ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi ve Taliban’ın neredeyse iktidarı ele geçirmesi, Rusya’yı ve Orta Asya’daki eski Sovyet cumhuriyetlerini alarma geçirdi. Rus, Tacik ve Özbek silahlı kuvvetleri 5 Ağustos’tan bu yana Afganistan ile sınır bölgesinde ortak tatbikatlar düzenliyor. 10 Ağustos’a kadar süren tatbikatta, toplam 2.500 asker ve 500 askeri birlik yer alacağı planlanmıştı. En büyük üssü Tacikistan’da bulunan Rusya, tatbikatta 1.800 kadar askerle temsil ediliyor. Tacikistan ise zaten temmuz ayında yaklaşık 230 bin askerle bir tatbikat düzenlemiş, ek güvenlik için de sınıra 20 bin asker göndermişti.
Moskova, Afganistan’daki ABD ve NATO birliklerinin geri çekilmesiyle birlikte Taliban’ın ilerlemesini endişeyle izliyor. Zira Afganistan’ın güvenlik durumundaki bir bozulmanın her zaman Rusya’nın müttefikleri olan Orta Asya ülkelerini etkilediğine inanıyor. Mülteci hareketleri, uyuşturucu kaçakçılığının yeniden canlanması, İslamcı terör gruplarının geri dönüşü ve Taliban zaferinin ilgili ülkelerde radikal İslam’ın güç kazanmasına itilim sağlayacağı inancı gibi faktörler bunlar arasında bulunuyor. Nitekim siyasal İslam’ın etap etap yayıldığı, Sovyetlerin dağılışından bu yana Orta Asya ülkelerinde giderek daha etkili hale gelip popülerlik kazandığı belirtiliyor. Yanı sıra söz konusu devletler, kendi bünyelerindeki etnik-dini çatışmaların Afganistan’dan ithal edilmesini destekleyen gelişmelere yol açabileceği görüşündedirler.
Yukarda özetlenen faktörlerden de hareketle, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, kısa süre önce Orta Asya üslerinin genişletildiğini duyurmuştu. Taliban’ın Tacikistan sınırındaki bölgelerin yaklaşık yüzde 90’ını kontrol ettiğine inanılıyor. Bu nedenle özellikle Tacikistan, Afganistan’daki tansiyonun tırmanmasından endişe duyuyor. Tacikistan Dışişleri Bakanı Sirojiddin Muhriddin, Taliban’ın Tacakistan’ı çevreleyen bölgelere silahlı ilerlemesi konusunda ciddi endişelerini dile getirerek şunları söylüyor: “Afganistan’daki 40 yıllık ihtilafta, Afgan sınırındaki durum Tacikistan için şimdiki kadar tehlikeli, rahatsız edici ve öngörülemez olmamıştı. Sınır güçlendirilmeli ve oradaki altyapı genişletilmelidir.” Nitekim Tacikistan kendi sınırdaki ordusunu da güçlendiriyor.
Taliban ile diyalog girişimleri
Orta Asya ülkeleri, ABD birliklerinin geri çekilmesinin özellikle o bölge için büyük bir güvenlik sorunu oluşturabileceğine inandıkları için bir süredir Taliban ile görüşme arayışındadırlar. Taliban’la ilişki kurmak, Orta Asya ülkelerinin yeni yaklaşımı olarak öne çıkıyor. Örneğin, Taşkent’teki Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Özbekistan’ın önde gelen diplomatlarından biri olan Akramjon Nematov, Özbekistan’ın Taliban ile ilişkilerinin 2018 gibi erken bir tarihte formüle edildiği Taşkent Deklarasyonu’na atıfta bulunarak ülkesinin tutumunu şöyle açıklıyor: “Taliban ilk kez müzakere masasına çağrıldı. Biz de bildiride Taliban’ı siyasi bir güç olarak kabul etmeye hazır olduğumuzu söyledik. Ancak bu istek belirli koşullara bağlıydı…” Nematov, bu koşulların, kadın hakları, demokrasi ve Afganistan’ın her türden çeşitli teröristler için bir sığınak haline gelmemesi olduğunu belirtiyor.
Özbekistan, aynı zamanda Orta Asya’da dış politika alanında bölgesel işbirliğini teşvik edecek adımlar atıyor. Orta Asya’daki siyasi farklılıkları -sınır çatışmaları gibi- diplomatik yollarla çözmeye çalışıyor. Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Türkmenistan olmak üzere beş Orta Asya devletinde yeni bir tür bölgesel farkındalık yaratmak istiyor.
2016 yılında göreve başladığından beri bölgesel işbirliğini teşvik eden Şevket Mirziyoyev, Afganistan’ı her zaman bir güvenlik sorunu, bir tehlike kaynağı olarak gördüklerini ve kendilerini bu tehlike kaynağından uzak tutmak istediklerini belirtiyor. Ancak bunun uzun vadeli bir çözüme yol açmayacağını da dile getiriyor. “Burası bizim de tarihi ve kültürel olarak akraba olduğumuz bir komşu ülke. Bizi sadece nehir ayırır” diyor. Tarihsel, kültürel, aynı zamanda politik ve ekonomik olarak, burası eskiden ortak bir alandı diyen Özbekistan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev, “Afganistan’ı sadece bir tehlike kaynağı, bir güvenlik sorunu olarak değil, aynı zamanda bölgeye sürdürülebilir kalkınma getirmek için stratejik bir fırsat olarak Orta Asya’nın ayrılmaz bir parçası olarak görmemiz gerekiyor” açıklamasında bulundu.
