Biz 3'ü sağlıkçı, 15 kişilik bir ekiple 15 Şubat günü Pazarcık Hasankoca Köyü’nde kurulu bulunan HDP Koordinasyon Merkezi’ne vardık. Biz merkeze eşyalarımızı indirdiğimiz an kaymakam geldi. Yapılan uzun müzakereler sonucunda kaymakam dahil 6 kişilik bir ekibin Pazarcık'taki koordinasyon merkezine kayyum olarak atandıkları, koordinasyon merkezinin bu kayyum heyetinin denetimi altında çalışmalara devam edeceği bildirildi. Bunun üzerine koordinasyon merkezindeki gönüllüler ve yerel halk yaptıkları toplantı sonucu son kararı vermek üzere kriz masasına inisiyatif tanıdı. Yapılan toplantı sonucunda merkezin kayyum denetiminde olması ve yaşanması muhtemel gerilim ve güvenlik sorunları nedeniyle tahliye edilmesi kararı alındı. Bu sırada gelen bir TIR’a Pazarcık Kaymakamlığı el koydu. Depremden bu yana devletin herhangi bir kurumu ve yetkilisi ilçeye ulaşmazken kayyum atanır-atanmaz alanı hemen işgal ettiler. El konulan TIR’daki (ki kırılacak zarar görecek birçok şey varken) malzemeler yere döküldü ve TIR alanı terk etti. O sırada alandaki malzemelerin birçoğu kurtarıldı ve diğer koordinasyon merkezlerine iletildi.
Pazarcık Koordinasyon Merkezi depremin etkilediği bölgedeki en örgütlü ve etkin çalışan merkezdi. Kadın yaşam alanlarından LGBTİ+'lar için güvenli alanlara kadar ciddi bir alan oluşturulmuştu. Burası 60'tan fazla TIR yardımla 200'den fazla araçla 116 köye ulaştı. Pazarcık koordinasyonu devletin ulaşamadığı köylere ilk ulaşan merkezdi. Atanan kayyum sonrası bu alanların kaderine terk edildiğini söylemek abartı olmayacaktır. Ancak şunu da söylemek gerekir ki orası sadece betonarme bir merkezdi. Nitekim bu koordinasyonu yaratan yeni yaşam fikriyatıdır ve bu fikriyat var olduğu müddetçe koordinasyon her alanda var olacaktır.
Pazarcık'a atanan kayyum sonrası ekip olarak Pazarcık'ın Narlı kasabasına geçtik. Burada halka yardım çalışması yoğun bir şekilde başlamıştı. Bizler bu yardım çalışmasına destekle başladık. Ayrıca alanda yeterli sağlık ekibi yoktu. Ekibimizdeki sağlıkçılarla birlikte orada bir revir kuruldu. Revir oldukça işleyen bir hal aldı. Ki bu da halkın yoğun bir şekilde sağlık hizmetlerinden uzak kaldığını gösteriyordu. Depremden bu yana Narlı kasabasında şebeke suyunun olmaması da ayrıca hijyen konusunda ciddi sorunlara yol açmıştı. Narlı’da cemevi mevkiine kurulan ve pazar yeri boyunca uzanan çadır kentte yalnızca küçük bir traktör tipi su deposu bulunuyordu. Normalde sadece tuvalet için kullanılması planlanan bu depo ne yazık ki halkın bulaşık, yüz yıkama gibi ihtiyaçları için de kullanılıyor ve herhangi bir hijyen barındırmıyordu. Bu durum ciddi sağlık sorunlarını ortaya çıkarıyordu. Ayrıca alanda uyuz salgını da başlamıştı. Su olmadığı için duş alamayan halk çözümü sürekli olarak iç çamaşırı değiştirmekte arasa da alanda yeterli iç çamaşırı yoktu. Her ne kadar çadır kent kurulsa da bu alana yeterli yardım yapılmıyordu. Keza Narlı'da çok büyük bir yıkım olmasa da yıkılan alanlarda çalışma yapmak üzere ekipler gelmedi. Burada da her yerde olduğu gibi halk kendi enkazını kaldırmaya çalışmıştı.
Narlı’da yaptığımız gözlemlere göre şehir planlaması açısından nispeten şanslı bir alan olduğunu söylemek mümkün. Nitekim Narlı'dan geçen fay hattı alanın bir kilometre kadar doğusunda dışında yer alıyor. Bu fay hattında bulunan çatlak Narlı'nın Pazarcık'a oranla minimum 1 metre yer yer 2 metreyi aşacak şekilde çöktüğü görülüyordu. Bu sebepledir ki çok büyük bir yıkım yaşanmamıştı.
ODTÜ’den bir üniversiteli