AB liderleri, COVID-19 ile ilgili durum ve diğer önemli sorunları değerlendirmek için video konferans zirvesi gerçekleştirdi. Zirveye katılan ABD Başkanı Joe Biden ile transatlantik ilişkilerin geliştirilmesini tartıştılar. Doğu Akdeniz’deki durum, Türkiye ile yaşanan sorunlar, Rusya ile ilişkiler, iç pazar, dijital gündem ve avronun uluslararası rolü gibi konular da zirvede konuşuldu.
Dijital sistemin geliştirilmesi ile avronun güçlendirilmesinin, AB’nin bağımsız hareket edebilecek bir güç haline gelmesi için taşıdığı öneme vurgu yapıldı. Buna karşın AB şefleri halen ABD’nin kuyruğundan kopabilecek güçte olmadıklarını da gösterdiler.
AB şefleri aşıların üretimini, teslimatını ve dağıtımını hızlandıracaklarını taahhüt ettiler. Şeffaflığın ve ihracat izinlerinin kullanımının önemini vurguladılar. Şirketlerin sözleşme teslim tarihlerini karşılamaları gerektiğini belirttiler. Ayrıca aşıların ülkelerin nüfusuna göre orantılı olarak tahsis edildiğini söylediler. Durumun ciddiyetini koruduğu ve yeni varyantların getirdiği zorlukları göz önüne alan AB liderleri, zorunlu olmayan seyahatler de dahil olmak üzere kısıtlamaların şimdilik sürdürülmesi gerektiği konusunda anlaştılar. Ayrıca, iç pazarda mal ve hizmetlerin engelsiz hareketinin sürdürülmesi gerektiğini ifade ettiler
Ancak, epidemiyolojik durum izin verir vermez kısıtlamaların kademeli olarak kaldırılması ve bu sürecin mümkün olan en kısa sürede başlatılması gerektiği konusunda da anlaştılar. Ayrıca, birlikte çalışabilir dijital COVID-19 sertifikalarına ilişkin yasal ve teknik çalışmanın Komisyon önerisi temelinde acilen ilerletilmesi çağrısında bulundular. Avrupa Birliği’nin salgına verilen küresel tepkiye katkısı da zirvede ele alınan konulardan biri oldu.
Zirvede, AB şefleri arasında sorunlar olduğu da görüldü. Her ikisi de Hıristiyan Demokrat olan Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz arasında şiddetli bir tartışma yaşandı. Ülkeler arasındaki çıkar çatışmaları pandemiye karşı alınan yetersiz önlemleri daha da zayıflatıyor. Ulusal sınır tanımayan virüs, ancak koordineli uluslararası eylemle yenilebilir. Ancak kapitalist hükümetler bunu yapmaktan acizdir. Dünya çapında 2,8 milyon insanın yaşamına mal olmuş olsa da, kapitalistler aşıyı zenginleşme aracı ve uluslararası rakiplerine karşı jeostratejik savaşta bir silah olarak kullanıyorlar.
Kapitalizmde insan hayatı değil, sermayenin çıkarları esastır
AB’nin 27 devlet ve hükümet başkanı video konferansları için 25 Mart’ta bir araya geldiklerinde, Avrupa’daki enfeksiyon ve ölümlerin sayısı günden güne artıyordu. Fransa’da yeni enfeksiyonların sayısı geçen yılın Kasım ayından bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. (Çarşamba günü 45 bini aştı) Almanya’da Roland Koch Enstitüsü Başkanı Lothar Wieler, mevcut gelişme durdurulmazsa enfeksiyon sayısının 100 bine yükselebileceği konusunda uyardı. Buna rağmen AB, pandemiyi fiilen kontrol altına almak için gerekli önlemleri almıyor. Zira kapitalistlerin çıkarları ve tekellerin kârları her bakımdan insan sağlığı ve yaşamından önce gelmektedir. Bu aynı zamanda AB zirvesinin odak noktası olan aşı tedariki konusunda da geçerlidir. Aşı gibi hayati önem taşıyan bir konuda da odak noktası insan hayatı değil, ekonomik çıkarlardır.
