendirmemek gerekir. Bakın ben rahat konuşuyorum çünkü bizim İsrail'e borcumuz yok. Borçlu olsak bu kadar rahat konuşamayız. Borçlu olanlar rahat konuşamıyorlar. Biz holokost cenderesinden geçmedik, öyle bir durumumuz da yok...”
Erdoğan’ın Gazze’de olanlar konusunda dili tam bağlı değil. Ama hem eli hem ayağı bağlı. Zira Gazze’de soykırım yapanlara hizmet etmeye dolu-dizgin devam ediyor. İsrail’e istihbarat sağlayan Malatya/Kürecik Radarı üssü 7/24 çalışıyor. İsrail’e petrol ve demir-çelik taşıyan gemi filoları işlerine devam ediyor. Gazze’deki soykırım suçunun bir numaralı ortağı ABD’nin İncirlik üssü İsrail’in hizmetindedir. Bu arada ABD ya da İsrail’i rahatsız edecek somut adımlar atmak bir yana, İsveç’in emperyalist savaş aygıtı NATO’ya üyeliğini onaylayarak jest yapan Erdoğan, güya batılılara insanlık üzerine ders veriyor. Oysa kendisi de aynı fıtratın önde gelen temsilcilerinden biridir.
Ziyaret öncesi, ortak basın toplantısında ve ziyaretin ardından Gazze’ye yönelik savaş konusunda güya çatışan taraflar, medya şovlarının ardından işlerine kaldıkları yerden devam ettiler. Rezil sınıfsal çıkarlara dayalı gerici politikalar yine esas olmaya devam etti. Sahnede şov yapıp ters düşerken, perde arkasında anlaşmalara imza atıp işlerinin başına döndüler.