Sinbo’da “15-16 Haziran” başlıklı direniş okulu

Sinbo’da direnişin 129. gününde Limter-İş Başkanı Kanber Saygılı’nın katılımı ile “15-16 Haziran Direnişi ve işçi sınıfı” başlıklı direniş okulu gerçekleştirildi.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 02 Haziran 2021
  • 17:23

Haramidere’de bulunan Sinbo’da sendikalı olduğu için önce ücretsiz izin ardından Kod 29 saldırısı ile karşı karşıya kalan Dilbent Türker’in direnişi devam ediyor. TOMİS üyesi Türker, direnişin 129. gününde direniş okulu gerçekleştirdi. 21’incisi yapılan direniş okulu DİSK Limter-İş Başkanı Kanber Saygılı’nın katılımı ile Sinbo fabrikası önünde yapıldı.

Kanber Saygılı konuşmasına, işçi direnişlerinin başlı başlına bir okul olduğunun altı çizerek başladı. Ardından 15-16 Haziran’ın hem patronları hem de siyasal iktidarı sarstığına değinerek “15-16 Haziran iki günde olgunlaşan bir siyasi genel grev olmadığı gibi tesadüfi bir genel grev de değil. Kolektif bir şekilde dersler çıkarmak önemli” dedi.

Saygılı, 15-16 Haziran’ın ön sürecine değinerek konuşmasını sürdürdü. Cumhuriyet’in kuruluşundan başlayarak 1950’ler ve 1960’lardan işçi sınıfı mücadelesinin örneklerini hatırlattı. Bu süreçte 1917 Ekim Devrimi’nin önemine de değinen Saygılı dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizm deneyimine tanık olmasının ayrıca önem taşıdığının altını çizdi.

Sunumun devamında DİSK’in kurulduğu süreç, işçi sınıfı ve örgütlenme üzerinde artan baskılar, toplumsal muhalefetin arayışı, Kavel, Saraçhane mitingi, Kozlu Maden işçilerinin eylemleri, Paşabahçe, bir özyönetim deneyimi olan Alpagut sürecine değinildi. Saygılı şunları ifade etti:

“15-16 Haziran’ın ön sürecinde 1965’ten sonra toplumsal muhalefetin tüm bölükleri kendi talepleri doğrultusunda sokaklarda ve meydanlardadır. Bu dönem ekonomik ve siyasal mücadelenin birlikte yürüdüğü işçi sınıfı için bir aydınlanma sürecidir aynı zamanda. Köylülerin eylemleri, Doğu Uyanış mitingleri, gençlik eylemleri sadece üniversite ile sınırlı değil. Gençlik anti-emperyalist bir mücadele de yürütüyor.”

Saygılı konuşmasına şöyle devam etti:

“Bardağı taşıran damla 274-275 sayılı sendikalar, grev, toplu sözleşme ve lokavt yasasında değişiklik oldu. Değişikliğin amacı, Türk-İş üyesi işçilerin yönünü DİSK’e döndüğü, hak arama bilincinin alabildiğine yükseldiği dönemine ket vurmaktır.11 Haziran 1970 yılında yasa Adalet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi tarafından gündeme gelir. DİSK yasaya itiraz etti. 15 Haziran günü Gebze’den, Kartal’dan, Topkapı’dan, Gaziosmanpaşa, Levent’ten yürüyüşler yapılır. İşçiler büyük bir coşku ile jandarma ve polis barikatları aşa aşa yürürler ve direniş 2 gün sürer. Aynı bugünlerde olduğu gibi kadın işçiler bu yürüyüşlere öncülük etmiştir. Görkemli bir yürüyüş ve hareket var. Buradan sonra Kemal Türkler radyodan anons geçer. ‘Ordu bizim göz bebeğimizdir’ diyerek işçilere eve dönün çağrısı yapar. Patronlar valizlerini hazırlayarak kaçmaya da başladı. Ardından 16 Haziran akşamı sıkı yönetim ilan edilir. Tensikatlar başladı. Binlerce öncü işçi işten atılır, tutuklamalar ve gözaltılar başlar. Bu direniş büyük deneyimler bırakmıştır. 15-16 Haziran’ın tıpkısını yaşamayız. Ama onun ruhunu, tecrübelerini, onu da aşan bir hareket nasıl yaratılabilir bunu tartışmalıyız.”

Saygılı son olarak devrimci partinin işçi sınıfı ile buluşmasının önemine işaret etti. Tur Assist direnişçisi Mesut Toprak’ın da katıldığı direniş okulu sohbetler edilerek sona erdi.

Akşam vardiya çıkışında Limter-İş adına yapılan konuşmalarla Sinbo işçilerine seslenildi. Limter-İş’in Sinbo işçisinin ve direnişini sürdüren Dilbent Türker’in yanında olduğu belirtilen konuşmada, işçilerin fabrikada üretim yapmak ve çalışmak sorumluluğunun yanı sıra haklarına sahip çıkmak ve insanca çalışmak zorunda olduğu belirtildi. Bunun için işçilerin örgütlenmesinin ve sendikalaşmasının önemine dikkat çekildi.

“Bir şeyler değiştirmenin yolu sendikalı olmak”

Limter-İş Başkanı Kanber Saygılı ise şu ifadeleri kullanarak işçilerin örgütlü birliğine dikkat çekti:

“İşçi olmak kölece çalışmak değildir, açlık sınırı altında çalışmak değildir, patronlara boyun eğmek demek değildir. İşçi olmak demek onurlu bir şekilde insanca çalışmak demektir. Sendikalı olmak bir işçinin anayasal hakkıdır. Bir işçi insanca yaşamak ve çalışmak istiyorsa bu hakkını kullanmalıdır.

“Siz bu fabrikada çalışmasanız, patronlar yedi sülalesini getirse bu makinaları çalıştıramaz. Siz patrona mahkum değilsiniz patronlar size mahkum. Ama birlik olup kol kola girip patronun karşısına dikilmediğiniz sürece böyle çalışmaya ve yaşamaya devam edeceksiniz. İsterseniz bunu değiştirebilirsiniz. Yapacağınız iş en kolay iş, anayasal hakkınızı kullanarak sendikalı olmaktır.”

Haksızlığa karşı direnişe sahip çıkma çağrısı

“Bir kadın arkadaşınız 129 gündür sizin haklarınız için, insanca, onurlu bir şekilde yaşamak ve çalışmak için direniyor” diyerek işçileri Türker’in direnişine sahip çıkmaya çağıran Saygılı sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kadın arkadaşınıza sahip çıkmak demek, örgütlenmek ve arkadaşınızın işe alınmasını sağlamak demektir. Bu arkadaşınız hırsızlık yapmadı, insanca çalışmak isteyip sendikalı olduğu için işten atıldı. Bu arkadaşınıza sahip çıkmazsanız yarın bir haksızlık karşısında siz de aynı durumda kalacaksınız.” 

Kızıl Bayrak / İstanbul