Asya-Pasifik, geçmişten buyana küresel güç ve jeopolitik rekabetin, nüfuz dalaşlarının süregeldiği bir bölgedir. Bu nüfuz dalaşlarında, Asya-Pasifik’te yer alan Kore Yarımadası da büyük bir önem taşıyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Çin’le giriştiği hegemonya savaşında sık sık provokasyonlar yaparak, Asya-Pasifikte yer alan Güney Kore ile Kuzey Kore arasındaki gerilimi tırmandırıyor.
22 Ekim 2023 tarihinde ABD, Güney Kore ve Japonya, “Kuzey Kore’nin nükleer tehditlerine yanıt vermek” iddiasıyla ilk kez üçlü bir hava tatbikatı gerçekleştirdiler. Kore Yarımadası açıklarında yapılan tatbikatın amacı, “üç ülkenin daha önce varmış olduğu anlaşmaları uygulamak, Kuzey Kore kaynaklı tehditlere karşı savunma iş birliğini artırmak ve ortak yanıt verme yeteneklerini güçlendirmek” şeklinde açıklandı. Tatbikatta, Güney Kore ve Japonya’dan savaş uçaklarının yanı sıra, ABD’den nükleer kabiliyetli bir B-52 bombardıman uçağı da yer aldı. Halihazırda Güney Kore ve Japonya, ABD üslerine ve yaklaşık 80 bin askerine “ev sahipliği” yapıyor. ABD, Güney Kore ordusu ile 3 Ocak’ta ikili bir tatbikat daha gerçekleştirdi. Amaç Kuzey Kore’ye “gözdağı” vermekti. Kuzey Kore, Sarı Deniz adaları yakınlarına 200 top mermisi fırlatarak bu “gözdağına” kendi üslubunca karşılık verdi. Güney Kore ise, Kuzey'e doğru yaklaşık 400 top mermisi atarak gerilimi iyice tırmandırdı. İki Kore arasındaki gerilimi kışkırtan ABD’nin Güney’le ortak tatbikatı çatışma riskinin daha da artmasına yol açtı.
***
Kore Yarımadası 1910 yılında Japonya tarafından sömürgeleştirildi. II. Dünya Savaşı’nda Japonya’nın yenilgisinden sonra Kore Yarımadası’nda yeni gelişmeler yaşandı. Yarımada Kuzey ve Güney Kore olarak ikiye bölündü. Kuzey Kore, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nden (SSCB) yana, Güney Kore ise “Eski Dünya” ABD’nin yanında yer aldı. 1948 yılında Kim II- Sung liderliğinde kurulan Kuzey Kore bağımsızlığını ilan etti. Güney Kore ise aynı yıl cumhuriyet ilan etti. “Bölünme” Kuzey ile Güney arasında gerilimin yolunu da döşedi. “Soğuk Savaş” yıllarının ilk “sıcak savaşı”, 1950'de Güney ile Kuzey Kore arasında patlak verdi ve üç yıl sürdü. Savaşın ardından taraflar ateşkes ilan ederek masaya oturdular. İki ülke 1953'te “Panmunjom Ateşkes Antlaşması”yla çatışmaları sonlandırsalar da resmi bir ‘barış’ anlaşması yapılamadı. Hala da yapılmış değil. Yani iki ülke arasındaki savaş teorik olarak sürüyor. 1953 ateşkesinden bu yana, her iki ülke de birçok defa “birleşme ve kalıcı barış” için adımlar atsa da dış faktör ve aktörlerin, özellikle ABD’nin müdahaleleri atılan adımların sonuç vermesine engelledi. Halihazırda da ticaret savaşları ve nüfuz mücadelelerinin gölgesinde, Kore Yarımadası'ndaki gerilim ve “savaş hali” tırmanmaya devam ediyor.
Nükleer güç olma hedefi
Soğuk Savaş döneminde 1965 yılında SSCB'nin desteği ile Kuzey Kore'de “Yongbyon Nükleer Araştırma Merkezi” kuruldu. Merkez ancak SSCB’nin dağılmaya yüz tuttuğu 1986 yılında faaliyete geçebildi. SSCB’nin dağılması sonrası birçok defa Nükleer Araştırma Merkezi’nin kapatılması ABD ve Batı ile masaya yatırıldıysa da kapatılamadı. Güney Kore'nin ABD’ye daha da yakınlaşması, ABD’nin nükleer tesisleri “yerle bir etme” tehditleri, Kuzey Kore’nin nükleer silah ve füze geliştirme programlarına hız vermesine yol açtı.
