Şanghay İşbirliği Örgütü'nün (ŞİÖ) bakanlar toplantısı ve ŞİÖ-Afganistan çalışma grubunun 13-14 Temmuz'da Duşanbe'deki toplantısı, Çin'in Afganistan'da gelişen duruma yaklaşımının ana hatlarına ışık tuttu.
Pekin’in son zamanlarda Afgan barış sürecinin merkezinde daha proaktif bir rol oynamaya başlamasından bu yana, Çin Devlet Konseyi Üyesi ve Dışişleri Bakanı Wang Yi, Çin'in Afganistan’daki niyetleri ve motivasyonlarını yansıtan yerinde ve zamanında açıklamalar yaptı. Wang'ın Duşanbe'de düzenlediği basın toplantısında Afganistan’daki durumla ilgili sözleri, batı (ve Hint) medyasında hakim olan, Çin'in Afganistan'da egemenlik kurma paranoyasına paha biçilmez bir referans oluşturuyor. Rasyonel düşünüldüğünde Pekin, Afgan girdabına kapılmama konusunda çok dikkatli. Bu ilk nokta.
Basitçe söylemek gerekirse Çin, Afganistan'a askeri müdahalede bulunmayacak, Sovyetler Birliği ve ABD'nin modern tarihte yaptığı hatayı tekrarlamayacak. Ancak Afganistan'ın güvenlik ve istikrarının sağlanması için gerekeni yapacaktır.
Wang, Çin'in bugünkü güvenlik endişelerini üç ana başlıkta topladı: “Mevcut çatışmanın tam teşekküllü bir iç savaşa dönüşmesini önlemek,” “Barış görüşmelerini çabucak yeniden başlatmak,” ve “Afganistan'ın yeniden uluslararası terör örgütlerinin açık kapısı olma riskini ortadan kaldırmak.”
Taliban ve Kabil ile çifte temas
Çin, Afganistan’da güvenliğin sağlanabilmesi için hem Eşref Gani hükümeti hem de Taliban ile yapıcı bir şekilde ilişki kuruyor. Geride kalan aktörlerin kontrol altına alınabileceğinden emin. Pekin, tüm bu yıllar boyunca sessizce desteklediği ve zor koşullar altında oldukça güvenilir bulduğu Gani hükümetiyle yakın bir ilişkiye sahip.
Aynı şekilde, Gani hükümeti, Çin'in jeopolitik kaygılardan uzak ve tarafsız bir şekilde Afganistan’ın istikrara kavuşturulmasına olan bağlılığını göz önüne alarak, tüm bölge devletleri arasında en çok Çin ile ilişkileri geliştirmeye önem veriyor.
Gerçekten de, Pekin’in Gani hükümetiyle bu kadar güçlü bağları sürdürürken aynı zamanda Taliban'a karşı iletişim hatlarını açık tutması dikkate değerdir.
Çin-Taliban ilişkilerinin derinliği ve esnekliği, büyük ölçüde Çin-Pakistan-Taliban bağlantısının varsayımına dayanan bir spekülasyon konusu oldu. Ama gerçek daha karmaşık.
Taliban, Çin ile dost olduğunu iddia ediyor. Ancak Duşanbe Konferansı iki grup arasındaki fay hatlarını açığa çıkardı. Wang, birden fazla kez Çin'in, Taliban'ın henüz tüm terörist güçlerden temizlenmemesi ve "ülkeye ve insanlara karşı sorumlu bir tavırla" Afgan siyasetinin ana akımına dönmemesinden duyduğu rahatsızlığı açıkça dile getirdi. Bu çarpıcı açıklama tüm boyutlarıyla, dikkatlice anlaşılmalıdır.
İslami radikalizm korkusu sardı
Komşu bir ülke olarak Çin'in, Afgan ulusunun İslam anlayışlarına ve ülkenin iç işlerine karışmama şeklindeki temel ilkesini titizlikle koruyacağını söylemek yeterli. Buna karşın Çin, İslami militanlığı ve terörizmi birbirinden ayıran ince bir çizginin de son derece farkında.
Aksi olamaz, çünkü Çin, Orta Asya'ya coğrafi yakınlığı olan Sincan, Gansu, Ningxia vb. yerlerin orta ve batı bölgelerinde yaşayan 20-25 milyon arasında bir Müslüman nüfusa sahip.
Çin'in ABD’nin gizli ajandası hakkındaki şüphelerinin yanı sıra daha büyük endişesi, Amerika'nın çekilmesi sonrasında, Doğu Türkistan İslami Hareketi gibi Sincan'ı tehdit eden terörist grupların Afgan topraklarında daha fazla serbestlik ve faaliyet alanı elde edebilmesi ve bununla birlikte terörizm tehdidinin daha göz korkutucu hale gelmesidir. Elbette Çin, Afganistan gibi büyük bir ülkede Taliban'la işbirliği yapma konusunda Pakistan'a tamamen güvenemez. Taliban sözcüleri Çin'i "Afganistan'ın bir dostu" olarak nitelendirmesine rağmen Çin, Taliban'ın kendi beklentilerini karşılayabilecek bir konumda olup olmadığı konusunda kararsız. Turnusol testi, Taliban'ın tüm terörist güçlerden arınma konusundaki istekliliğinde yatmaktadır.
