Bu seneki asgari ücret tartışmaları hararetli bir şekilde devam ediyor. İktidarından muhalefetine, sendikal bürokrasiden sermaye sahiplerine asgari ücret hiçbirinin gündeminden düşmüyor. Kısa sürede asgari ücreti belirleyip adeta oldubittiye getirmenin hesabını yapıyorlar.
AKP şefi Erdoğan “Çalışanlarımızı fiyat artışlarına karşı koruma politikamızı asgari ücretle de sürdüreceğiz.” açıklaması yaptı. TÜSİAD baş ekonomisti “% 25, belki daha fazla olabilir.”, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı ise “Enflasyon karşısında korunacak bir asgari ücret belirlenmesinden yanayız.” dedi. DİSK asgari ücret talebini 5200 TL olarak açıkladı. İşçi temsilcisi sıfatıyla asgari ücret görüşmelerinde masaya oturan sendika ağası Ergün Atalay “Bu sene 45 seneye bedel bir sene. Onun için toplumu tebessüm ettirecek, toplumu memnun edecek, bizim razı geleceğimiz bir tablo çıkarsa biz de altına imza atarız.” diyerek iddialı (!) bir çıkış yaptı. Türk-İş ağası Atalay’ın 2019 yılında kamu işçilerine yapılacak zam görüşmelerinde mikrofonu açık unutup Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı’na “Uzasa işi karıştıracağız” diyerek işçileri nasıl sattığını itiraf etmesi ise hepimizin hafızalarında…
Asgari ücret görüşmelerinin sözde “tarafları” vaatlerini sıralayadursun, bu vaatlerin birer aldatmaca olduğu ortadadır. Bizlerin ücretleri yükselen enflasyon, kur artışı karşısında pula döndü. Temel tüketim maddeleri de dahil olmak üzere her şeye gelen zamlar karşısında geçim sıkıntısını iliklerimize kadar hissediyoruz. Her sabah yeni zamlara uyanıyoruz. Hayat pahalılığı hepimizin sorunu. Ayçiçek yağı, şeker gibi temel tüketim maddeleri bile lüks haline gelmeye başladı. Asgari ücret Ocak 2021’de 383 dolara tekabül ederken Kasım 2021’e geldiğimizde 250 dolara kadar düştü. AKP-MHP iktidarı ekonomimiz büyüyor masallarını anlatadursun asgari ücretin en çok gerilediği, asgari ücretle geçinen nüfusun en fazla olduğu ülkeler arasında başa yarışıyoruz.
Alım gücümüz bu kadar düşmüşken asgari ücret tartışmaları en çok bizleri ilgilendiriyor. Yapılan araştırmalar asgari ücret civarında maaş alanların oranının %50-60 arasında olduğunu ortaya koymaktadır. Petrokimya sektöründe de özellikle sendikasız pek çok işyerinde asgari ücretle çalışma yaygın. Sendikalı işyerleri için ise asgari ücret zammı belirleyici bir yerde duruyor.
Sermayeden, onun temsilciliğini yapan iktidardan ve sendika bürokrasisinden insanca yaşamaya yetecek bir ücret beklemenin boş bir hayal olduğu ortadadır. Hal böyleyken asgari ücret görüşmelerinde taraf olduğunu söyleyenlerden çok bizim sesimizin çıkması gerekmektedir.
Bizler işyerlerimizde “insanca yaşamaya yetecek vergiden muaf asgari ücret” için komitelerimizi kurmalıyız. Mücadelemizi işyerlerimizin dışına taşıyıp birleşik bir mücadelenin önünü açmak için tüm imkanlarımızı seferber edebilmeliyiz. Bulunduğumuz alanlarda “insanca yaşamaya yeten vergiden muaf asgari ücret” talebini yükselten ve mücadele eden kesimlerle gücümüzü birleştirmeliyiz.
Bizleri görmezden gelenlerin karşısına üretimden gelen gücümüze dayanarak çıkalım. Her sene bizlere dayatılan ve sadece seyirci olmamız istenen bu orta oyununu bozalım! Geleceğimize sahip çıkalım!
Petrokimya İşçileri Birliği