50. gününde direnişlerine son veren Eaton işçileriyle sendika bürokrasisi ve gelişmeler üzerine konuştuk...
- Direnişinizi sendika genel merkezi önüne taşıma zorunda kaldınız. Size bu durumu dayatan neydi?
- Fabrikamızda daralma gerekçesi ile işçi çıkarılacağı ve bu çıkışların TİS’in 12. maddesine göre yapılacağı söylendi. Sonrasında gördük ki çıkışlar tamamen işveren ve sendika arasında işbirliği ile her iki tarafın da işine gelmeyen kişilerden oluşturulmuş.
Bizlere, 18. madden iş akdimizin fesih edildiği, fabrikada bana uygun bir pozisyonun olmadığı söylendi.
Şubeye itiraz ettiğimizde şube başkanı Ahmet Baranlı “Ben şube başkanıyım istediğim anlaşmayı yaparım size mi soracağım” diye ukala bir tavırla kapıları kapattı. Bizler de genel merkeze giderek durumu genel başkana anlattık. O da “Tazminatınızı aldınız direnişe ne gerek var” diyerek sınıfa ve emeğe saygısızca tavır takınmıştır.
Bu söylemler bizleri kamçıladı ve bizler de direnişi genel merkez önüne taşımak ve bir açıklama yapmak zorunda hissettik kendimizi.
- Sendikalar işçi sınıfının öz örgütüdür. Geçmişte işçilerin örgütleme ihtiyacından doğan sendikaların birçoğu şu anda işçi sınıfına yabancılaşmıştır. Nedeni sizce nedir?
- Sendikacılar bu makamları işçi sınıfına hizmet ve kazanımlar için değil de bir zenginleşme aracı olarak görüyorlar. Ben Petrol-İş üyesiydim ve Petrol-İş’te görev yapan ve yapmış sendikacıların yaşam tarzına bir bakalım, hepsi inanılmaz zenginleşmiş ve sınıfını terk etmiş durumdalar. Hal böyle olunca her şey koltuk meselesine dönüyor.
- Sendikalara çöreklenmiş bu sendika ağalarını göndermenin yolu nedir sizce?
- İşçiler bir kere bilinçlenmeli ve sınıf tavrını benimsemelidir. Memleketçilik ve siyasi parti üzerine inşa edilen bir sendika seçim süreçleri olduğu sürece bu ağababalar emekçiyi sömürmeye devam eder. Maalesef bunu da hazmeden bir işçi profili var ülkemizde. Bugün işçilikten gelen bir sendika yöneticisi, daha önce aldığı maaşın 10 katı maaş alıyor. Bu böyle olduğu sürece sendikalar emekçi sınıfına hizmet etmez.
- Fabrika önü direnişini sonuçlandırdınız. Bu süreçten sonra nasıl bir yol izlemeyi düşünüyorsunuz?
- Kendi imkânlarımız ile 50 gün direndik. Direnişimiz boyunca işverenden görmediğimiz muameleyi direnişimizin başından 50. gününe kadar sendikamızdan gördük. Direnişi engellemek için sendika şube yöneticileri, işten atılan 300 kişiyi arayarak tehdit etti ve fabrika önüne gelmeyin diye arkadaşların gözünü korkuttular.
İçeride çalışan dostlarımız yanımıza geldiğinde “Sizi de işten attırırız” dediler ve bir daha direnişe destek olmasınlar diye baskı altına aldılar.
Bizim de elimizdeki imkanlar belli. Bir arkadaşımız kalp hastası ve ilerleyen günlerde havalar soğuyacak, sağlık problemleri olacak. Bu yüzden fabrika önündeki direnişimizi 50. gününde noktaladık. Bundan sonra direnişi başka bir boyut olan sendika genel merkezine taşıyoruz. Önceki hafta Trakya şube ziyareti vardı. Bizler de Trakya şube önünde Petrol-İş Genel Başkanı Süleyman Akyüz’ün bu yapılanlara sessiz kalmaması için sendika önünde açıklama yaptık. Bir mafya babası gibi bize parmak sallayarak içeriye girdi. İşçiler kendilerine sallanan parmakları her zaman kırmıştır. Son genel başkanımız da bir arkadaşımıza parmak sallamıştı ve bu parmak son seçimde koltuktan indirilerek kırılmıştı. Şu saatten sonra genel başkan Süleyman Akyüz nerede biz orada olacağız.
Bu direnişte bizimle beraber olan tüm emekçi sınıfına ve Petrokimya İşçileri Bülteni’ne sonsuz teşekkür ederiz.
Kızıl Bayrak / Trakya