“En az 368 işçi koronavirüsten hayatını kaybetti”

İSİG Meclisi paylaştığı Covid-19 sekizinci ay raporunda en az 368 işçinin Covid-19 nedeniyle hayatını kaybettiğini ifade etti.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 13 Kasım 2020
  • 18:16

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi 8. ayında Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirenleri açıkladığı raporunda, dönemin koşullarına göre iş cinayetlerini engellemek için örgütlenme yöntem ve biçimleri geliştirme gerekliliğine vurgu yaptı.

“Hastalansak bile ‘kapalı devre’ çalıştırılan bizler, yani işçi sınıfı salgınla yüzyüze kaldık. Yine işçi eylemleri yasaklandı ve binlerce arkadaşımız işten çıkarıldı. Geride bıraktığımız sekiz ayda onbinlerce işçi Covid-19 hastalığına yakalandı ve onlarca arkadaşımız hayatını kaybetti” denilen raporda, 11 Mart-10 Kasım tarihleri aralığında Covid-19 nedenli en az 368 iş cinayetinin gerçekleştiği belirtildi. İş cinayetlerinin ayrıntıları şu şekilde verildi:

“- Tespit ettiğimiz işçi ölümleri ‘faal’ çalışanlardır. Ancak bu noktada ‘en az’ vurgusunu tekrar yapmalıyız, çünkü Covid-19 nedeniyle ölen işçi sayısı çok daha fazladır (Yine faal işçi sınıfının evvelki kuşağı olan 65 yaş üstü ölen emekli işçileri de mutlaka unutmamalıyız).

- Aylara göre ölümlere baktığımızda Mart ayının son yirmi gününde 14 işçi, Nisan ayında 104 işçi, Mayıs ayında 29 işçi, Haziran ayında 13 işçi, Temmuz ayında 16 işçi, Ağustos ayında 57 işçi, Eylül ayında 51 işçi, Ekim ayında 51 işçi ve Kasım ayının ilk on gününde 33 işçi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti...

- Ölenlerin 58’i kendi nam ve hesabına (çiftçilere dair bilgimiz yok), 310’u ücretli (işçi ve memur) olarak çalışıyordu...

- En çok ölüm meydana gelen işkolları; 141 işçi sağlık (diğer işkollarında çalışan 4 doktor hariç), 90 işçi ticaret/büro/eğitim/sinema, 25 işçi belediye, 20 işçi tekstil/deri, 17 işçi güvenlik, 15 işçi metal, 14 işçi taşımacılık (şoför ve pilot), 10 işçi konaklama...

- Ölenlerin 25’i kadın 343’ü erkek işçi...

- Yaş ortalaması 51. Özellikle ölenlerin büyük çoğunluğunun kronik rahatsızlığı olduğunu gözönüne alınca bu durum ‘emeklilik tartışmaları-mücadelesi’ açısından da değerlendirilmelidir.

- Ölenlerin 34’ü yani yüzde 9’u sendikalı işçi. Sağlık işkolunda ve kısmen ticaret işkollarındaki emekçilerin meslek odası üyelikleri de düşünülünce örgütlülük oranı yüksek.

- En çok ölümün meydana geldiği şehirler; 108 işçi İstanbul’da, 25 işçi Ankara’da, 21 işçi Diyarbakır’da, 17 işçi Kayseri’de, 16 işçi İzmir’de, 15 işçi Kocaeli’de, 13 işçi Gaziantep’te, 10 işçi Bursa’da, 10 işçi Konya’da vd. hayatını kaybetti…”

‘İşçi kırımı’na karşı talepler

Covid-19 nedeniyle işçi ölümlerini 'işçi kırımı' olarak ifade eden İSİG Meclisi raporda 'işçi kırımı'na karşı şu talepler sıralandı:

“- Covid-19 sağlık emekçileri için meslek hastalığı, diğer işkollarında çalışan işçiler için ise iş kazası olarak tanınmalıdır.

- İşyerlerinde başta üretim alanları olmak üzere ulaşım, beslenme, barınma gibi tüm alanlarda İSİG önlemleri alınmalıdır.

- Kronik hastalığı olan ve belli bir yaşın üzerindeki işçiler bu süreçte idari-ücretli izne çıkarılmalıdır.

- İşten atmalar yasaklanmalı ve 1168 TL değil tam ücret ödenmelidir.

- Çalışma saatleri, ücretlerde kesintiye gitmeden azaltılmalı, 4-6 saat olarak düzenlenmelidir.

- İşçilere ücretsiz-yaygın testler yapılmalı, vakaların arttığı işyerlerinde üretime ara verilmelidir.

- Evden çalışan işçilerin çalışma saatleri düzenlenmeli ve iş için yaptıkları harcamalar karşılanmalıdır.”

“İşyeri salgın komitelerini örgütleyelim”

İSİG Meclisi, salgına karşı mücadelede işçi sınıfının inisiyatifi alması gerektiğine işaret ederek kapitalistlerin işçinin değil ama işin sağlığını önemsediğini vurguladı. İşçilere “işyeri salgın komiteleri” kurma çağrısı yapılan raporda örgütlenmeye ve mücadele etmeye ilişkin şunlar ifade edildi:

“Koronavirüs salgını özelinde değerlendirildiğinde işçi sınıfının karşı karşıya olduğu ‘tehlike’ net olarak ortadadır. Yakın temasa neden olan ulaşım, toplu çalışma ortamı, yetersiz havalandırma, kişisel koruyucuların eksikliği, hastalanan kişilerin izolasyonu, temaslıların taranması gibi çok sayıda risk unsuru ve yapılması gereken uygulama sayılabilir. Tüm bunlar yapılmıyorsa veya eksik hayata geçiyorsa o halde tehlikeyi kaynağında önleyecek işçi denetimi unsurlarını emek sürecinde hayata geçirmek zorundayız. Çalışma esnasında tehlike unsurunun kazaya/hastalığa dönüşmemesi için o anda ve o mekanda müdahale eden, gerekirse üretimi durduran bir refleksi ve iradeyi işyerlerinde hayata geçirmeliyiz. Bu refleksi gösterebilmek kuşkusuz yaptığı işin risklerini bilen, tehlikeyi öngören, dayanışma halinde örgütlü hareket eden bir işçi tutumu ve önderliği gerektirir.”

 

İLİŞKİLİ HABERLER