Taliban’ın kendisinin de görüşme ve müzakerelerden yana olduğu, bunu istediği biliniyor. Zira Taliban da dış bağlantılar aramaktadır. Bu amaçla kısa süre önce müzakereler için Rusya ve Çin’e heyet gönderdiler ve Orta Asya sınırlarına dokunmak istemediklerini açıkladılar. Birçok siyaset bilimcisi için kesin olan şey, Taliban’ın kendisini yeniden konumlandırmak ve uluslararası alanda meşruiyet sağlamak istediğidir. 1990’lardan bu yana Taliban’ın, rakipleriyle ilişkiler de dahil olmak üzere dış politikasını geliştirdiği kabul ediliyor. Taliban siyasi olarak meşrulaşması gerektiğini biliyor ve buna ihtiyaç duyuyor. Keza dışarıdan terörist bir topluluk olarak değil, siyasi bir güç olarak görülmeleri için müzakere etmeleri kaçınılmaz oluyor. Bu, şu anda Taliban’ın hedefleri arasındadır.
Birçok ekonomik proje hayata geçiriliyor
Beş eski Sovyet cumhuriyetinin tümü, okyanuslara erişimi olmayan karayla çevrili ülkelerdir. Ancak bölge çok büyük enerji kaynaklarına sahip ve bu kaynaklara Afganistan, Pakistan ve Hindistan’da da ihtiyaç var. Bu nedenle Orta Asya, enerji ve ulaşım altyapısını yıllardır Güney Asya yönünde büyük ölçüde genişletiyor. Yüksek gerilimli elektrik hattı CASA-1000, 2023’ten itibaren Kırgızistan ve Tacikistan’dan Afganistan ve Pakistan’a elektrik sağlayacak. Özbekistan’daki Termez’den Afganistan’daki Mezar-ı Şerif’e uzanan demiryolu hattı Pakistan’ın Peşaver kentine kadar uzatılacak. TAPI doğalgaz boru hattı da gelecekte Türkmenistan’dan Afganistan ve Pakistan üzerinden Hindistan’a doğalgaz taşıyacak.
Taşkent, milyar dolarlık projelerin ilerlemesini sağlamak için, temmuz ortasında, konusu “Orta ve Güney Asya: Bölgesel Bağlantı - Zorluklar ve Fırsatlar” olan uluslararası bir konferansa davet edildi. Afganistan Devlet Başkanı, Pakistan Başbakanı, Rusya ve Çin ile tüm Orta Asya ülkelerinin Dışişleri Bakanları ve ABD Başkanı Joe Biden’ın Güvenlik Danışmanı burada hazır bulundu. Ancak Taliban’ın saldırısı tasarıyı engelledi. Her şeyden önce, güvenlik politikası konularını konferansın odak noktasına taşıdı. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Rusya’nın gördüğü tehlikeyi şöyle dile getirdi:
“Maalesef son birkaç gün içinde Afganistan’daki durumun hedeflenen bir şekilde bozulmasına tanık olduk. ABD birliklerinin Afganistan’dan alelacele çekilmesi, ülke ve bölgedeki güvenlik durumuna ilişkin belirsizliği büyük ölçüde arttırdı. Mevcut koşullar altında, komşu ülkeleri istikrarsızlaştırma konusunda gerçek bir risk olduğu çok açık.”
Kazaki siyaset bilimcisi Satpayev, Lavrov’un bu sözlerini, Orta Asya’nın en önemli oyuncusu olarak Rusya’nın bölgedeki istikrarsızlığı, güvenliği sağlamak adına bölgenin koruyucu gücü olarak Orta Asya’ya dönmek için bir fırsata çevirmek istediği biçiminde yorumluyor. Zira bölgeyi ekonomik anlamda daha güçlü olan Çin’e kaptırdığını belirtiyor. Çin, Orta Asya’da nüfuzunu güçlendiriyor.
Rusya, radikal İslamcılığın Orta Asya’dan yayılmasını (Rusya’daki Müslüman nüfusa yayılmasını) önlemek istiyor ve Çin ile rekabet halinde bulunuyor. Sovyetler’in dağılmasından bu yana Rusya, Orta Asya’da süper güç oldu. Ancak Çin de bölgede güçleniyor ve şu anda Rusların sahip olmadığı dinamik bir ekonomiye sahip bulunuyor. Kimi siyaset bilimciler Rusya ve Çin’in bir tür anlaşma içinde olduklarını varsayıyor. Çin’in ekonomik, Rusya’nın da güvenlik politikası güttüğü kabul ediliyor. Ancak Çin’in güvenlik alanındaki uzmanlığı da gelişiyor. Ama Rusya, özellikle Pekin’in Pakistan üzerinden Taliban ile dolaylı temaslar yoluyla bölgede büyük rol oynamasına izin vermek istemiyor. Dolayısıyla Afganistan’ın Çin tarafından ele geçirilmesinin Çin için bir artı, Rusya için ise bir eksi olacağı ortak fikir olarak öne çıkıyor.