AKP şefi Tayyip Erdoğan, ırkçı-Siyonist İsrail rejiminin Gazze’de yaptığı soykırım saldırısını üç hafta kadar sessizlikle izledi. Konuştuğunda ise iki tarafı itidale çağıran, yani soykırım yapan işgalci İsrail ile topraklarını işgalden kurtarmak için mücadele eden Filistin direniş hareketini aynı kefeye koyan bir yaklaşım sergilemişti.
Ancak vahşi hastane katliamından sonra söylemini değiştiren Erdoğan, “İsrail karşıtı, Filistin dostu” maskesini takıp “sert” vaazlar verdi. Erdoğan’ı iyi tanıyan siyonist şefler o “sert” vaazlardan rahatsız olsalar dar ciddiye almadılar. Zira sözünü ötesine geçip İsrail’e yaptırım uygulamak bir yana, büyükelçiyi bile çekmedi. Bu kaba riyakarlık “Filistin dostu” maskesini parçalayınca meydanlara çıkıp miting yaptı. İsrail’le tüm ilişkilerini olduğu gibi sürdüren AKP-MHP rejimi ve onun tepesinde oturan Erdoğan, utanıp sıkılmadan çıktı miting de nutuk attı. Ondan sonra, kitlenin gazanı almanın da rahatlığı içinde sarayın konforuna kendini bıraktı.
Konuştuğunda “ağır laflar” etse de çok konuşmamaya da çalıştı. Zira attığı her nutuk şu soruyu getiriyordu:
“Soykırıma karşı isen neden İsrail’e ambargo uygulamıyorsun? Madem Filistin halkının dostusun neden İsrail’e petrol taşıyorsun? Madem kasap Netanyahu’yu sildin neden Filistinli çocukları ezen tankların demir-çeliğini İsrail’e gönderiyorsun? Filistinli çocukların katledilmesinden rahatsız oluyorsan eğer neden İsrail savaş aygıtına istihbarat sağlayan Kürecik üssünü kapatmıyorsun?..”
Ortada duran bu ve benzer sorular dincilik üzerinden siyaset yapan, emperyalist/siyonist barbarlığa bile “dinsel kılıf” uyduran bir siyasetçinin nasıl da kaba bir riyakarlık ve vicdansızlık içinde olduğunu gözler önüne sermektedir. Bundan dolayı AKP şefi sivil esirlerin takası için ateşkes ilan edilince kısmen de olsa rahatlamıştı. İsrail savaş aygıtı yüzlerce tank ve zırhlı araç kaybettiği için daha çok demir-çelik ithal edeceği için içten içe sevinmiş de olmalı...
Erdoğan’la müritleri bu işin neresinde?
Ateşkesin sona erdiği anda ABD-İsrail savaş planı yeniden devreye girdi. İsrail savaş aygıtı yine barbarlık gösterisine başladı. Soykırım saldırısı devam ederken İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesinin 39. Bakanlar Oturumu İstanbul Kongre Merkezi'nde başladı. Açılış Programı'nda sahneye çıkan Erdoğan yine Netanyahu’yu hedef aldı ve Amerika ile Avrupa’yı suçladı:
“…Özellikle 7 Ekim'den beri İsrail'in ahlaksız saldırılarına rağmen vatanlarına sahip çıkan Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimi yürekten selamlıyorum... Gazze başta olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarında büyük bir vahşetin yaşandığı bugünlerde sergileyeceğimiz iş birliği çok daha önemli hale geliyor…
Gazze'de şehit edilen her 3 kişiden 2'sini çocuklar, bebekler ve kadınlar oluşturuyor. Kendilerinden haber alınamayan Gazzeli sayısı 6 bin 500'ü geçti. İsrail zulmünün kurbanları arasında 73 gazeteci ve 100'ün üzerinde Birleşmiş Milletler görevlisi de var. Öyle bir tablo ki küresel güvenlik ve barışı korumak için kurulan Birleşmiş Milletler kendi çalışanlarını dahi İsrail'in barbarlığından koruyamıyor. Avrupası'ndan Amerika'sına kadar insan hak ve hürriyetlerinin savunuculuğunu yapan güçlerin içine düştükleri acziyet ise daha vahimdir. Bu ülkeler adeta İsrail'e daha fazla çocuk öldürmesi, hastane, okul, ev vurması, daha fazla masum kanı dökmesi için şartsız destek veriyor.
Netanyahu bir savaş suçlusu olmasının ötesinde, kesinlikle Gazze Kasabı Netanyahu olarak tıpkı Milosevic nasıl yargılandıysa o da yargılanmalıdır… İsrailli yöneticiler de savaş suçundan yargılanmalıdır. Filistin'in tek bir toprağını dahi İsrail'e bırakmamak hepimizin boynunun borcudur...”
Bir kısmını aktardığımız konuşmasında Erdoğan Siyonist İsrail rejiminin işlediği suçları bir şekilde dile getiriyor. Ayrıntıya giremeden ABD ile AB emperyalistlerini suçluyor. Gazze’deki soykırıma isyan edenlerin duymak istediği sözler söyleyen Erdoğan ve başında bulunduğu saray rejimi pratikte ne yapıyor?
Sahi Erdoğan ve onun saray rejimi bu işin neresinde bulunuyor? Ettiği “keskin” sözlerin havada kalmaması için Erdoğan ve saray rejimi İsrail’e yaptıkları hizmetleri durduracaklar mı? Örneğin Kürecik üssünü kapatacak mı? Bakü-Ceyhan hattından İsrail’e taşınan petrolün akışını kesecek mi? İsrail silah sanayisinin Türkiye’den tedarik ettiği demir-çelik ihracatını engelleyecek mi? İsrail’e yapılan çimento satışına dur diyecek mi? İki de bir güya ABD’yi eleştiren Erdoğan ve onun saray rejimi Adana’daki İncirlik üssünden İsrail’e silah ve mühimmat taşını engelleyecek mi...?
Erdoğan hiçbir şekilde İsrail’e somut yaptırım ya da ambargonun lafını etmiyor. Suudi Arabistan’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında İsrail’e ambargo uygulanması önerisine karşı çıkanların başında Gazzeli çocuklara güya gözyaşı döken Erdoğan vardı. Filistin davasını iç politika malzemesi olarak kullanan AKP şefi, Gazze’de soykırım devam ederken bile aynı politikayı sürdürüyor. Soykırım yapan siyonistlerle işbirliğini örtme telaşı içinde olan Erdoğan, Batı’yı ve İsrail’i sert sözlerle eleştirerek Filistin halkının cellatlarına sunduğu hizmetleri örtebileceğini sanıyor. Oysa herşey kabak gibi ortada…