Lübnanlı Komünist Nakhal: İktidarın halkı ikna araçları artık çalışmıyor

“Siyasi yapıya karşı kaynayan bir muhalefet var” diyen Lübnan Komünist Partisi’nden Jana Nakhal, iktidarın halkı sakinleştirdiği mezhepçi/ırkçı söylem gibi araçların artık iyi çalışmadığını vurguladı.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 29 Temmuz 2021
  • 21:15

Lübnan’da halkın değil asıl olarak mezhepsel kotaların belirlediği yönetim biçimi aylardır hükümetini bir türlü kuramazken, derinleşen ekonomik kriz halk sağlığını ve yaşamı tehlikeye atacak boyutlara geldi. Son olarak ülkenin eski başbakanlarından Necib Mikati’ye hükümet kurma görevi verildi.

Lübnan Komünist Partisi Merkez Yöneticilerinden Jana Nakhal ise yönetici sınıfın hükümetini öyle ya da böyle kuracağını ancak bunların Lübnan halkının derinleşen sorunlarına çözüm olmayacağını belirtti. Nakhal, ülkede ciddi bir halk sağlığı ve gıda güvenliği krizi yaşandığına dikkat çekti.

Lübnan siyasetindeki mezhepsel bölünmenin işçi sınıfı ve emekçileri de kapsadığına vurgu yapan Nakhal’a göre 2019 halk ayaklanmasının yenilgisi ve Beyrut Limanı patlamasının yarattığı şok, siyasi örgütler üzerinde hâlâ etkili ve “değişim için yol bulamama” sorunu yaşanıyor.

Nakhal, tüm bunlara rağmen örgütsüz de olsa iktidar sahiplerine karşı muhalefetin kaynadığını ve artık halkı ikna araçlarının eskisi gibi işe yaramadığına işaret etti.

Hükümet kurulur ancak halka değişim sunamaz

Bir süre önce Saad Hariri, hükümeti kuramayınca geri çekildi. Lübnan’da aylardır neden hükümet kurulamıyor? Bu durumun arkasındaki ana çatışmalar nelerdir? Yönetici sınıf bu krizini çözebilecek mi sizce?
2019’da yaşanan ayaklanmaya ve ekonomik krize rağmen Lübnan’da hükümetin kurulması önündeki temel kısıtlama, halen bakanların siyasi partilere üyeliklerinin yanı sıra mezhep standardına göre seçilmeleriyle ile ilgili: İktidardaki her siyasi parti, pastanın daha büyük bir parçasını kontrol edebilecekleri ve daha fazlasını çalabilecekleri bir hükümette, yani bakanlıklarda, kendisi için daha fazla pay müzakere etmeye çalışıyor. 

Bence asıl mesele hükümetin kurulması değil. Kendilerinden öncekilerin adımlarını takip ederek başka bir hükümet kuracaklar. Bu, yeni hükümetin insanlar için daha iyi bir şey yapacağına dair ana akım propaganda mevcut. Öyle ya da böyle çözecekler, bu ay ya da gelecek yıl. Bu “çözüm”, Lübnan'daki işçi sınıfı ve haklarından mahrum bırakılmışlar için gerçek bir değişiklik anlamına gelmeyecektir.

Halk sağlığı ve gıda güvenliği tehlikede

Çözüm bekleyen sorunlar neler? Ülkede sosyal/ekonomik açıdan son durum nedir? Lübnan nüfusunun işçiler, genel olarak gençlik, kadınlar, çiftçiler vb. gibi farklı kesimlerini nasıl etkiliyor bu durum?
Bu, gerçekleşmeden önce bizim tarafımızdan ve şimdi ana akım medya tarafından da Lübnan tarihindeki en kötü ekonomik çöküş olarak adlandırıldı. Haziran ayında yayımlanan en son Dünya Bankası Lübnan Ekonomik İzleyicisine (LEM) göre, ekonomik ve mali krizin on dokuzuncu yüzyılın ortalarından bu yana görülen dünyadaki en şiddetli krizler sıralamasında ilk 10’da, büyük ihtimalle ilk 3’te, yer alması muhtemeldir.

