Gözaltında kayıplar ve hasta tutsaklar için eylemler

Diyarbakır ve Batman’da gözaltında kaybedilenler için adalet aranırken, Ankara’da hasta tutsak Mehmet Ali Çelebi’nin serbest bırakılması istendi.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 17 Temmuz 2021
  • 16:40

Diyarbakır

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları 649. eyleminde, 7 Haziran 1995 yıllında Beyaz Toros’la gözaltına alındıktan sonra bir daha kendilerinden haber alınmayan Edip Aksoy ile Orhan Cingöz’ün akıbeti soruldu.  Basın metniniİHD Yönetim Kurulu Üyesi Jiyan Ormanlı okudu.

Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre Ormanlı, Edip Aksoy’un Lice’ye bağlı Zenge (Dolunay) köyünde yaşadığını, askerler tarafından üç kez gözaltına alınıp ağır işkencelere maruz bırakıldığını hatırlattı. Askerlerin köyü terk etmeleri yönündeki baskıları sonucunda Aksoy’un ailesinin 1993 yılında, Diyarbakır’a göç etmek zorunda kaldığını kaydeden Ormanlı, “31 yaşındaki Edip Aksoy, Diyarbakır’da tütün ticareti yaparak ailesinin geçimini sağlamaktaydı. 7 Haziran 1995 sabahında Melikahmet’teki dükkânına gitmek üzere evden ayrıldı.  Edip Aksoy, öğlene doğru tütün almak için Diyarbakır’a gelen köylüsü 23 yaşındaki Orhan Cingöz’le buluştu. Birlikte saat 12.00 civarında Diyarbakır Dağkapı’daki Yeşilçınar Çay Bahçesi’ne gittiler. Burada arkadaşları ile birlikte oturup sohbet ederken çay bahçesinin önünde Beyaz Toros marka bir araç durdu. Araçtan inen sivil giyimli, silahlı ve telsizli üç kişi yanlarına geldi. Kendilerini polis olarak tanıtan bu kişiler, Edip ve Orhan’ın kimliklerini aldıktan sonra 'İfadeniz var, karakola gideceğiz' diyerek götürdüler” diye konuştu.  

 Aksoy ve Cingöz’ün gözaltına alındığını ve Beyaz Toros’la götürüldüğünü gören çok sayıda tanık olmasına rağmen, gözaltına alındıklarının inkâr edildiğini kaydeden Ormanlı, ailelerinin ve İnsan Hakları Derneği’nin bugüne kadar ilgili kurumlara yaptığı tüm başvuruların sonuçsuz bırakıldığını ve kendilerinden bir daha haber alınmadığını söyledi.

Olaydan 10 yıl sonra 2005 yılında JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan’ın itiraflarının basına yansıdığını dile getiren Ormanlı konuşmasına şu şekilde devam etti: “Aygan itiraflarının bir bölümünde Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’ün JİTEM tarafından sorgulandığını, sorguladıktan sonra infaz edilerek Silopi yolu üzerinde bir dere kenarına gömdüklerini söyledi. Olay yerini detaylarıyla tarif etti.  Bunun üzerine İnsan Hakları Derneği olay yerinde incelemelerde bulundu. Topladığı bilgilerle 6 Temmuz 2005 tarihinde Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Savcılık, Aygan’ın söz ettiği yerde 28 Haziran 1995 tarihinde iki kişiye ait ceset bulunduğunu ve belediye aracılığıyla Kimsesizler Mezarlığı'na gömüldüğünü tespit etti. Aileler de soruşturma dosyasındaki ölü beden fotoğraflarının Edip ve Orhan’a ait olabileceklerini beyan etti. Savcılık kararı ile açılan söz konusu mezardan dört kişiye ait kemikler çıktı. Alınan kemik örnekleri kimliklendirme çalışması için İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Ancak Adli Tıp Kurumu, yapılan DNA testi sonucunda kemiklerin Aksoy ve Cingöz aileleriyle eşleşmediğini açıkladı.”

Batman

Kayıp yakınları ve İHD Batman Şubesi, 486. hafta eylemini dernek binasında gerçekleştirdi. Kayıp yakınlarının katıldığı ve kayıplara ait fotoğrafların taşındığı eylemde konuşan İHD Şube üyesi Gülbahar Kaya, 5 Temmuz 1991'de kendilerini polis olarak tanıtan kişiler tarafından evinden alındıktan 2 gün sonra Elazığ'ın Maden ilçesinde bir köprü altında işkenceyle öldürülmüş halde bulunan Vedat Aydın’ın faillerinin yargılanmasını istedi. 

