15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin 51. yıldönümündeyiz. İşçi sınıfının örgütlülüğünü, kazanılmış haklarını hedef alan yasal düzenlemelere, yasaklara karşı 100 bini aşkın işçinin başkaldırısının yıldönümündeyiz. Fabrikalarında şalteri indirerek sokaklara çıkan, meydanları zapt eden, işçi sınıfının karşısında sermayedarların ülkeyi terk ettiği bu büyük işçi direnişi sınıf mücadelesinde halen aşılamamış ve mücadelemize yol göstermektedir.
Sendikal yasalarda yapılan değişikliklerle işçi sınıfının örgütlü gücünü hedef alan saldırılara karşı işçi sınıfı örgütlülüğüne sahip çıkmıştır. DİSK’in tasfiyesini öngören düzenlemeler ile sermaye, 60’lar boyunca yükselen sınıf mücadelesinin kazanımlarına saldırmaktaydı. Saraçhane Mitingi’nden, grev hakkının yasadışı grev ile kazanıldığı Kavel’den, Paşabahçe’ye, Tariş’e, Sungurlar’a kadar işçi sınıfının yükselen mücadelesine ve kazanılmış haklarına yönelik saldırı 15-16 Haziran İşçi Direnişi ile püskürtülmüştür.
Pandeminin ve krizin yükü sırtımızda…
Zorunlu işkolları dışında üretimin durması ve tam kapanma olması gerekirken sözde tam kapanma döneminde bile 10 milyonu aşkın işçi çalışmak zorunda bırakıldı. Fabrikalar pandeminin merkezi haline geldi. Türk Tabipleri Birliği fabrikalarda işçiler çalışırken, hiçbir önlem alınmazken yasaklarla pandemiye karşı mücadele edilemeyeceğini söylerken, sermayenin kâr hırsı yaşamlarımızı hiçe saydı.
Pandemi boyunca işçilere ücretsiz izinler, kısa çalışma ödenekleri reva görülürken, sermayeye teşvikler, vergi afları, hibeler gerçekleşti. İşsizlik Fonu yağmalandı. Kod-29 ile 200 bine yakın işçi tazminatsız, fişlenerek işten çıkartıldı. TÜİK’in verilerine göre işsizlik düşerken hepimiz bilmekteyiz ki, işsizlik kara bir bulut gibi işçi sınıfının üzerine çöktü. Geniş tanımlı işsiz sayısı 9,2 milyondur. Oranı ise %25,8’dir. Artan hayat pahalılığı, yükselen enflasyon ise bizlerin hayatını çekilmez hale getirdi. Milyonlar sefalete sürüklendi. Milyonlar borç içinde yaşamak zorunda kaldı. Yüzlerce işçi intihar etti.
Yasaklara, baskılara, çürüyen düzene karşı ayağa kalkalım!
AKP-MHP iktidarı önlemler almak, yaygın test ve aşı ile toplumda bağışıklık sağlamak yerine yasaklara başvurdu. Toplumun çoğunluğunun aşılanması gerekirken çift doz aşı olabilen sayısı 10 milyonu henüz geçmiş durumda. Artan yasak ve baskıların gölgesinde haklarımız gasp ediliyor. Kadınların hayatlarına dair güvende hissetmiyor. Gençlik geleceğine dair belirsizlik içerisinde.
Tüm bunların yanı sıra, yakın zamanda kendi aralarındaki anlaşmazlıklarla ortaya saçılan pislikler devletteki çeteleşmenin ve mafyalaşmanın boyutlarını göstermektedir. İşte böylesi bir tabloda, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin yıldönümündeyiz.
15-16 Haziran’da nasıl 100 bini aşkın işçi üretimden gelen gücünü kullanıp, yasaklara, engellemelere, sıkıyönetim ilan edilmesine, işçilerin katledilmesine karşı geri adım atmayıp başkaldırdıysa bugün de haklarımız ve geleceğimiz için yapmamız gereken açıktır.
Bütün bu saldırılara karşı işçi sınıfı mücadeleden vazgeçmediğini ortaya koyuyor. Umudumuzu kaybetmememiz gerektiğini gösteriyor. Yasaklara, baskılara, gözaltılara rağmen Sinbo ve SML Etiket’te sürdürülen direniş, bunu gösteriyor. 1 Mayıs’a getirilen yasağa karşı yüzlerce öncü işçinin, devrimci-ilerici güçlerin sokaklara çıkması, boyun eğmeyenler olduğunu gösteriyor.
Susmak, boyun eğmek köleliği kabul etmektir. Ücretli kölelik düzenine boyun eğmeyeceğimizi gösterelim. Bizden çaldıklarını geri almak için fabrika komitelerinde birleşelim, fiili-meşru mücadele hattını örelim, örgütlenelim! Haklarımızdan ve geleceğimizden vazgeçmeyelim! Ayağa kalkalım.
Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu