Dünya Ekonomik Forumu (WEF), Davos’taki yıllık toplantısından önce 2023 Küresel Riskler Raporu yayınlandı. Raporun, Küresel Riskler Danışma Kurulu dahil olmak üzere dünyanın önde gelen 1200’den fazla uzman tarafından hazırlandığı belirtiliyor. Rapor, jeopolitik gerilimler ve sosyoekonomik risklerin kesiştiği zemini ele alıyor. Önümüzdeki iki yıl içinde ekonomiler ve toplumlar için algılanan en ciddi riskleri tanımlıyor. On yılda derinleşecek krizlere ve felaketlere dönüşebilecek yeni veya hızla artan risklere dikkat çekiyor. Kısa, orta ve uzun vadeli risklerin daha da şiddetleneceğini bekliyor. 2023 başlarken, dünyanın hem tamamen yeni hem de ürkütücü bir şekilde tanıdık gelen bir dizi riskle karşı karşıya olduğuna işaret ediyor.
Ukrayna Savaşı’ndan önce (geçen yıl) yayınlanan Küresel Riskler Raporu, Covid-19 salgınından hareketle yaklaşmakta olan küresel zorlukları ele almak için “işbirliğine acilen ihtiyaç duyulduğu” bir zamanda yayınlanmış ve büyük risklerle karşı karşıya olunduğu konusunda uyarıda bulunmuştu. Avrupa’nın göbeğinde yeni bir savaşın yol açacağı istikrarsızlığın boyutlarını ve bunun tetikleyeceği yeni riskleri ise tahmin edememişti. Salgının, sağlık ve ekonomik etkileri hızla artan krizlere dönüşürken, Ukrayna’da süren emperyalist savaş, gıda ve enerji krizini zirveye taşıdı, enflasyonu on yıllardır görülmemiş seviyelere çıkardı, yaşam maliyeti krizini küreselleştirdi ve toplumsal huzursuzluğu körükledi.
Dünya ‘‘ürkütücü risklerle karşı karşıya”
WEF raporu, enflasyon, ticaret savaşları, toplumsal huzursuzluk, jeoekonomik çatışmalar ve nükleer savaş tehdidine dikkat çekiyor. Bunlara, sürdürülemez borç seviyelerini, düşük büyümeyi, küreselleşmeden uzaklaşmayı, hızlanan iklim değişikliğini ve potansiyel olarak tehlikeli teknolojilerin neredeyse sınırsız gelişimi boyutlarını ekliyor. Rapor, yaşama maliyeti krizini şu anda insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük kısa vadeli risk ve en acil endişe olarak görüyor. Bunu doğal afetler, aşırı hava olayları ve jeoekonomik çatışmalar izliyor. Orta vadede ise iklim değişikliği ve çevresel tehditler zirvede. On yılı aşkın uzun vadede ise iklim koruma ve uyum önlemlerinin alınmaması, fırtına felaketleri ve ekosistemlerin çökmesi yer alıyor. Buna belirgin bir şekilde hayvan ve bitki türlerinin yok olması gibi biyolojik çeşitliliğin kaybolması tehlikesi de dahil. Bunları ‘‘istemsiz büyük göç riski” takip ediyor.
Ayrıca rapor, korona salgını ve Ukrayna üzerinde yürütülen emperyalistler arası savaş, enerji, enflasyon, gıda ve güvenlik krizlerini yeniden gündeme getiriyor. WEF tarafından listelenen tüm riskler dizisi, “uğursuz ve alışılmadık derecede acımasız” görünüyor. Enflasyon, yaşam maliyeti krizi, ticaret savaşları, yaygın toplumsal huzursuzluk, jeopolitik çatışmalar ve nükleer savaş hayaleti gibi ‘eski’ risklerin geri döndüğü belirtiliyor. Bunların daha yeni risklerle birleştiğine dikkat çekiliyor. Raporun yazarları çoklu krizlerin, özellikle iklim değişikliği ve biyoçeşitlilik ile ilgili olanlar olmak üzere uzun vadeli riskleri ele alma çabalarını baltalama riski taşıdığını iddia ediyorlar.