Bu rakamlarda böyle. Günlük deneyimde, işçi sınıfı, mülteciler, kadınlar ve haklarından mahrum bırakılmış topluluklar temel gıda, malzeme ve giyim fiyatlarının bir yıldan kısa bir sürede hızla artması nedeniyle akıl almaz zorluklarla karşı karşıya.

Taze gıda ve kıyafet fiyatları, eski fiyatlarının on katına çıktı ve ülkenin sağlığını ve gıda egemenliğini tehlikeye attı. Pedler de dahil olmak üzere kadın sağlığı malzemeleri şu anda kadınların çoğu için erişilemez durumda; ayrıca doğum kontrol haplarının eczanelerden tamamen kaybolması da kadınların cinsel ve üreme sağlığı tehlikeye atıyor.

Konut güvenliğinden sağlık ve eğitim sektörlerine, altyapı, elektrik ve gaz kıtlığına kadar temel hizmetler bozuşuyor. Devletin, ihtiyacı olan gazı dolar olarak alamaması nedeniyle arabalarına benzin doldurmak için sabah 3’ten itibaren saatlerce kuyrukta bekleyenlerin görüntüleri Lübnan medyasını işgal etmiş durumda.

2019 yenilgisinin ve liman patlamasının şoku sürüyor

Ülkenin farklı yerlerinde çeşitli biçimlerde protestolar düzenlendiğini görüyoruz. Protestocular kimler? Hepsinin motivasyonu aynı mı? Örgütlüler mi ve bu protestolarda başlıca talepler neler?
Bugün tanık olduğumuz protestolar örgütlü değil. 2019 ayaklanmasının yenilgiye uğratılmasından, neredeyse bir yıl önce Beyrut limanında meydana gelen patlamadan ve göstericilerin Lübnan güvenlik güçleri ve ordusu tarafından diktatörce ezilmesinden bu yana nüfusun ve siyasi örgütlerin çoğunluğu bir şokta ve değişim için bir yol bulamamayla karşı karşıya kaldı.

Geçen hafta, artık örgütlü bir grup olan Beyrut Limanı’ndaki patlamada şehit olanların aileleri, bir dizi ciddi ve şiddetli ekinlik düzenleyerek patlamanın etrafındaki soruşturmayı engelleyen sorumluların evlerine saldırdı.

Küçük kasaba ve köylerdeki diğer gösterilere ise sadece umudunu yitirmiş ve insanlık dışı koşullarda yaşamaya zorlanan işçi sınıfı öncülük ediyor.

İşçi sınıfı da mezhepsel olarak bölünmüş durumda

Lübnan işçi sınıfının pozisyonu burada tam olarak nedir?
Lübnan’da işçi sınıfı birleşik değil, tamamen mezhepsel, bölgesel ve bazen kabilesel sözde topluluklara bölünmüştür. Onlara “sözde topluluklar” diyorum çünkü onları bir arada tutan şey sosyal, tarihsel, bölgesel, ekonomik, politik özellikler değil; mezhepsel siyasi partilerin yarattığı sahte özellikler. Bu da, sınıfın mevcut duruma yanıtınının, topluluğun ait olduğu mezhepçi siyasi partiye ne kadar bağlı olduğuna göre farklı şekilde geldiği anlamına geliyor.

Dolayısıyla şimdi bahis, her bir mezhep topluluğunun sağcı mezhepsel bağımlılıklardan gerçekten ne kadar kopabileceği ve mevcut krizi kapitalist sistemin yapısal bir krizi olarak okuyabileceği üzerinedir.

Kaynayan bir muhalefet var

Protestoların kısa vadede büyüyerek siyasi yapıyı etkileme potansiyelleri var mı?
Siyasi yapıya karşı giderek kaynayan bir muhalefete tanık oluyoruz. İktidardaki siyasi partiler şimdiye kadar iki araç kullanarak onu sakinleştirmeyi başardılar: İlki, mezhepçi ve ırkçı söylem. Bu sağın çok güçlü olduğu ve dünyanın her yerinde kullandığı bir şey. Bu araç, Şii toplulukları dışında ülkenin çoğunda artık iyi çalışmıyor.

