Türkiye kapitalizminin ekonomiden sosyal-kültürel alana, eğitimden sağlığa, dış politikadan iç siyasete, her alanda dışa vuran çok yönlü krizini uyguladığı politikalarla daha da derinleştiren AKP-MHP rejimi, “içeride ve dışarıda savaş” politikalarıyla bekasını korumaya çalışıyor. İkiyüzlü “reform” vaatleri eşliğinde sürdürülen bu saldırganlığın son adımı, bir kez daha Kürt halkını hedefleyen devlet terörü oldu.
“Müjde” vaatleri ve “terör” demagojisi eşliğinde atılan “sınır ötesi operasyon” adımının sonuçsuz kalması üzerine dinci-faşist rejim, bu kez içeride Kürt halkını hedef alan yeni saldırıları devreye soktu. Savaş politikalarıyla Kürt halkı başta olmak üzere bölgenin ezilen ve sömürülen mazlum halklarının geleceğini tehdit eden rejim, sonuçsuz kalan “sınır ötesi” savaş hamlelerini içeride estirdiği saldırganlıkla örtmeyi amaçlıyor. “Kapatılması” tartışmalarıyla hedef gösterilen HDP’ye yönelik yeni saldırı dalgasının gerisinde bu duruyor.
AKP-MHP şeflerinin, tetikçi-yandaş medyanın kara propagandası eşliğinde yeni bir gözaltı terörü hayata geçiriliyor. İçişleri Bakanlığı açıklama yaparak 718 kişinin gözaltına alındığını duyurdu. “Terör” demagojisiyle yapılan açıklamada 40 ilde gerçekleşen polis baskınlarında HDP il ve ilçe başkanlarının da içerisinde olduğu 718 kişinin gözaltına alındığı belirtildi. “PKK/KCK’nin deşifre edilmesinin amaçlandığı”, “silah, patlayıcı vb. bulunduğu” gibi hamasi laflarla “durumu kurtarma” çabasında olan dinci-faşist iktidar, böylece HDP’yi kriminalize etmek istiyor. Irkçı-şoven histeriyi tırmandırarak sınır ötesinde yaşadığı başarısızlığın üzerini örtmeye çalışıyor.
Kürt halkının eşitlik ve özgürlük mücadelesinin yanı sıra işçi ve emekçilerin haklı eylemlerine, gençliğin gelecek mücadelesine sürekli saldıran rejimin “terör” demagojilerinin hiçbir karşılığı yoktur. İşçi ve emekçileri nefes alamaz hale getiren, toplumsal muhalefeti gözaltı-tutuklama terörüyle ezmeye çalışan, Kürt halkının haklı istemlerine ve kazanımlarına en ufak tahammül göstermeyen rejim, iktidarını sürdürebilmek için bunun dışında bir yol bulamıyor.
Bu saldırganlık, Kürt halkını olduğu kadar, düzenin krizlerinin tüm yükü sırtına bindirilen, savaşların faturası kendilerine yazılan işçi sınıfı ve emekçileri de tehdit ediyor. Bu tehdidi ve rejimin saldırganlık ve savaş politikalarını boşa düşürmenin tek yolu, işçilerin birliği ve halkların kardeşliği mücadelesini büyütmekten geçiyor.