Uluslararası eylem dalgası büyüyor
20 Eylül’de genç kuşaklar dünyanın dört bir tarafını eylem alanına dönüştürdüler. 16 yaşındaki Greta Thunberg’in bir yıldan uzun bir süre önce tek başına başlattığı iklim grevi geçtiğimiz cuma günü 4 kıtayı, 156 ülkeyi, 2583 eylem alanını sardı. Üçüncü uluslararası iklim grevi dünya çapında yüz binlerce insanın katılımı ile ilk ikisini aştı. Bu kez yetişkinlere de eyleme çağırısı yapıldı.
20 Eylül Dünya Çocuklar Günü ve 23 Eylül BM İklim Zirvesi’ne atfen 20-27 Eylül tarihleri iklim grevi haftası ilan edildi. Greta, katıldığı BM İklim Zirvesi’nde, siyasetçilerin öne sürdüğü tavizlerin göz boyama dışında bir şey ifade etmediğini kararlı bir şekilde dile getirdi: “İnsanlar acı çekiyor. İnsanlar ölüyor. Nesiller toplu olarak tükenmeye başlayacak. Ama tek konuştuğunuz şey para! Ve sonsuz ekonomik büyüme masalları! Ne cüretle!”
FFF hareketinin örgütlediği iklim grevine tüm Avrupa ülkelerinde katılım gerçekleşti. Sadece Almanya’nın başkenti Berlin’de 270 bin kişi katıldı. İlk iki uluslararası grevden farklı olarak bu sefer Avrupa’daki sendikalar, kiliseler ve birçok farklı kuruluş da grev çağrısına destek verdi.
Grev dalgası Avrupa ile sınırlı kalmadı. Köklü bir öğrenci hareketi geleneğine sahip olan Arjantin, Şili, Ekvator, Peru, Kolombiya’da kitlesel grevlerin yanı sıra Uruguay, Paraguay, Bolivya, Brezilya, Meksika ve birçok başka Latin Amerika ülkesine de grevler yayıldı.
ABD’nin 50 eyaletinden 46’sında grevler gerçekleşti. Ortaokullara iklim sorunu ve çevre korunması üzerine derslerin konulması talep edildi.
Asya’da en çok göze çarpan ülke Hindistan oldu. Ülkenin dört bir yanını saran grevler oldukça kitlesel ve görkemliydi. Çinhindi bölgesi ve uzak doğu ülkelerinde bir dizi kentte de grevler gerçekleşti. Bunlar Hindistan’daki kitlesellikten uzak olsa da, bu ülkelerde gelişen sanayinin yarattığı kirlenme çevre konusunda duyarlılık yaratıyor.
Asya adalarındaki en yayın eylemler Filipinler, Endonezya ve Singapur’da gerçekleşti. Filipinler’de eylemciler ham maddelerin kontrolsüz yağmalanmasını protesto ettiler.
Avustralya’da katılım bir önceki greve göre 300 bin kişi ile ikiye katlandı.
Kenya, Uganda, Nijerya ve Güney Afrika’da da eylemler başkentleri aşıp birçok kente yayıldı. Uganda’da “plastiksiz bir gelecek” ve Güney Afrika’da iklim sorununun okullarda işlenmesi talepleri ile grevler gerçekleşti.
FFF hareketin gövdesini kim oluşturuyor?
IPB’nin (Protesto ve Sosyal Hareketleri Araştırma Enstitüsü) verilerine göre, Avrupa’da FFF eylemlere katılan öğrencilerin yüzde 58’i kadın. Eylemcilerin yüzde 50’si 14-19, Yüzde 18’i 20-25 yaş arası. Yaklaşık 70-80% orta sınıf aile çocukları. İşçi ve emekçi çocuklarının katılımı daha zayıf. Avrupa’da hareketin asıl gövdesini eğitim düzeyi yüksek ailelerden gelen ortaokul ve lise öğrencileri oluşturuyor. Hareketin ‘resmi’ temsilcileri de bu profile uyuyor. FFF tüm Avrupa’da yerel gruplara sahip. Bu yereller koordinasyonu sağlayabilmek için kendi temsilcilerini, bu temsilciler de ülke temsilcisini seçiyor. Yerel platformlarda temsilciler arasında hemen hemen hiç göçmen ve eğitim düzey yüksek olmayan öğrencilerin olmaması sık sık tartışılıyor.