Aylar önce başlayan aşılama AB ülkelerinde de karınca hızıyla ilerliyor. AB’deki 450 milyon kişiden sadece 62 milyonu bir kez, 18 milyonu iki kez aşılandı. AB, bu güne kadar gerekli üretim kapasitesini sağlayabilmiş değil. Kapitalist kârı esas alan ilaç şirketleri AB’ye yalnızca 88 milyon aşı dozu gönderdiler. Mart ayı sonunda bunun 100 milyon olacağı söyleniyor. Zirvede, Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen, ikinci çeyrekte birinci çeyreğe göre üç kat daha fazla aşının bulunacağını iddia etti. Vaatler yerine getirilse bile bu miktar gerekli aşıların ancak yarısını karşılıyor. Zira hastalığın yayılmasını önlemek için yıl ortasına kadar nüfusun yüzde 70’nin aşılanması gerekiyor. Diğer bir sorun ise, aşıların daha az etkili olduğu yeni virüs varyantlarının ortaya çıkmasıdır. Aşılama konusundaki başarısızlığa değinmeyen AB şefleri, işi vaatlerle geçiştirmeye çalıştılar.
Joe Biden zirveye katıldı
AB liderleri, Washington’dan video konferansa bağlanan Joe Biden ile birlikte transatlantik ilişkileri tartıştılar. AB Konseyi Başkanı Charles Michel, kendisini “gelecekteki işbirliğimiz hakkındaki görüşünü” sunmaya davet etmişti. “Transatlantik ittifakımızı yeniden inşa etmenin zamanı geldi” diyen Biden, Avrupa ile işbirliği yapmak ve karşılıklı ticari ilişkileri güçlendirmek istediğini söyledi. Şansölye Merkel ise, Biden’in zirveye katılımını “Avrupa ile ABD arasındaki ilişkiyi normalleştirme yolunda önemli bir adım” olarak gördüğünü belirtti.
ABD ile Çin’e karşı sert ortak eylemin Alman ekonomik çıkarlarını etkileyip etkilemeyeceği sorulduğunda Merkel şu cevabı verdi: “Bu sadece ekonomik çıkarlarla ilgili değil, aynı zamanda Avrupa egemenliği dediğimiz şeyi yaşamakla ilgili.” “ABD ile ortak bir değerler kümesi ve aynı zamanda her birinin kendi çıkarları vardır” diyen Merkel, “Ama elbette değerleri ve çıkarları nasıl bir araya getirebileceğimize de bakmalıyız” ifadelerini kullandı.
Çin’le Rusya’ya karşı agresif bir söylem kullanan J. Biden, AB’yi de peşine takmak için çaba harcıyor. AB şefleri bu saldırgan tutuma çok hevesli olmasalar da, ABD ile ilişkileri geliştirmek için Çin-Rusya karşıtı söylemlerini kısmen sertleştirdiler.
Doğu Akdeniz ve Türkiye’nin gümrük birliği beklentisi
Avrupa Konseyi, AB’nin Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortamda Türkiye ile işbirliğine dayalı ve karşılıklı yarar sağlayan bir ilişki geliştirmede stratejik çıkarı olduğunu yineledi. AB şefleri Doğu Akdeniz’de yasadışı sondaj faaliyetlerinin durdurulması, Yunanistan ile Türkiye arasındaki ikili görüşmelerin yeniden başlaması ve Kıbrıs sorunu üzerine Birleşmiş Milletler himayesindeki görüşmeler sonucu gerilimin düşmüş olmasını memnuniyetle karşıladı.
“Mevcut yumuşamanın devam etmesi, Türkiye’nin yapıcı bir diyalog içine girmesi ve önceki Avrupa Konseyi kararlarında belirtilen koşullara tabi olması koşuluyla, AB, Türkiye ile işbirliğini yoğunlaştırmak ve güçlendirmek için adım atmaya hazırdır” denildi. AB liderleri, Türkiye’yi yinelenen provokasyonlardan veya uluslararası hukuku ihlal eden tek taraflı adımlardan kaçınmaya çağırdı. Aksi takdirde AB, üye devletlerinin çıkarlarını savunmak ve bölgede istikrarı korumak için elindeki araç ve seçenekleri kullanmaya hazır olduğunu belirtti.
AB Komisyonu ayrıca, Türkiye’deki 3,7 milyon Suriyeli mülteci için daha fazla mali yardım önerisi hazırlamakla görevlendirildi.
AKP-MHP rejiminin “siyasi partiler ve medyaya yönelik hedefli saldırılar” ve “insan hakları açısından ciddi ihlaller” yaptığını “saptayan” AB şefleri, Türkiye’de faşizmin tahkim edilmesi konusunu dert etmediklerini bir kez daha teyit ettiler. AB şefleri, Doğu Akdeniz ve mülteciler konusunda taviz veren rejime, “içeride istediğini yapabilir, faşizmi tahkim etmeye devam edebilirsin” mesajı vererek ne kadar “demokrat” olduklarını gösterdiler.