AKP-saray rejimi dış politikayı iç politikada prim yapmanın bir aracı olarak kullandı. Zaman zaman Erdoğan emperyalist efendilerine sözde “kafa tutma”da ölçüyü iyice kaçırdı. Tribünlere vaaz verirken ABD’yi ya da AB’yi “azarlayan” AKP şefi, bu hitaplarıyla olmadık sıkıntılara yolaçtı.
Sarayın görevlileri lobi faaliyetlerinde milyonlarca dolar harcayarak büyük şefin devirdiği çamları toplamaya çalıştılar. Atılan nutukların iç politika için gerekli olduğuna ikna etmeye, AKP-saray rejiminin Washington’daki efendilerine sonuna kadar sadık kalacağı güvencesi vermeye çalıştılar.
Durumun farkında olsalar da, Tayyip’in nutukları efendilerini rahatsız ediyordu. Buna rağmen dinci dikta rejiminden desteklerini esirgemediler, yakın döneme kadar tahammül ettiler. ABD ile Rusya arasındaki nüfuz mücadelelerinin açtığı alanda oyunlar çeviren saray rejiminin Rusya ile geliştirdiği ilişkiler, son dönemde Washington’daki efendileri ciddi şekilde rahatsız etmeye başladı. İçi boş nutuklar kısa sürede unutulabilirdi ama NATO’nun “düşman” kategorisinde gördüğü Rusya ile silah anlaşmaları imzalanması kabul edilecek şey değildi!
Yerel seçimlerinin ardından Washington’dan yapılan açıklamalar, bu gidişata dur deme eğiliminin ağırlık kazanmaya başladığına işaret ediyor. Ankara’daki işbirlikçilere bu alanda denizin tükendiğini hatırlatan emperyalist şefler, “artık kendinize çekidüzen verin” ültimatomu çekerek yeni bir süreci başlatmış görünüyorlar.
Seçim öncesinde AKP-saray rejimini rahat bırakan ABD, “ikili oynama” politikasına son verme zamanının geldiğini hatırlatan açıklamalar yapıyor. Tek sorun bu olmasa da, Trump yönetimi öncelikle S-400 alımının iptal edilmesini istiyor. Geçen hafta gerçekleşen NATO toplantısı ve sonrasında yapılan açıklamalar, meselenin ciddiyetini ortaya koydu.
Saray rejiminin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun S-400 konusunda “iş bitti, geri adım atmayacağız” açıklamasına anında sert bir yanıt geldi. Konuyla ilgili açıklamayı yapan ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, “Türkiye’nin S-400 alımı NATO'ya çok büyük risk arz ediyor. Eğer Türkiye S-400 alımına devam ederse F-35 programından çıkarılma riskiyle karşı karşıya kalır. Türkiye mutlaka bir seçim yapmalı. Dünya tarihindeki en güçlü askeri ittifakın kritik bir ortağı olarak mı kalmak istiyor yoksa ittifakımızın altını oyan düşüncesiz kararlar alarak bu ortaklığın güvenliğini riske mi atmak istiyor, tercih yapmalıdır.” ifadelerini kullandı.
Yerel seçim hezimetinin ardından ABD’den gelen bu ültimatom, AKP şeflerinin uykularını kaçırmış olmalı. Aynı anda iki ipte cambazlık yapmaya kalkışan saray rejimi, hesap vermenin eşiğine gelmiş bulunuyor. S-400 alımında gösterilen ısrarın emperyalist efendileri fazlasıyla hiddetlendirdiği açık.
Ekonomik krizle sarsılan AKP-saray rejiminin Washington’dan gelen ültimatomlar karşısında kuyruğunu kısmak dışında bir seçeneği bulunmuyor. Seçim hezimeti işini ayrıca zorlaştırıyor. Ekonomi kriz koşullarında 450 milyar dolarlık borç batağından nasıl çıkacağını bilmeyen amerikancı rejim, her zamankinden daha çok efendilerine gebe hale geldi.
Bu arada dinci-gerici iktidarı sarsan başka gelişmeler de var. İdlib’de bulunan saray rejimi himayesindeki El Kaide artıklarına karşı operasyon hazırlıkları sürerken, Libya ve Sudan’daki AKP işbirlikçilerini zora sokan gelişmeler yaşanıyor. Libya’da Fayiz es-Serrac hükümeti için ölüm çanlarının çaldığı, Sudan’da dinci diktatör Ömer el Beşir’in tarihin çöplüğünü boylamak üzere olduğu haberleri geliyor.
***
Emekçiler, ekonomik krizle sarsılan, seçim hezimeti yaşayan, işbirlikçileri güç kaybeden, efendilerinden “iki ipte cambazlık yapmaya son ver” ültimatomu alan bir rejim gerçeği ile karşı karşıyalar. Bu sorunlar yumağı büyük bir fatura demektir. Sermayenin demir yumruğu olan dinci-faşist rejim tüm yükü işçi sınıfı ve emekçilerin sırtına yıkacaktır. Yakında seçim oyunu da olmadığına göre, her zamankinden daha hoyrat bir şekilde emekçilere yüklenecektir. Bu saldırıyı durdurmanın tek yolu, işçi sınıfı ve emekçilerin AKP-saray rejimine karşı kitlesel, örgütlü ve birleşik direnişidir!