Düzen partilerinden ve yöneticilerinden genel anlamda dürüstlük beklemek, ölü gözünden yaş beklemekten de öte boş ve safça bir tutum olur. Sahtekarlık, düzen partilerinin vaz geçilmez karakteristiğidir. Buna rağmen AKP ile küçük ortağı MHP’nin sahtekarlık konusunda diğer düzen partilerini fersah fersah geride bıraktıkları da bir gerçektir. Çünkü sahtekarlık, kurdukları dinci-faşist ortaklığın çimentosu durumundadır.
Bahçeli ve Erdoğan’ın ortaklıktan önce birbirine karşı söyledikleri sözler, yaptıkları bel altı vuruşlar tiksinti verici bir pespayelikler serisiydi. Ama çıkarları örtüşünce o sözleri anında unutup ortak oldular.
***
AKP-MHP ikilisi, Siyonist İsrail’in Filistin halkına yönelik soykırıma varan saldırıları karşısında ve Filistin sorunu konusunda sahtekarlıkta ne denli ileri gidebileceklerini bir kez daha gösterdi. “Aksa Tufanı” hareketinin başladığı 7 Ekim’de Türkiye’deki Hamas şeflerini gönderen Erdoğan, Gazze’deki soykırımı uzun süre sessizce izledikten sonra “Hamas terör değil kurtuluş örgütüdür” biçiminde sözler söyledi. AKP şefi Erdoğan sadece halka değil, Hamas’a da sahtekarlık yaptı.
Erdoğan da Bahçeli de pişkin pişkin Filistin üzerine hamasi nutuklar atıyor. Siyonist İsrail’e Ceyhan’dan yapılan petrol sevkiyatı aralıksız sürerken, İsrail’e istihbarat sağlayan Kürecik üssü yerli yerinde dururken, ABD savaş uçakları İncirlik’ten Siyonist katillere silah/mühimmat taşımaya devam ederken gerici-faşist rejimin şeflerinin Filistin halkının yanında olduğunu söylemeleri bir başka sahtekarlık örneğidir.
Sadece şefler değil partilerindeki müritleri de aynı şeyi yapıyorlar. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, benzer bir saldırıyı Rojava Efrin’de yapmamışlar ve yapmıyorlarmış gibi, İsrail’i Filistin topraklarını işgal ettiği, halkın evlerini, mallarını gasp ettiği için suçladı.
Erdoğan’ın benzer içerikteki sözlerine karşı Netanyahu gibi biri “dinime söven Müslüman olsa bari” minvalinde karşılık verdi. Türkiye’nin sadece Kuzey değil, Güney ve Batı Kürdistan’daki saldırılarını örnek vererek, “bunları yapanlar bana söz söylemesin” tarzı tepki gösterdi.
Netanyahu, Erdoğan ve avenesinin sözlerini duymak istemese de pek ciddiye almıyor. Bunların tümünün iç politikaya yönelik sahtekarlıklar olduğunu biliyor. Söylemde İsrail’e karşı esip gürleseler de ekonomik, askeri ve siyasi ilişkilerde değişen bir şey yok sonuçta.
AKP-MHP ikilisi, meclise sunulan önergeyi reddederek Siyonist İsrail’in hizmetinde olduklarını bir kez daha gözler önüne serdi. Saadet Partisi’nin Meclise verdiği “Türkiye'nin İsrail'e gönderdiği malların içeriği ve miktarı ve bunun Gazze'deki durum üzerindeki etkisinin tespiti” ile ilgili araştırma önergesi, AKP ve MHP'li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Siyonist rejim petrol ve demir çelik gibi temel ihtiyaçlarının büyük bir kısmını Türkiye üzerinden alıyor.
Sahtekarlıkları su yüzüne çıkacak diye korkmuyorlar. Böyle bir korkuları olsaydı bir yandan Coca Cola’ya düzmece boykot uygularken öte yandan teşvik vermezlerdi. Asıl olarak AKP-MHP’ye oy veren kitlenin bu sahtekarlığı fark etmeyeceğine güveniyorlar. Bu konuda çok da haksız sayılmazlar. Bu durumda iktidarın sahtekarlığının teşhirini sürekli yapmak daha bir önem taşıyor.
Yandaş medyasıyla sahtekarlıklarını örtmeye çalışsalar da mızrak çuvala sığmıyor artık. İçeride sermayeye, dışarıda emperyalist/Siyonist güçlere hizmet eden AKP-MHP iktidarının sahtekarlıklarını bıkmadan usanmadan emekçiler nezdinde teşhir etmek gerekiyor.
H. Ortakçı