Dinci-faşist iktidarın icra etmiş olduğu kanlı ve kirli işler ortaya çıkmaya devam ediyor. Gülen-Erdoğan kapışmasıyla paralel ortalığa saçılan pislikler, kokuşmuş düzen-çeteleşmiş devlet gerçeğini, ölüm ve çıkar üzerine kurulu işleyişi gözler önüne sermişti. Son olarak dışlanmanın verdiği hınçla ifşalara başlayan Sedat Peker, mensubu olduğu cenahtan çeşitli isimleri ele vermeye başladı. Yıllar içerisinde hasıraltı edilen çete-devlet bağlantılı yasa dışı işleri tekrar anmaya başlayan Peker’in açıklamaları malumun ilanı niteliğinde.
Binlerce silah kayıp
AKP hükümeti belgeli-delilli suçlarını dahi her zamanki gibi “yaptım, oldu” mantığıyla görmezden geliyor. Kendisinden hesap soracak bir güç olmamasının rahatlığıyla, Peker’in ifşaatları karşısında suskunları oynuyor, ortaya çıkan soruları cevaplamaya bile tenezzül etmiyor. 15 Temmuz’un yıldönümüne yakın faş edilen kayıp silahlar konusunda da yine üç maymunu oynuyor. Oysa kendi belgelerinde bile bu suç kayıt altına alınmış durumda. Bunun için İçişleri Bakanlığı’nın verilerine bakmak yeterli. Buna göre 2014 yılında kaybolan silah sayısı 14 bin 682 iken, 2016 yılında 107 bin 628’dir. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kaybolan silah sayısının 7,5 kat artmış olduğu gerçeği, bizzat İçişleri Bakanlığı’nın verileri ile sabittir. Binlerce silahın nerede olduğu saklanmakta, silahların kimlere, ne amaçla dağıtıldığı açıklanmamaktadır.
Üzeri örtülmek istenen bu konu, ilk olarak darbe girişiminin ardından sadece 15 gün geçmişken, Ankara’da bir cinayette kullanılan MP5 hafif makineli silahın Emniyet’e kayıtlı olduğunun tespit edilmesi ile gündeme geldi. İlgili mahkeme tarafından Emniyet’in zararlarını tespit etmek amacıyla görevlendirilen bilirkişi heyetinin raporunda, 15 Temmuz gecesinde üçü G-3 piyade tüfeği, sekizi Kalaşnikof olmak üzere 16 silahın kaybolduğunu bildirdi. Emniyet ise silahların kayıtlarını isteyen mahkemeye yanıt dahi vermedi. Gündeme gelen bu konuya dair verilen soru önergelerinin geri çevrilmesi ile kayıp silahlar konusu sessizliğe gömüldü.
“Silahlar AKP Gençlik Kollarına teslim edildi”
Peker’in ifşaları kayıp silahlar konusunu bir kez daha gündeme getirdi. Peker, Ağustos 2016’da bir kasa Kalaşnikof’un İstanbul Esenyurt’tan AKP Gençlik Kolları Başkanı Abdülsebur Soğanlı ve İçişleri Bakanlığı mensubu Ahmet Onay (15 Temmuz’da yaralı kurtulmuş olduğu belirtiliyor) eşliğinde yola çıktığını; devlet envanterine kayıtlı olmayan bu silahların İstanbul Balat’ta AKP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı olan Osman Tomakin’e teslim edildiğini söyledi.
Elbette bu iddialar da AKP hükümeti tarafından yanıtsız bırakıldı. Emniyet topu savcılığa atarken, Peker’in hiçbir iddiasını gündeme almayan, düğmesiz cüppelerini iliklemeye çalışmakla meşgul ‘hukuk devleti’nin savcıları üç maymunu oynamaya devam ettiler. Malumun ilanı niteliğinde olan bu ifşaalar AKP Gençlik Kolları’nın kan kokusu peşinde koştuğunu gösteren kirli sicili ile tam bir uyum arz ediyor. Zira her fırsatta iç savaş naraları atan bu teşkilatlanma, Erdoğan’ın “Yüzde 50’yi zor tutuyorum” sözlerinden cesaret ve maddi-manevi destek almaktadır.
AKP Gençlik Kolları: Zor tutulan %50
AKP Gençlik Kolları’nın sicili nefret ve tehdit haberleri ile dolu. Muhaliflere karşı her daim ölüm tehditleri savuran bu teşkilat, bir siyasi partinin gençlik örgütü gibi değil, bir milis örgütü misyonuyla faaliyet yürütüyor. AKP Gençlik Kolları’nın yakın tarihinden yansıyanlar bu örgütün ne amaçla teşkilatlandığını da gözler önüne seriyor.
-104 emekli amiralin 3 Nisan gecesi yayınlandığı bildiriye karşılık olarak, AKP Diyarbakır İl Gençlik Kolları Eski Başkan Yardımcısı Vedat Demirtaş sosyal medya aracılığıyla Kalaşnikof tüfek resmiyle birlikte “Emekli amiraller bekliyoruz” tehdidini yayınladı.
