Silah ve savaş baronları her yıl olduğu gibi bu yıl da “Münih Güvenlik Konfaransı”nda bir araya gelecekler. Cuma günü başlayıp pazar gününe kadar sürecek olan konferansın ev sahipliğini Alman tekelleri yapıyor. Silah tacirleri her zamanki gibi “güvenlik konferansı” boyunca insan aklıyla alay edercesine bol keseden güvenlik ve barıştan dem vuracaklar. Sahnede “kibar” ve “modern” bir görüntü sergilemekte oldukça hünerli olan akbabalar, kulislerde ise dünyanın paylaşılması üzerine arsızca sert pazarlıklar yapacak, birbirlerinin ümüklerini sıkacaklar.
Savaş karşıtları ise savaş baronlarının buluşmasına gerçek barış için protesto eylemleriyle cevap verecekler. Münih sokakları hafta sonu boyunca protesto eylemlerine sahne olacak.
“Güvenlik Konferansı” gibi cazibesi yüksek bir isim altında yapılsa da bu konferanslara katılanların sicilleri savaş suçlarıyla doludur. Dünyamızdaki güvensizliğin ve savaşların asıl suçluları onlardır. “Münih Güvenlik Konfaransı” vesilesiyle bir yardım kuruluşu olan Save the Children’in hazırladığı “Çocuklara Karşı Savaş” başlıklı raporu, konferansa katılanların savaş suçlarını göstermesi bakımından oldukça çarpıcı bulgu ve bilgiler içeriyor.
Söz konusu rapora göre dünyada her altı çocuktan biri savaş ve çatışma bölgelerinde yaşıyor. 2018 yılında dünya genelinde toplam 415 milyon çocuğun savaş ve çatışmalardan doğrudan etkilendiğini tespit eden rapor, bunu 2010 yılıyla kıyasladığında durumun çok daha korkunç olduğunu vurguluyor. Son sekiz yılda savaş ve çatışma bölgelerinde ölen çocukların sayında yüzde 37’lik gibi büyük bir artışın olduğuna dikkat çekiyor. Savaş ve çatışmalardan en çok geri bıraktırılmış bölge ve ülkeler ile doğaldır ki bu ülkelerdeki çocuklar etkileniyorlar. Rapora göre Afrika’da her dört çocuktan biri kriz/savaş bölgesinde yaşıyorken, en çok etkilenen ülkeler listesindeki ilk on ülke Afganistan, Kongo, Irak, Yemen, Mali, Nijerya, Somali, Güney Sudan, Suriye ve Orta Afrika Cumhuriyeti olarak sıralanıyor.
2018 yılında 7 bin çocuğun, 2005-2018 yılları arasında ise 65 bin çocuğun savaş bölgelerinde çocuk asker olarak zorla çatışmalara sokulduğu kaydedilirken, 2018 yılında savaş ve çatışma bölgelerinde 12 bin 125 çocuğun öldürüldüğü ya da yaralandığı ve bunun da 2017 yılına göre yüzde 13’lük bir artışa denk geldiği belirtiliyor.
Kız çocuklarının tecavüze uğradığını, evlenmeye zorlandığını da belirten rapor, Cinsel şiddet vakalarının yüzde 87’isinin kız çocuklarına yönelik olduğu tespit ediyor. Savaş ve çatışma bölgelerinde yaşanan çocuk ölümlerinin, tecavüzlerin ve sakat kalmaların raporun tesbit edebildiğinden çok daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Zira rapor resmi kayıtları kendisine temel alıyor.
Cuma günü başlayacak olan Münih Güvenlik Konferansı vesilesi ile raporun hazırlandığını belirten Save The Children direktörü Susanna Krüger, “Hükümetler ve savaşan taraflar uluslararası normları ve standartları devam ettirmek için eyleme geçmez ve suç işleyenlerden hesap sormazsa çocukların hayatı anlamsızca yok edilmeye devam edecek” diyor. “Dünya çocuklara karşı aşırı şiddetin durmadan artmasını izlemekle yetiniyor” tespitini yapan rapor ise, dünya genelinde çocukların durumunun düzelmesi için ise Münih Güvenlik Konferansı’nda yer alan ülkelerin ortak hareket etmesi temennisinde bulunmaktan öteye gidemiyor…
Burjuva kurumlar, bunlara burjuvazinin yardım kuruluşları da dahildir, sorunları, sorunların ağırlık, derinlik ve çapını tespit etmekte oldukça başarılıdırlar. Zira onların ellerinin altında bu işlerin, sorunları tespit etmenin ehli olan milyonlarca ücretli insan ve sınırsız olanak vardır. Onlar, aynı zamanda sıraladıkları bulguları sorunların asıl kaynağını gizlemenin perdesi yapmakta da oldukça hünerliler. Münih Güvenlik Konferansı’na katılan, savaşların ve savaşın ortaya çıkardığı sonuçların kaynağı olan savaş ve silah baronlarını çözümün adresi olarak gösteren yardım kuruluşunun da oldukça hünerli olduğunu bu vesileyle görmüş oluyoruz. Burjuva reformizminin bir başka görünümü olan burjuva hümanizminin ikiyüzlülüğünün çarpıcı bir örneğidir sergilenen.
Save The Children aldı yardım kuruluşu, hangi amaçla olursa olsun, yaptığı araştırmayla kapitalist dünyanın suçlarını ortaya dökmesi bakımından hayırlı bir iş yapmıştır. Burjuva veya sosyal reformist akımlar buradan başka sonuçlar çıkarırlarken, devrimciler başka sonuçlara işaret ederler. Reformistler sorunun kaynağını açıklamak ve bu kaynağı kurutmak yerine acıların hafifletilmesini politikalarının çıkışı yaparlar. Devrimciler ise sorunun kaynağını açığa çıkartarak, gerici savaşlarla derinleşen sefalet ve acıların son bulması ve kaynağın kurutulması için işçi sınıfı ve emekçileri devrim için savaşmaya çağırırlar.