Hareketin sınıfsal zemini öne sürülen taleplerde de kendisini dışa vuruyor. Radikal önlemlerin alınması konusunda bir fikir birliği sözkonusu, fakat hangi önlemlerin alınacağı konusunda ciddi tartışmalar var. FFF’nin Almanya çapında ileri sürdüğü acil talepler; 2019 sonuna kadar kömür madenlerinin dörtte birinin kapatılması, fosil yakıtlara sübvansiyonların durdurulması ve karbondioksit vergisi. Bunların arasında en çok tartışılan karbondioksit vergisi. Böylece akaryakıt ve ısınma fiyatları yükselecek. Son tahlilde bu vergi ile tekellere dokunulmayacak, yük gene işçi ve emekçilerin sırtına bindirilecek.
Düzen sınırlarında tutulan görkemli bir gençlik hareketi
İlk iki uluslararası eylemden sonra basın ve birtakım uzmanlar sık sık hareketin soluğunu kaybettiğini ve sönümleneceğini dile getiriyordu. Nitekim yerel eylem ve etkinlikler zaman zaman zayıf geçiyordu ve böyle bir izlenim bırakabiliyordu. Fakat 20 Eylül gençliğin soluğunun tükenmediğini gösterdi. FFF hareketi son yılların en büyük gençlik hareketi ve eylemlerin giderek güç kazanmasının uzun soluklu olabileceğinin bir göstergesi. FFF içinde bilim insanları, sanatçılar ve çiftçilerin de yerel birimlerini oluşturmaları, gençlik hareketinin toplumun geniş kesimlerinin desteğini aldığının ifadesi.
Dünyanın dört bir yanını saran, günden güne güçlenen bu görkemli gençlik hareketi yeni kuşakların çevre konusundaki duyarlılığının daha da artacağını gösteriyor. Birçok yerde düzen partileri bu duyarlılığı kendi kontrollerine almayı başardılar. Hareketi düzen sınırlarına çekip, en ufak bir devrimci girişimi ve anti-kapitalist söylemi demagoji ve yasaklayıcı kurallar ile boğmaya çalıştılar, çalışıyorlar. Avrupa seçimlerinde görüldüğü gibi bu hareketten yararlanmayı da başardılar. İkinci uluslararası grevi “Avrupa seçimleri çevre seçimleridir” sloganıyla kendi seçim faaliyetlerine dönüştürebildiler.
Hareket düzen sınırlarında tutulmaya çalışılsa da, gençler küresel ısınmanın tekellerin aşırı kâr hırsıyla, dolayısıyla kapitalist sistemle bağlantılı olduğunu görüyorlar. Hükümetlerin tekellere dokunmadan karbondioksit vergisi gibi girişimler ile göz boyamaya çalıştıklarını da er geç görecekler. Böylece gençlik kapitalist sistemi sorgulamaya başlayacak. Nitekim şimdiden eylemlerde sık sık “Banka ve tekellerin hegemonyasını kıralım!” gibi sloganlar atılıyor, dövizler taşınıyor.
Örgütsüz bir gençlik kuşağı ve görevler
Mevcut hareketin çevre sorununa sıkıştığı ve düzen sınırlarını aşamadığı yeterince açıktır. Fakat devrimcilerin görevi, her tekil sorunu olduğu gibi çevre sorununu da kitleleri düzene karşı genel bir mücadeleye çekebilmek için bir hareket noktası olarak ele almayı başarabilmektir.
IPB’nin verilerine göre, iklim grevi öğrencilerin yaklaşık yüzde 40’nın hayatında ilk kez katıldığı eylem. Bu gençlik yığınları örgütsüz ve önderlikten yoksun. IPB’nin Almanya’daki anket sonuçlarına göre, gençlerin yüzde 36’sı Yeşiller partisine, yüzde 12’si Sol Parti’ye yakınlık duyuyor. Yüzde 40’ı ise kendisini hiçbir partiye yakın hissetmediğini ve hiçbirine güvenmediği ifade etmiş. Gençlerin yaklaşık yüzde 80% kendisini “sol”da görüyor. Bazı yerellerdeki gençler kendilerini “antikapitalist” ilan edip, otoyolları bloke edip “Tek çözüm devrim” diye haykırırken, başka yereller düzen partileri ile etkinlikler düzenleyip, eylemler cuma günleri yerine cumartesi yapılsın diye uğraşıyorlar.
Her bir yerelin eylem biçimi, öne sürdüğü talepler, kullandıkları sloganların birbirinden bu kadar farklı olmasının gerisinde gençlik kitlesinin örgütsüzlüğü var. Önderlik boşluğunu dolduran kim ise, o yereldeki gençlik kitlesine kendi rengini veriyor. Zaman zaman hareketin bazı yerlerde zayıflıyor görünmesi de bu boşluktan kaynaklanıyor. Devrimci güçler müdahaleye açık bu hareketi düzen sınırlarından çıkartıp ileriye taşımanın sorumluluğu taşıyor.