-AKP İstanbul Gençlik Kolları Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Bedrettin Yüzüak, sosyal medya üzerinden Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini hedef alarak, “Boğaziçi’ndeki fişleme yaptıran alçak ve soysuz tayfa için kısa bir not; En son teröristlere kızınca İHA, SİHA yaptı hafiften uyandırayım” ifadelerini kullandı.
-AKP Kadıköy Gençlik Kolları üyesi Mehmet Emin Göç, kavanoz dolusu mermi fotoğrafıyla birlikte ‘…reise bir şey olur ya da darbe olursa hiç kuşkunuz olmasın önce sizi öldürürüm” sözünü paylaşarak, muhalefet partilerini tehdit etti.
-AKP Gençlik Kolları Başkanı ve İstanbul Milletvekili Abdurrahim Boynukalın, Hürriyet gazetesine yönelik düzenlenen saldırının ardından, kendisine sorulan sorular üzerine, “Böyle devam ederlerse, biz AK Parti Gençlik Kolları olarak da kendi içimizdeki bütün insanlarla beraber yine bu medya organlarının önünde eylem yapmaya devam edeceğiz. Buna alışmaya başlasınlar artık” dedi.
-Moda tasarımcısı Barbaros Şansal, AKP Kandilli Kuleli Gençlik Kolları Başkanı Fatih Yakupoğlu tarafından ölümle tehdit edildi. Yakupoğlu, “Seni yakaladığım yerde kanınla yıkanacağım vatan haini” ifadelerini kullandı.
-AKP Zonguldak Ereğli Gençlik Kolları üyesi İsmail Korkut Kumaş, Şehit Anaları Derneği Basın Sözcüsü ve Onursal üyesi Beyza Tufan’a yönelik olarak Twitter hesabından, “15 Temmuz’da fırsatı kaçırdık, tekrarı olursa seni cariyem yapacağım Beyza” diyerek, cinsel saldırı tehdidinde bulundu. Aynı şahıs daha önce de Berkin Elvan’a yönelik haber yapan bir gazeteciyi tehdit etmişti.
-Düzce’de AKP Gençlik Kolları Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Aybek, MP5 makineli silah ile çektirdiği fotoğrafı sosyal medya hesabında paylaştı. Aybek, fotoğrafın altına “Vur de vuralım, öl de ölelim. Reis meydanlar boş değil, emrin yeter” yazmıştı.
-Barış Bildirgesi’ne imza atan Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi hocalarından Yrd. Doç. Dr. Uğur Kara’nın kapısına AKP Gençlik Kolları tarafından tehdit içerikli afiş asıldı.
-AKP’nin Soma İlçe Gençlik Kolları tarafından belediye düğün salonunda düzenlenen “Büyük ve Güçlü Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sistemi” başlıklı konferansta konuşan AKP İl Başkan Yardımcısı Ozan Erdem, anayasa değişikliği referandumda hayır çıkması ihtimalini işaret ederek, “Bu referandum oylamasında başarısız olursak iç savaşa hazırlanın” açıklaması yaptı.
Tehditlerin arkasındaki güç: AKP-MHP koalisyonu
Sadece en bilinen örneklerin yer aldığı bu liste, AKP’nin her aparatı kullanarak muhalefeti baskı ve zor ile yıldırmaya, sindirmeye çalıştığının açık bir göstergesidir. Toplumsal muhalefet hukuk iğdiş edilerek düzenlenen göstermelik iddianamelerle sindirilmeye, hapsedilmeye çalışılmakta, burjuva düzen partilerinin başkanları bile linç girişimlerine maruz kalmaktadır. Tehdit ve hedef göstermelerin sonucu, gazetecilerin fiziki saldırılara uğramasına ve son olarak HDP’li Deniz Poyraz’ın katledilmesine dek uzandı. Gidişat tehditlerin artık sadece sözde kalmadığını gösteriyor. AKP-MHP cenahı ise hem saldırıları savunmakta hem de tetikçilerinin sırtını sıvazlamaktadır. Açıktır ki kayıp silahlar karşısındaki suskunluk da kabullenmenin yanı sıra bir destek niteliğindedir. Silahların toplumsal muhalefetin öncülerine çevrileceği ise açıktır.
AKP iktidarı sallanan koltuğunu korumak için her yola başvurabileceğini her fırsatta dile getirmekten çekinmemektedir. Erdoğan’ın erken seçim dönemindeki kanlı katliamları hatırlatması boşuna değildir. Devlet erkinin tüm olanaklarını sonuna kadar kullanan Erdoğan yönetimindeki AKP iktidarı koltuğu kaybettiğinde vereceği hesabın telaşındadır. Hesabı verilemeyecek denli kanlı ve kirli olan geçmişleri ve bugünleri onları daha da pervasızlaşmaya, daha da canileşmeye itmektedir. Hak ve özgürlüklere sürekli tırpanlanması, başta devrimci ve ilerici muhalif kesimlere yönelik fiziki saldırılardan bağımsız değildir. Dinci-gerici iktidar tarafından temel hak ve özgürlüklerin gaspına ve halihazırdaki karanlık gidişata ‘dur’ demek ise başta işçi sınıfı olmak üzere tüm toplumsal güçlere düşmektedir.