“Avrupa Birliği Göç ve iltica Paktı” imzalandı…

Göçmenlerin önüne “demir perde” örülecek!

Dinci-faşist rejim ile şefi Erdoğan’ın AB nezdinde “kıymete binmesi”, Türkiye’nin bir “mülteci deposu” olarak kullanılmasından kaynaklanıyor. Zira “yerli/milli” zırvalarıyla propaganda yapan AKP-MHP koalisyonunun Euro karşılığında satamayacağı şey yoktur.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 10 Haziran 2023
  • 19:00

Avrupa Birliği şefleri yıllardan beri göçmenlerin önünü kesmek için “çareler” arıyor. Şu ana kadar polisiye önlemler dışında yaptıkları bir şey olmadı. Bu “çare” ise on binlerce göçmenin denizlerde boğulmasına, Akdeniz’le Ege’nin birer ölüm tarlası haline gelmesine neden oldu. Elbette bu göç dalgasının önüne geçecek bir “önlem” değil. Zira çoğu göçmen ölümü göze alarak Avrupa yollarına düşüyor.

 Çoğunluğu genç olan bu insanların neden ölümü göze alarak göç yollarına düştüğü sorusu, AB şeflerinin ilgi alanına girmiyor. Onların tek derdi göçmenlerin Avrupa’ya ulaşmasını engellemek. Göçe neden olan sorunlar yerli yerinde kaldığı, dahası günden güne büyütüldüğü koşullarda, alınan “önlemler” de istenen sonucu vermeyecektir. İnsanlara kendi ülkelerinde onurlarıyla insanca yaşayacakları koşullar sağlanmadığı sürece göç dalgasının durulması olası değil.

Göçe neden olan koşulları elbette AB şefleri de biliyor. Ama onlar, başını ABD’nin çektiği emperyalist kampın bir parçası olarak göçü arttıran sorunları derinleştiriyorlar. Afganistan, Irak, Libya, Suriye, Yemen, Sudan ve birçok başka ülkede savaşı ya da çatışmaları kışkırtan ABD ile suç ortaklığı yapıyorlar. Yığınla insanın göç yollarına düşmesini zorunlu kılan şeylerin başında savaş ve çatışmalar geliyor. Yoksulluktan kaçış, daha iyi bir yaşam özlemi gibi etmenlerin göçte oynadıkları rol sınırlıdır. Örneğin Suriye’yi yıkma savaşı başlatılmadan önce bu ülke göç vermiyordu. Türkiye’de bulunan toplam Suriyeli sayısı 30 bin civarındaydı. Benzer bir durum diğer ülkeler için de geçerlidir.

Ölenler gelemiyor, gelenleri geri gönderelim!

AB şeflerinin esas derdi, “ölüm tünelleri”ni aşıp Avrupa’ya ulaşanları geri göndermek için bir “formül” bulmak. Pek çok göçmeni polis zoruyla sınır dışı ediyorlar zaten. Ancak bu uygulamalar genellikle yasadışı oluyor. Bu ise mültecilere sığınma hakkı tanıyan Cenevre Sözleşmesi’nin bir şekilde ihlal edilmesi anlamına geliyor. Üzerine anlaştıkları “pakt” sınır dışı etme politikasına ‘yasal’ bir zemin hazırlamayı hedefliyor.

Bu arada AB üyeleri arasında göçmenlik sorununa yaklaşım farkları var. Dolayısıyla anlaşmaya varmaları kolay değildi. Buna rağmen yapılan tartışmaların ardından bir “pakt” imzaladılar. Avrupa Birliği İçişleri Bakanları'nın 8 Haziran günü düzenlediği zirvede sığınma başvuruları ve sınır dışı etme konusunda kritik kararlar aldılar. Tartışmalara neden olsa da kimi ülkeler şerh düşse de “Avrupa Birliği Göç ve iltica Paktı” ilan edildi.

Bu gelişme üzerine açıklama yapan AB Dönem Başkanı İsveç'in Göç Bakanı Maria Malmer Stenergard, “Bugün, uzun yıllar süren müzakerelerin ardından tarihi bir adım attık” dedi.

Atılan adıma “tarihi” denmesinin nedeni AB'nin iltica sisteminde ciddi değişiklikler yapılacak olmasıdır. AB şefleri, her şeye rağmen denizlerde boğulup ölmeden Avrupa’ya ulaşanları kısa süreli bir prosedür uygulayarak geri göndermek istiyor. Kimileri ilk ayak bastıkları AB üyesi ülkeye, kimileri “menşe ülke” diye adlandırılan üçüncü ülkelere, kimileri ise kendi ülkelerine geri gönderilmek isteniyor. Avrupa sermayesinin ihtiyaç duyduğu eleman niteliği taşıyanlar ise kalabilecek.

AB’den göçmenlere “demir perde”

AB şeflerinin hedefi kıtaya giriş yapanları yılda 30 bin kişiyle sınırlamak. Bu ise ortalama sayının onda birine tekabül ediyor. Bunun için iltica başvurularının sınır kapılarında yapılması hedefliyorlar. Buna göre başvura yanıt verme süresi maksimum altı ay olacak. Bu kuralın özellikle savaş olmayan ülkelerden gelenlere uygulanacağı söyleniyor. Türkiye, Hindistan, Tunus, Arnavutluk, Sırbistan gibi ülkelerden gelenlerin yapacakları başvuruların 12 haftada sonuçlandırılacağı söyleniyor. Bu ise ezici bir çoğunluğun geri gönderilmek istendiği anlamına geliyor.

İnsan haklarından, demokrasiden dem vurmaya meraklı olan AB şefleri, ülkelerini bir tür “demir perde” ile göçmenlerden korumak için “pakt” imzaladılar. Tabii anlaşmanın mültecilerin ülkelere dağıtımı konusunda getirdiği yükümlülükler konusunda AB üyeleri arasında sorunlar var. Ancak göçmenlerin önüne “demir perde” örülmesi konusunda mutabıklar.

Bu utanç verici, rezil kararı alan AB şefleri, göçe neden olan politikalarında ise bir değişiklik yapmayı gündemlerine bile almadılar. Tersine, bu aynı şefler, ABD-NATO cephesinin Ukrayna Savaşı’nın ateşine benzin dökme politikasına halen tam destek veriyorlar. Oysa bir yıl içinde Ukrayna’dan gelen mülteci sayısı 1 milyonu aştı. Batılı emperyalistlerin politikaları için ateşe atılan Ukrayna’dan gelen göçmenlerin sözünü etmeyen AB şefleri bu konuda da kaba bir riyakarlık sergiliyorlar.

***

Avrupa ülkeleri 2021 yılında 340.500 kişiyi “menşe” ülkelerine geri gönderme kararı aldı. Ancak bu kararların sadece %21’i fiilen uygulanabildi. Üzerinde anlaşmaya vardıkları bu ‘pakt’ ile tüm geri gönderme kararlarının uygulanması da hedefleniyor.

Geçerken belirtelim ki, dinci-faşist rejim ile şefi Tayyip Erdoğan’ın AB nezdinde “kıymete binmesi”, Türkiye’nin bir “mülteci deposu” olarak kullanılmasından kaynaklanıyor. Zira “yerli/milli” zırvalarıyla propaganda yapan AKP-MHP koalisyonunun Euro karşılığında satamayacağı şey yoktur.