İkinci araç, Şii ve bazen Dürzi toplulukları dışında siyasi partilerin çoğunluğunun artık veremediği hizmetler, gıda malzemeleri ve paradır. Bu, diğer toplulukların daha devrimci hale geldiği, siyasi partilerinden, savaş ağalarından ve mezhepçi siyasi liderlerinden kopmayı gerçekten başardıkları anlamına mı geliyor? Bu, belirli bir dereceye kadar doğru olabilir ama bu topluluklar ile mezhepçi siyasi liderler arasındaki ilişkide yapısal ve manevi herhangi bir şey olduğu için değil, toplulukların sadakati için ödeme yapabildikleri için bir dereceye kadar doğru olabilir.

Bu anlamda ödemeler iki şekilde gelir: Doğrudan finansal destek ve bu toplulukları besledikleri üst anlatı biçiminde. Bu üst anlatı, Lübnan’daki Şii topluluğuna yönelik bir Amerikan saldırısı komplo teorisine dayanmaktadır.

Ancak ekonomik kriz yükselirken, işçi sınıfının iki seçeneği var: Ya son 30 yılda olup bitenlere dair Marksist anlatıyı, Lübnan ekonomisini yok eden ve onu sadece güçlü ve zenginlere hitap eden verimsiz bir rantiye ekonomisine dönüştüren neoliberal politikaları öğrenmek ve kabul etmek ve ve böylece alternatifin geliştirilmesine katkıda bulunmak ya da bir an mültecileri, bir sonraki an hayali bir ABD komplosunu suçlayan, istismarcı, sömürücü ve saldırgan mezhepçi ve ırkçı bir üst anlatıya gitgide daha fazla boğulmak.

ABD ve Avrupa Lübnan’ın başına gelenlerde sorumludur

Ülkeye yönelik dış siyasi müdahaleler yok mu peki?
ABD ve Avrupa, Lübnan’ın başına gelenlere kesinlikle müdahildir. Ancak böyle çocukça bir dizi olayla değil; yıllarca iktidardaki oligarşinin güçlendirilmesini ve artan özelleştirme ve herhangi bir refah devleti umudunun yok edilmesine yol açan daha şiddetli kapitalist neoliberal politikaların geliştirilmesini ve uygulanmasını desteklemektedirler.

İktidardaki siyasi partilerin “sevgi dolu” ve “cömert” olarak ifade etme eğiliminde oldukları Fransız müdahalesinden de bahsetmek önemli. En ataerkil ve patronluk taslayan biçimlerde Fransa, Lübnan sağ kanadının çoğunluğunun sözleriyle “Lübnan’ın annesi” gibi davranıyor. Bu, sömürgeci tavrın mükemmel bir örneğidir. Beyrut limanındaki patlamadan ve Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un birçok ziyaretinden ve patlamadan etkilenen insanlarla, sanatçılarla ve toplulukla yaptığı görüşmelerden bu yana rolü bir kez daha bu küçük Fransız kolonisinin mutlak hükümdarı oldu. Sadece bu bu da değil, Macron, onların mutlak hükümdarı rolünü Lübnanlı politikacılara utanmadan son tarihler, reformlar ve siyasi eylemler önererek oynuyor.

Mevcut neoliberal politikalara son verilmeli

Mevcut durumu aşmak için Lübnan Komünist Partisinin mücadele programı nedir? Sürece müdahale için kurulan ittifaklar, girişimler var mı?
Program siyasi partiler, örgütler, sendikalar, aktivistler, aydınlar ve ekonomi araştırmacıları dahil olmak üzere çok sayıda siyasi müttefikin katılımıyla 17 Ekim 2019 ayaklanması sırasında geliştirildi. Ekonomik politikalar üzerine çalışılarak bir refah devletine doğru ilerlemek için gerekli politikalarla ilgili spesifik ve teknik ayrıntılarla birlikte, mevcut neoliberal politikaların kaldırılması çağrısı

Elif Görgü- Evrensel / 29.07.21