Afganistan’ın çöküşünü istemez
Açıktır ki Çin, Afgan devlet yapısının çökmesini veya bir güvenlik boşluğunun genişlemesini istemeyecektir. Bu nedenle Çin'in Afgan hükümetine yönelik maddi desteği, insani yardımı ve silah tedarikini sona erdirmesi veya Kabil'in terörle mücadele operasyonlarını güçlendirmek için genişlettiği istihbarat işbirliğini geri alması pek olası değil.
Şüphesiz, Afgan devletinin çöküşü, Pekin için nihai kabus senaryosu. Bu konuda Çin ve İran hemen hemen benzer bir yaklaşıma sahip. Gani ile gergin bir ilişkisi olan Rusya'nın aksine, Çin ve İran, Kabil hükümetinde alıcı bir muhatapları olmasından bir ölçüde memnunlar. Ancak, Taliban'ın artan meydan okuması karşısında Gani hükümetinin dayanıklılığı konusunda ciddi şüpheleri var.
Wang, Çin'in Afganlar arası müzakereleri "her an" kolaylaştırmaya/onlara ev sahipliği yapmaya ve Afgan meselesinin siyasi çözümüne katkıda bulunmaya hazır olduğunu belirtti. Çin, Pakistan ile olan özel bağları ve Kabil’le dostane ilişkileri, maddi yardım sağlama konusundaki geniş kapasitesi, “yardımsever” bir komşu olarak verdiği güven ve en önemlisi yapıcı yaklaşımıyla ön plana çıkıyor. Çin'in güvenlik odaklı endişeleri çok açık ve hem Çin hem Rusya Afganistan'da kötüleşen durumun hızla Orta Asya'ya yayılabileceğinden korktuğu için birbiriyle yakınlaşıyor. ŞİÖ-Afganistan Temas Grubu'nun, protokolün başladığı 2005 yılından bu yana ilk kez dışişleri bakanı düzeyine yükseltilmesi, durumun aciliyetine dikkat çekiyor.
Wang, Afganistan'da geçici bir hükümet çağrısı yapmaktan kaçındı. Bu durumda, Çin neden Doha Paktı'nın mirasını devralsın? Global Times'ta yer alan bir yorumda, "Çin'in Afganistan konusundaki tutumu değişmeden kalıyor ve Çin, Taliban'ın Çin'e dostluk ifade etmesine rağmen Afgan hükümetini ülkeyi istikrara kavuşturma çabalarından dolayı hala övüyor" ifadesinin altı çizildi.
Amerika’nın Afganistan’dan çekilmesi sonrası Çin, gücünü burada savurganca kullanmak yerine, uzun vadeli ve temkinli bir tutum izleyecek. Çin'in tahmini, öngörülebilir bir gelecekte, Afgan hükümetini kim oluşturursa oluştursun, terörle mücadeleye devam etmenin Afganistan'ın uluslararası sorumluluğu olacağı ve bu nedenle gelecekteki Çin-Afganistan ilişkilerinin temeli olmaya devam edeceği yönünde.
ABD’nin Afganistan planına şüpheli bakıyor
ŞİÖ-Afganistan temas grubu toplantısında Wang, tüm Afgan gruplarını Afganistan'da "geniş, kapsayıcı bir siyasi yapı" için sağlam bir temel oluşturmak amacıyla bir yol haritası oluşturmaya ve zaman çizelgesini netleştirmeye çağırdı. Özellikle, Afgan dışişleri bakanının huzurunda Wang, Taliban'a uluslararası terör örgütlerinden kopma taahhüdünü yerine getirme çağrısını tekrarladı.
İdeal bir durumda, Çin ve ABD ortak olabilirdi. Ancak ilişkilerinde şeffaflık yoktur ve bu ilişkiler sekteye uğramıştır. Wang, ABD'yi "taahhüdünü yerine getirmeye ve girdilerini artırmaya" çağırdı, ancak aynı zamanda bölge devletlerinin Afganistan'daki kaosu istismar eden herhangi bir yabancı tarafından bölgesel güvenlik ve istikrarı baltalamaya yönelik her türlü girişime karşı tetikte olması gerektiğini de vurguladı.
Basitçe söylemek gerekirse Çin, Amerika'nın Afganistan'daki niyetlerine büyük şüpheyle bakıyor. ABD'nin Afganistan'ın yeniden inşası veya ulus inşası için coşku göstermesini beklemiyor. Bununla birlikte, ABD'nin yalnızca Afganistan'daki müdahalesini sürdürmekle kalmayıp, jeopolitik nedenlerle, terörle mücadele bahanesiyle bölgedeki Amerikan askeri varlığını genişletme girişimlerinde bulunmasını bekliyor.
*Hint eski Büyükelçi, Deccan Herald Indian ve Asia Times köşe yazarı
Indian Punchline-Globetrotter’dan çeviren Setanay KIZILKAYA
BirGün / 28.07.21