Bu riskler dizisisinin, insanlığın önünde “benzersiz, belirsiz ve çalkantılı bir on yıl” olduğuna vurgu yapıyorlar. Rapor hem kısa hem de uzun vadeli risklerin daha da şiddetleneceğini bekliyor. Dünya Ekonomik Forumu İcra Direktörü Saadia Zahidi, “Zaten en savunmasız olanlar acı çekiyor ve birden fazla krizle birlikte hem zengin hem de fakir ülkelerde savunmasız kabul edilenler hızla artıyor” değerlendirmesinde bulunuyor. “Bilinen ve yükselen küresel risklerin zaten zehirli olan bu karışımında, yeni bir askeri çatışmadan yeni bir virüse kadar yeni bir şok olayı kontrol edilemez hale gelebilir” diye de ekliyor.
“Ekolojik ve sosyal krizlerin on yılı”
Dünya Risk Raporu’na göre Avrupa’daki savaş, uluslararası gerilimler ve korona pandemisi birbiriyle yakından ilişkili bir dizi ciddi soruna yol açtı. Bunlar arasında gıda ve enerji kıtlıkları, hızla yükselen fiyatlar ve artan borç yer alıyor. “Biyoçeşitlilik kaybı ve ekosistemin çöküşü”, önümüzdeki on yılda en hızlı kötüleşen küresel risklerden biri olarak görülüyor ve sonuçları insanlık için en büyük tehdidi oluşturuyor. Risk analistleri, iklimin korunması açısından siyasetin başarısızlığına vurgu yapıyor ve iklimi korumak için hızla önlemler alınması çağrısında bulunuyor.
Önemli politika değişiklikleri veya yatırımlar olmaksızın, iklim değişikliğinin etkileri, biyolojik çeşitlilik kaybı, gıda güvenliği ve doğal kaynakların tükenmesi arasındaki etkileşimin, ekosistemin bozulmasını hızlandıracağı, iklime duyarlı ekonomilerde gıda arzını ve geçim kaynaklarını tehdit edeceği, doğal afetlerin etkilerini artırıp sınırlayacağı uyarısında bulunuyorlar. Sanayi öncesi dönemde dünyanın küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlama şansı giderek azalıyor. WEF raporuna katkıda bulunan sigorta grubu Zurich’ten John Scott, “İklim değişikliği gezegen için varoluşsal bir tehdit ve net sıfıra açılan pencere kapanıyor” diye belirtiyor.
Önümüzdeki on yıl jeopolitik ve ekonomik eğilimlerin yönlendirdiği çevresel ve toplumsal krizlerle karakterize edilecek. Yüksek enflasyonun, dünya çapında bir durgunluk ve azalan yatırımların -özellikle Küresel Güney ülkelerinde- küreselleşmeyi durdurabilir diyen rapor, “birçok düşük gelirli ülke birden fazla krizle karşı karşıya” diyor. Borç, iklim değişikliği ve gıda güvenliği” olgusuna işaret ediyor. Dünyanın en fakirleri en çok acı çekenlerdir diyen raporda, “Yolun zincirleme etkileri, toplumun en savunmasız kesimlerini ciddi ölçüde etkileyecek ve zaten kırılgan olan devletler tarafından en şiddetli şekilde hissedilecek ve artan yoksulluğa, açlığa, şiddetli protestolara, siyasi istikrarsızlığa ve hatta devletin çöküşüne katkıda bulunacaktır” biçiminde değerlendirmeler yapılmaktadır.
“Sosyal uyumun aşılması, toplumsal kutuplaşma ve sosyal huzursuzluk”
Rapor, “Bir ekonomik dönem sona ererken, bir sonraki dönem daha fazla durgunluk, ayrışma ve sıkıntı riski getirecektir” demektedir. Covid-19’un ekonomik etkileri ve Ukrayna’daki savaş, enflasyonun fırlamasına, enerji ve gıda fiyatlarında patlamaya, düşük büyüme ve düşük yatırım döneminin başlamasına yol açtı. Ukrayna Savaşı’ndan 5 hafta önce yayınlanan Küresel Risk Raporu’nda savaş yer almıyordu. “Devletler arası çatışma” riski çok küçük görünüyor, küresel olarak önemli riskler listesinde yalnızca 27. sırada yer alıyordu. O zamandan beri savaş ve yaptırımlar küresel ekonomiyi sarstı. Dünya Ekonomik Forumu, şimdi dünya nüfusunu ve küresel enerji arzını beslemeye yönelik tehditlerin “on yıllarca süren ilerlemeyi” geri alacağından korkuyor.
