Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İzmir Şubesi, Maraş merkezli depremlerin ardından Pazarcık ilçesine giden üyelerinin oluşturduğu gözlem raporunu duyurdu. Sendikanın şube binasında gerçekleştirilen basın toplantısında metni SES üyesi Dilan Karabağ okudu.
İlçe nüfusunun tamamının çadırlarda yaşamak zorunda kaldığını aktaran Karabağ, kimi çadır kentlerin önünde ağır silahlı askerlerin varlığının dikkat çekici olduğunu vurguladı. Çadır kentlerde yaşanan en büyük sorunun duş ve tuvalet olduğunu belirten Karabağ şunları ifade etti:
“Diğer yandan halkın bu ve benzeri birçok konuda bilgilendirilmediği de yapılan tespitler arasındaydı. Çadır kentlerde mahrem alanların olmadığı, bu durumun kadınlar açısından risk barındırdığı dikkate alınmalıdır. Gelen içme sularının yetersiz olduğu ve AFAD’dan su istendiğinde nahoş bir tepkiyle karşılaştıklarını ifade edenlerin sayısı da azımsanmayacak derecedeydi.”
Ayrımcı uygulamalar
Kürt-Alevi emekçilerin yaşadığı bölgelerde barınma ve beslenme gibi sorunların yaşandığını söyleyen Karabağ şöyle devam etti:
“Diğer yandan Aşağı Pazarcık denen ağırlıklı olarak Sünni-Türk halkın yaşadığı bölgeye konteyner kent yapılmaya başlanmıştı. Yukarı Pazarcık halkından alınan bilgiye göre; halka Aşağı Pazarcık’ta kurulan konteyner kente taşınmaları söylense de Alevi-Kürt halkı iki gerekçeyle bu teklifi şiddetle reddettiklerini ifade ettiler. Bunlardan birincisi; buradan taşındıklarında ev ve arsalarına el konulması endişesi, ikincisi ise; gittikleri yerdeki halkın kendilerini kabul etmeyecekleri ve bu durumun bir çatışmaya dönüşeceği ihtimaliydi. Yapılan köy ziyaretlerinde halkın verdiği bilgiye göre; merkeze daha yakın olmasına rağmen Kürt-Alevi köylerine bir ay sonra çadır geldiğini, buna mukabil merkeze daha uzak olan korucu, Sünni-Türk köylerine helikopterle malzeme verildiğini, konteyner evler kurulduğunu öğrendik.”
Valilikçe görevlendirilen ücretli öğretmenlerin pedagojik formasyon eğitimi alıp almadığının belirsiz olduğunu kaydeden Karabağ, mültecilerin yaşadıkları çadırların izole edildiğini belirtti.
Pazarcık Devlet Hastanesi'nin hasarlı olmasına rağmen birimlerin içeride çalıştığını dile getiren Karabağ sağlık emekçilerinin durumunu aktardı.
Yeniden inşa
Pazarcık halkının, OHAL, deprem ve demografik yapının olumsuz koşulları arasında sıkıştığını ifade eden Karabağ, diğer yandan depremin ve yaşamın yükünün ağırlıklı olarak kadınların omuzuna yüklendiğini söyledi. Kentin bu haliyle sürdürülebilir bir yaşamın mümkün olmadığını vurgulayan Karabağ son olarak şunları ifade etti:
“Yıkılan bu kentteki yetersizliklere rağmen, dayanışmayla bir hayli yolun katedildiği, bu saatten sonra insanca yaşanılabilir ve sürdürülebilir bir kentin inşasının elzem olduğu aşikârdır. Elbette ki sürdürülebilir bir kentin inşası derken, yeniden beton yığınlarından oluşan bir oluşumdan söz etmiyoruz. Kültürel, özgürlükçü, eşit, sağlıklı, sosyal, ekoloji temelli, kadını ve doğayı önceleyen bir kentin inşasından söz ettiğimizin altını çizmek istiyoruz.”