Kuzey Kore, doğal olarak ABD ile müttefiklerinin bölgedeki yakınlaşmasını ve askeri hareketliliğini "provokasyon" olarak değerlendiriyor. Kuzey Kore’nin ilk nükleer reaktörünü faaliyete geçirdiği, 2014 yılında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) tarafından duyuruldu. Bu adımı atan Kuzey, Güney ile emperyalistlerin kışkırtmalarına sessiz kalmayacağını somut olarak göstermiş oldu. Kuzey Kore geçmişten bu yana “caydırma amaçlı” uzun menzilli, nükleer başlıklı ve konvansiyonel başlıklı füze denemeleri yapageldi. Kore Yarımadası'ndaki askeri faaliyetlere karşı “savaş hazırlıklarını” sürdüreceğini beyan eden Kuzey Kore, 2012-2023 yılları arasında kayıtlara geçen ve bazılarının ABD'ye kadar ulaşabileceğini iddia ettiği 200'ü aşkın füze denemesi yaptı. Kuzey Kore, geliştirdiği ve denediği "Hwasong-18" tipi kıtalar arası balistik füzesinin (ICBM) ABD’nin ana karasını vurabilecek menzilde olduğunu iddia ediyor.
Kuzey Kore'nin uydu denemeleri
Pyongyang (Kuzeyin başkenti), füze denemelerinin yanı sıra, savaş hazırlıkları ve “olası nükleer krize hızlı yanıt vermek” amacıyla uzay çalışmalarına ağırlık veriyor.
Kuzey Kore, 31 Mayıs ve 23 Ağustos 2023'te başarısız iki askeri casus uydu fırlatma girişimi sonrası, üçüncü denemenin başarılı olduğunu açıkladı.
Buna tepki gösteren Güney Kore 2018'de Kuzey Kore ile imzaladığı ve bölgedeki askeri gerilimi azaltmayı amaçlayan “Koreler Arası Anlaşma”nın bazı maddelerini askıya aldığını duyurdu. Akabinde Kuzey Kore 23 Kasım 2023'te söz konusu anlaşmayı feshettiğini ilan etti.
Karşılıklı gergin açıklamaların ardından iki ülke arasındaki sınır çizgisine, keşif ve gözetlemelerin yanı sıra, ağır silahlı kuvvetler ve yeni askeri teçhizatlar yerleştireceğini açıkladı.
2024'te 3 casus uydu daha fırlatacağını duyuran Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, Güney Kore ile ilişkileri "savaş halindeki iki düşman ülke" olarak nitelendirdi.
Eller tetikte
Washington, Güney’i Kuzey’e karşı kışkırtmakla kalmıyor, Güney Kore ve Japonya ile birlikte ikili-üçlü tatbikatlar da düzenliyor.
Japonya, Avustralya, Hindistan ve ABD'den oluşan “Dörtlü Güvenlik Diyaloğu” (QUAD) da Kuzey Kore'yi tehdit ediyor. Kim Jong-un yönetimi buna yeni füze denemeleri yaparak cevap veriyor.
Batı cephesinde bunlar yaşanırken, Rusya ile Çin de boş durmuyor. Çin ağır ve itinalı adımlarla ilerlerken, Rusya Ukrayna savaşı nedeniyle “yorgun” olsa da müttefikleriyle iş birliğini ihmal etmiyor. Rusya'nın, Kuzey Kore ile gıda ve teknoloji ithalatı karşılığında silah anlaşması imzaladığı, karşılığında Kuzey Kore’nin cephaneliğini kullandığı iddia ediliyor.
Güney Kore ile Kuzey Kore, birleşme amacıyla heyetler arası görüşmelerde bulunsalar da ABD’nin kışkırtma ve provokasyonları, Çin’le sürdürdüğü ticaret savaşları, ABD ve Batı’nın Rusya ile Ukrayna üzerinden sürdürdüğü savaş ve nüfuz mücadeleleri, iki ülke arasında 1950'den bu yana süregelen gerilime son verilmesine engel olmakla kalmıyor, nükleer silahların kullanılacağı olası bir çatışmanın riskini de arttırıyor.