1- Bir süredir Eaton’da gündemde olan işten atmalar dün işten atılan işçilerle beraber bugün de işten çıkarılan işçilerle devam ediyor. Dünden bugüne tam sayı net olmamakla birlikte onlarca işçi işten çıkarıldı. Hatta doğruluğu kesin olmamakla beraber İŞKUR’dan işçilerin öğrendiğine göre 400 işçi çıkarılmış. Patron bu işten atmaları “Şu an işimiz yok daralmaya gidiyoruz, çok rapor alanlar var” diyerek meşrulaştırmaya ve işçilerin tepkisinin önüne geçmeye çalışmaktadır.
2- Eaton patronu kendi krizlerinin faturasını işçiye kesemez. Ki bunun da bir gerçekliği yoktur; kriz varsa yeni yatırımlarla üretim nasıl büyütülüyor? Kriz bahanesiyle atılan işçilerden bazıları daha düne kadar 12 saat mesaili çalıştırılıyordu. Sıkça rapor almak işçinin suçu değil patronun suçudur, işçiyi kölece koşullarda çalıştırarak sağlığından olmasının sorumlusu patrondur.
3- Bir sendika ya da sendikacı; gerçekliği olmayan bir kriz yalanıyla ve sık rapor alınıyor bahanesiyle hazırlığı yapılan, aslında mücadeleci işçilerin işten atılmasının hedeflendiği bir saldırıda nasıl pazarlık yapar? Nasıl olur da, “700 yerine 400 atılsın” pazarlığına girer, “tüzüğümüzde de var”ın arkasına sığınarak “sicil numarasına göre en sondan başlanacak” diye durumu normal gösterir? Yeni işçi işten çıkarılsın, eski işçi işine devam etsin pazarlığı bir sendikanın işi midir? Sendika dediğin işçinin iş güvencesinin koruyucusu değil midir?
4- Görünen köy kılavuz istemez. Evet, hem sendika içindeki bürokratlar hem de patron bu mücadeleci işçilerden rahatsız. Çünkü 2015 grevinden beri Eaton’da hiçbir şey eskisi gibi değil. Yeterli düzeyde olmasa bile işçiler karşı karşıya kaldıkları saldırlar karşısında bir tepki ortaya koymaya çalışmıştır. Bu biriken mücadele dinamizmi sayesinde son iki sözleşmede patron masadan memnun ayrılmamıştır. İstediği saldıraları dayatamamıştır.
5- Şimdi hedefinde ileriye dönük bir hazırlık vardır ve bu işten çıkarmalar bunun bir parçasıdır. Patronun bu süreçte temel olarak iki hedefi vardır. İlk elden fabrikadaki mücadeleci işçilerden kurtulmak, ikincisi ise yıllarca bu fabrika emek vermiş alınteri dökmüş eski işçileri çıkararak ücret maliyetlerini azaltmaktır. Zaten iki gündür işten atılan işçilerin tablosu bu durumu kanıtlıyor. Atılan işçilerin arasında mücadeleci işçiler ve 15-20 yıllık işçiler de var.
6- Eğer sendika işçilerin tarafında ise burada ona uygun bir tutum almalıdır. Burada tartışmamız, “Eski işçi mi atılsın, yeni işçi mi atılsın” olmamalı, bu işten atmaları engellemek olmalıdır. Mücadele de temel olarak bu noktaya oturtulmalı ve tüm işçileri kapsayabilmeli. Sendika yanı sıra işten atma saldırısına karşı mücadele etme eğiliminde olan işçilere yol göstermeli, öncülük etmelidir. Eğer zaten mücadele sorumluluklarını, işten atılan işçilere karşı sorumluluklarını yerine getirmiyorlarsa zaten saflarını belli etmiş olacaklardır.
7- Burada asıl sorumluluk ise biz işçilerdedir. Kimsenin ne söyleyeceğine bakmadan bu süreci örgütleyebilmeliyiz. “Sendikalar bizim örgütlerimiz, sendika da biziz” anlayışıyla süreçte inisiyatifi elimize almalıyız. İşten atmalara karşı “Arkadaşım yoksa üretim de yok!” anlayışı ile fiili-meşru bir mücadele zemini geliştirmeliyiz. Hem fabrika içinde üretimden gelen gücümüzü geliştirmeli, hem de yanı sıra işten atma saldırısına karşıda direnişin gücünü göstermeliyiz.
Şimdi yapılması gereken; gerek işten çıkarılan işçi arkadaşlarımız, gerekse içeride çalışan işçi arkadaşlarımız için mücadeleyi direnişi büyütmektir. Bugün “ben işten atılmadım” diye mutlu olmak bizleri kurtarmaz. Eaton’da olduğu gibi, işten çıkarılan 20 yıllık abin de olabilir sen de olabilirsin. Bu işten atma saldırısı TİS süreci sonrasında söylediğimiz gibi planlanan bir saldırıdır. Bu saldırıya da dur diyecek olan, biz işçilerin ortaya koyacağı birlik ve mücadeledir. Nasıl ki sözleşme masalarında, mücadele alanlarında yan yan durarak patrona karşı geri adım attırdık, şimdi de birliğimizi mücadelemizi göstererek geri adım attırabiliriz.
Trakya Petrokimya İşçileri Birliği