Orta çağ artığı Suudi Arabistan rejiminin başını çektiği Körfez şeyhleri takımı, son günlerde pervasızca Lübnan’ı hedef alan bir tutum içerisinde. Şeyh takımı Lübnanlı diplomatları sınır dışı edip Beyrut’taki büyükelçiliklerini çektiler. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ayrıca Beyrut’taki büyükelçilik binasını satışa çıkardığını ilan etti. Bu küstahça tutumu, Umman Sultanlığı ile Katar dışındaki Körfez ülkelerinin tümü sergiledi. Katar’la Umman Sultanlığı, büyükelçilerini çekmediler ama yaptıkları resmi açıklamalarda, Suudi Arabistan’ın orta çağ artığı rejiminden yana tutum aldılar. Dikkat çekici olan, çoğu zaman “orta yol” tutturan Kuveyt’in de bu defa Suudilerin kuyruğuna takılmış olmasıdır.
Amerikancı Suudi kral, gerekçesini Lübnan’da bir süre önce kurulan hükümette Basın ve Halkla İlişkileri Bakanı olan Georg Kardahi’nin eski bir açıklamasına dayandırdı. Kardahi, bakan olmadan önce yaptığı bir açıklamada, Suudi Arabistan’la suç ortaklarının Yemen’e savaş açmasını eleştiriyor. Suudi Arabistan ve BAE ile birlikte Yemen’e saldıranların insanlığa karşı işledikleri suçlara dikkat çeken Kardahi, bu saldırıya karşı direnen Ansarullah (Husiler) örgütü ile müttefiklerinin ise, ülkelerini ve topraklarını savunmak için savaştıklarını belirtiyor.
***
Kardahi’nin bakan olmadan önce yaptığı açıklamayı gündeme taşıyan Körfez şeyhleri medyası krizi tetikledi. Açıklamayı bahane eden yozlaşmış Amerikancı Suud krallığı Lübnan hükümetine küstahça bir dayatmada bulunarak, Bakan’ın görevden alınmasını istedi. Sözlerinin arkasında duran Kardahi ise, şeyh takımının dayatmalarına rağmen istifa etmedi. Suudi rejimiyle ilişkileri sürdürmek isteyen Lübnan hükümeti, dayatmaların yerine getirilmesinin mümkün olmadığını beyan etti. Suudilere çağrı yaparak sorunların diyalog yoluyla çözülebileceğini savundu.
Körfez’in şeyh takımı el Suud rejiminin safında yer alınca, kral küstahlık çıtasını yükseltti. Artık meselenin Kardahi’nin istifa etmesi ya da görevden alınması olmadığını, Hizbullah’ın Lübnan’daki etkisinin kırılmasının şart olduğunu vazetmeye başladı. Bu koroya Lübnan’daki el Suud güdümlü parti ve gruplar da katıldılar. Buna karşın El Suud işbirlikçileri Hizbullah’ın Lübnan’ın siyasal arenasından silinmesinin mümkün olmadığını biliyor. Zira açık ara farkla Lübnan’ın en etkili, en dinamik hareketidir söz konusu olan.
El Suud rejimi ile onunla suç ortaklığı yapan şeyhler de Hizbullah’ı Lübnan siyaset sahnesinden silebilecek bir gücü olmadığının farkındalar. Bunu bir dönem ABD de denedi fakat bunun mümkün olmadığını fark edince tutum değiştirmek zorunda kaldı. Hizbullah’a karşı toplumsal tepkinin oluşması için Lübnan halklarına kaba bir sefalet dayatıldı. Ancak Hizbullah İran’dan petrol ve diğer temel ihtiyaç maddelerini getirmeye başlayınca, Biden yönetimi geri adım atmak zorunda kaldı. Bu deneyime rağmen, El Suud rejimi efendisi ABD’nin yapamadığını yapmaya yelteniyor.
Görünen o ki, El Suud kralını diken üstünde bırakan Kardahi’nin açıklaması değil. Zira söz konusu açıklama hem eskiye dayanıyor hem de o gerçekler ilk defa dile getirilmiyor. Buna rağmen El Suud veliahtı Muhammed Bin Selman’ın histerik bir şekilde Hizbullah ve Lübnan’ı hedef almasının altında başka nedenler olduğu belirtiliyor. Hizbullah’ın Ansarullah’ı desteklemesi Yemen’de çatışmaların seyrini belirgin bir şekilde etkiledi. Bu ise şeyh takımının hedeflerine ulaşmasını imkansız kıldı. Bundan dolayı Suudi kralının kimyası bozulmuş görünüyor. İran yönetimi üzerinden hem Yemen hem de Lübnan’a müdahale etmeye çalışan Bin Selman, “Muhatapların belli, onlarla konuş” yanıtı alınca, zaten açmazlar içinde bulunan Lübnan’ı karıştırmaya kalkıştı. Olaylara bakıldığında, bir kaşık suda fırtına koparmaya çalışan El Suud’un ciddi bir sıkışma içinde olduğu anlaşılıyor.
Hedeflerine ulaşamayan El Suud rejimi zıvanadan çıkmış görünüyor. Zira Suudi Arabistan’da çalışan 200 bin Lübnanlı işçi ve emekçiyi hedef almaya başladı. Bazı kaynaklar bu emekçilerin sınır dışı edilebileceğini iddia ediyor. Oysa o emekçilerin yaşananlarla hiçbir ilgileri bulunmuyor. Ancak şeyh takımının bu tür insanlık dışı icraatlarına daha önce de rastlanmıştı. Saddam Hüseyin rejiminin Kuveyt’i işgalinden sonra 400 bin Filistinli bu ülkeden sınır dışı edilmişti. Yine aynı gerekçeyle Suudi Arabistan rejimi de yüzbinlerce Yemenli işçi ve emekçiyi sınır dışı etmişti.
***
Bin Selman ve onun kuyruğuna takılan şeyh takımının küstahlığına yanıt veren Hizbullah liderleri, Lübnan’ın geleceğinin Suudi Arabistan kralı ya da diğer şeyhler tarafından belirlenmeyeceğini, her dayatmanın sökmeyeceğini, iç savaş çıkarma provokasyonlarının ise boşa düşürüleceğini ifade ettiler.
Kısa süre önce El Suud rejiminin tetikçileri, barışçıl göster düzenleyen Hizbullah kitlesine saldırmış ve 6 kişiyi katletmişti. Ancak kirli oyunun farkında olan Hizbullah’la müttefikleri oyuna gelmediler. Şimdi El Suud ve suç ortakları, Kardahi’nin konuşması etrafında koparılan “fırtına” üzerinden Lübnanlıları birbirine kırdırma çabasını sürdürüyor. Bu kirli hedeflerine ulaşabilmek için her yola başvuran şeriatçı rejim debelendikçe batıyor. Zira “baş düşman” belirledikleri Hizbullah zayıflamak bir yana güçleniyor. Dolayısıyla Körfez şeyhlerinin açmazı da derinleşiyor.
Vurgulamak gerekiyor ki Körfez şeyhlerinin ambargosu öncelikle Lübnanlı emekçileri olumsuz yönde etkiliyor. Çünkü bir ülkeye ambargo uygulandığında faturayı öncelikle emekçiler ödüyor. Buna rağmen El Suud kralıyla suç ortaklarının sefil hedeflerine ulaşmaları mümkün görünmüyor. Zira onurlarıyla yaşamak isteyen Lübnanlılar, yüz yüze oldukları ekonomik sıkıntılara rağmen dik duracak kararlılığı taşıdıklarını gösteriyorlar.