Münih Güvenlik Konferansı

ABD ve NATO'nun Ukrayna üzerinden gerilimi tırmandırması, emperyalist hegemonya mücadelesinde Rusya'yı zayıflatma ve nihayetinde ona boyun eğdirme stratejisidir. Münih'teki Batılı emperyalist temsilcilerin ısrarla Moskova'nın "Ukrayna'nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ihlal ettiğini" öne sürmeleri bunun bir sonucudur.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 22 Şubat 2022
  • 08:00

Bu yılki Münih Güvenlik Konferansı’na ABD-NATO ile Rusya arasındaki gerilim damgasını vurdu. Batılı emperyalist güçler Rusya’ya karşı savaş çığırtkanlığını burada da tırmandırdılar. Bu yıl 58. kez yapılan Münih Güvenlik Konferansı 1963 yılından bu yana düzenliyor. Rusya, 1999’dan bu yana ilk kez konferansa katılmadı. Konferans’ta “itidal” çağrıları daha acil, tehditler daha somut hale geldi.

Konferansta, aralarında Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, Savunma Bakanı Christine Lambrecht, Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin de bulunduğu emperyalist güçlerin önde gelen temsilcileri bir araya geldi. Çin Dışişleri Bakanı hariç tüm konuşmacılar, gerilimden Rusya’yı sorumlu tuttular.

Kamala Harris Avrupa güvenliğinin temelinin yakın tehdit altında olduğunu, ABD’nin, Rusya ile diplomatik bir çözüme hala açık olduğunu söyledi. Ancak diplomasinin çıkmaza girmesi durumunda, ABD ve ortaklarının “hızlı, sert ve tek tip ekonomik önlemler hazırladık”larını belirtti. Yaptığı konuşmada, bir işgal olursa Rusya’nın temel endüstrileri ve finans kuruluşlarını hedef alacaklarını, Rusya’nın “önemli ve eşi görülmemiş bir ekonomik bedel” ödemek zorunda kalacağını söyledi. ABD ve müttefiklerinin tek ve koordineli bir şekilde hareket edeceklerini bildirdi.

İngiltere Başbakanı Boris Johnson, “alametlerin kötü” olduğunu belirtti ve “Bu yüzden hep birlikte, sağlam durmalıyız” dedi. Rusya’nın komşu ülkeyi işgal etmesi durumunda, Rusya için stratejik öneme sahip şirketlere olduğu kadar Rus bireylere de yaptırım uygulayacaklarını belirtti. Johnson, Kremlin’e gerilimi düşürmesi ve “diyaloğu yeniden başlatması” çağrısında bulundu ve “felaketi önlemek için” hala bir fırsatın olduğunu söyledi.

“Rusya Federasyonu Başkanının ne istediğini bilmiyorum” diyen Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski konferanstaki konuşmasında “Avrupa’yı koruduğumuz unutulmamalı, Ukrayna’ya düşen bombalar Avrupa için de tehdit”, “Topraklarımızın büyük bölümünü kaybetmiş durumdayız.” dedi. Zelenski NATO’ya alınmaları çağrısını yineledi. Yaptırımların uygulanması için bombardımanın beklenmesinin çok geç olacağını da savundu.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, endişeyle “Savaş Avrupa’yı yeniden tehdit ediyor” dedi. Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün daha fazla ihlalinin “Rusya için siyasi, ekonomik ve jeostratejik olarak yüksek maliyetleri” olacağını duyurdu. Ama aynı zamanda, bir kez daha konuşma ve diplomatik çözümler bulma isteğini dile getirdi. Scholz, “Krizin dinamiklerini ancak müzakere edersek kırabiliriz.” dedi. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ise “Tarih henüz yazılmadı, Rusya hükümetinin seçebileceği bir çıkış yolu hâlâ mevcut. Mesajımız açık, bu ölümcül hatayı yapmayın” diyerek Rusya’yı tehdit etti.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Moskova’nın iddialarına rağmen, herhangi bir geri çekilme ve gerilimi düşürme belirtisi görmedik” dedi. “Aksine, Rusya’nın ilerlemesi devam ediyor.” diyen Stoltenberg, Rusya’yı “Bir işgal bahanesi yaratmak için her şeyi yapacak gibi görünüyor.” sözleriyle suçladı.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Rusya-Ukrayna sınırındaki durumdan son derece endişeli olduğunu gösterdi. Bakan, BM tüzüğünün ilkelerine uyulması ve hiçbir ülkenin kendisini uluslararası hukukun üstüne koymaması gerektiğini söyledi. “Her ülkenin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü korunmalı ve saygı duyulmalı.” diyen Wang Yi, Ukrayna’nın da burada bir istisna olmadığını belirtti. “Ukrayna sorununa tek çözüm” olduğu için Minsk Anlaşması’nın uygulanmasına odaklanma çağrısında bulundu. Artık “tüm ülkeler sorumluluk almalı ve barışçıl bir çözüm için çalışmalı” dedi.

ABD ve NATO’dan savaş çığırtkanlığı

ABD ve NATO’nun Ukrayna üzerinden gerilimi tırmandırması, emperyalist hegemonya mücadelesinde Rusya’yı zayıflatma ve nihayetinde ona boyun eğdirme stratejisidir.  Münih’teki Batılı emperyalist temsilcilerin ısrarla Moskova’nın “Ukrayna’nın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ihlal ettiğini” öne sürmeleri bunun bir sonucudur.

Şimdi tırmanış, NATO’nun giderek saldırgan ve savaşçı politikasının eseridir. NATO savunma bakanlarının geçtiğimiz çarşamba günü Brüksel’de yaptıkları toplantıda Bulgaristan, Slovenya, Macaristan ve Slovakya’da ek savaş grupları kurmaya karar verdiklerini açıklamaları da bunun ifadesidir.

Harris, daha fazla asker transfer etmekle övündü: “Romanya, Polonya ve Almanya’ya ek 6 bin Amerikan askeri gönderdik. Amerika Birleşik Devletleri genelinde hazır olma durumunu arttırmak için ek 8500 asker yerleştirdik.” ABD “NATO topraklarının her karışını savunacak” ve Ukrayna’yı “askeri, insani ve ekonomik yardımla” desteklemeye devam edecek açıklamalarıyla savaş çığırtkanlığına devam ediyor.