“Jeopolitik parçalanma, jeoekonomik savaşı yönlendirecek ve çok alanlı çatışma riskini artıracaktır” diyen rapor, önümüzdeki iki yıl içinde küresel güçler arasında artan çatışmalar ve piyasalara devlet müdahalesi ile ekonomik savaşın norm haline geleceğini belirtiyor. Dünya gücü olan aktörlerin ekonomi politikaları, rakip güçler üzerinde egemenlik kurmak, diğerlerinin yükselişini sınırlamak için giderek daha fazla saldırgan bir şekilde kullanılacak. Ekonomik savaşlar ve yaptırımlar artacak. Rapor, ülkeler arası çatışmaların önümüzdeki 10 yıl boyunca büyük ölçüde ekonomik kalacağını tahmin ediyor. Bununla birlikte rapor, son zamanlarda askeri harcamalardaki devasa artış ve yeni teknolojilerin daha geniş bir aktör yelpazesine yayılması, gelişmekte olan teknolojilerde küresel bir silahlanma yarışına yol açabileceğini belirtiyor. Daha uzun vadeli küresel riskler manzarası, yeni teknoloji silahların son yıllarda görülenden daha yıkıcı bir ölçekte potansiyel olarak konuşlandırılmasıyla çok alanlı çatışmalar ve asimetrik savaş ile tanımlanabilir diyor. “Küresel güçler arasında artan çatışmalar”a dikkat çekiyor.
Özellikle son on yıl, insanlık tarihinde yıkıcı bir dönemin habercisi oldu. Covid-19 salgınının ardından “yeni normale” dönüş, Ukrayna’da savaşın patlak vermesiyle “hızla kesintiye uğradı”, gıda ve enerjide bir dizi yeni krize yol açtı ve “onlarca yıllık ilerlemenin” çözmeye çalıştığı sorunları tetikledi. Eski ve yeni olmak üzere çoklu krizler bir araya gelerek “benzersiz, belirsiz ve çalkantılı bir on yılı” şekillendiriyor. Bileşik krizler etkilerini toplumlar genelinde genişletiyor, nüfusun çok daha geniş bir kesiminin geçim kaynaklarını vuruyor. “Enerji arzı krizi”, “yükselen enflasyon” ve “gıda arzı krizi” küresel bir “yaşam maliyeti krizi”ni şimdiden derinden hissettiriyor.
Ukrayna Savaşı’nın da bir sonucu olarak dünya genelinde enflasyon yükseliyor, ücretler eriyor, gaz, elektrik, yakıt, gıda ve kira fiyatları patlıyor. Servet-sefalet kutuplaşması görülmemiş düzeylere yükselmiş bulunuyor. Ezilen insanlığın ezici bölümü yoksulluğa ve sefil bir yaşama mahkum oldukça, artı-değere el koyan bir avuç azınlığın serveti artıyor. 16 Ocak günü Davos’ta başlayan Dünya Ekonomik Forumu (WEF) öncesinde yayınlanan Oxfam raporu da bu gerçeğe dikkat çekiyor. Oxfam raporu, dünya çapında 95 gıda ve enerji şirketinin 2022 yılında kârlarını iki katından fazla arttırdığını yazıyor. Tüm bunlar sınıfın ve emekçi kitlelerin büyük hoşnutsuzluğunu ve öfkesini mayalamakta, dipten dibe patlayacak enerji biriktirmekte, sınıflar mücadelesinin her düzeyde ve biçimde boy vermesinin zeminini hazırlamaktadır.
Küresel Riskler Raporu’nda belirtilen siyasi istikrarsızlık, sosyal huzursuzluk ve şiddetli protestolar beklentisi de bu gerçeğe işaret ediyor.