Aydın’ın 12 Eylül sonrasında  4 yıl cezaevinde kaldığını ve karanlık zihniyetlere karşı insan hakları mücadelesi yürüten bir isim olduğunu belirten Kaya, Aydın'ın katledilmesine ilişkin bilgileri paylaştı. 

Aydın’ın cenaze töreninin 10 Temmuz 1991'de  Diyarbakır’da yapıldığını hatırlatan Kaya, “Yapılan cenaze törenine on binlerce kişi katıldı. Katılan kişilere otomatik silahlarla ateş açıldı. Resmi rakamlara göre 3, dönemin Diyarbakır Emniyeti'nde İstihbarat Şube Müdürü olan Hanefi Avcı'nın açıklamalarına göre orada 23 kişi öldü" dedi. 

 Soruşturmanın Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütüldüğü ancak 28 yıldır bir yere varılamadığını belirten Kaya, “Cinayet aydınlatılmadı, etkin soruşturma yürütülmedi, katilleri gözaltına alıp yargılamak yerine 20 yıl sonra gönderilen fotoğraflarla teşhis işlemleri yapılmaya çalışıldı. Vedat Aydın’ın katledilmesinde; tetiği çekenler yanı sıra OHAL valisi olan Hayri Kozakçıoğlu’nun, dönemin Jandarma İstihbarat Grup Komutan Yardımcısı Aytekin Özen’in, JİTEM elemanı Selahattin Görgülü’nün, dönemin Diyarbakır Valisi, Emniyet Müdürü ile askeri birimlerinin, dönemin başbakanı Mesut Yılmaz ile Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ve bugüne kadar olayı karanlıkta bırakan hükümetlerin sorumluluğu var" ifadelerinde bulundu. Kaya, adalet yerini buluncaya kadar mücadelelerine devam edeceklerini ifade etti. 

Ankara 

Hasta Mahpuslara Özgürlük İnisiyatifi, eylemlerinin 358. haftasında İHD Genel Merkez binasında basın toplantısı düzenledi.

İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Nuray Çevirmen, Bolu F Tipi Kapalı Hapishanesi’nden tedavi amaçlı Sincan 3 Nolu L Tipi Kapalı Hapishanesi’ne sevk edilen 70 yaşındaki Mehmet Ali Çelebi’nin sağlık durumunu aktardı. 

Çelebi’nin avukatının 9 Temmuz’da yaptığı hapishane ziyareti üzerine kendilerine aktardığı bilgileri paylaşan Çevirmen, “Yapılan görüşmede durumunun ağır olduğu gözlenmiştir. Mart ayının ilk haftasında mide ağrılarından dolayı cezaevi idaresine dilekçe yazarak revire çıkmak istediğini ifade etmiştir. İlerleyen günlerde ağzından kan gelmeye başlamış, acil servis ekipleri çağrılarak müdahale edilmiştir. Bir iki gün sonra tekrar aynı durum yaşanmış ve ekipler müdahale etmiş ve acil servis içindeki doktor tarafından da hastanede tedavisinin yapılması için sevki yazılmış ve kurum doktoruna iletilmiş, sevki yapılmadan önce tekrar ağzından kan gelmiş ve acil servis tarafından hastaneye götürülmüştür, tetkiklerde mide kanaması geçirdiği anlaşılmıştır” diye belirtti.

Çelebi’nin her iki böbreğinin iflas ettiğini ve haftanın 3 günü diyalize girdiğini kaydeden Çevirmen, “Yüksek tansiyon hastalığı bulunmakta ve yakın zamanda felç geçirmiş; felçten kaynaklı sağ gözünü kapatamamakta, gözü sürekli açık kalmakta ve ayrıca konuşmakta güçlük çekmektedir. Gözleri iyi görmemekte, yazı dahi yazamamaktadır. Temel ihtiyaçları için dilekçe yazması gerektiğinde dahi yazamadığını, yürümekte güçlük çektiğini de ifade etmiştir. Ayrıca duymakta da zorluk yaşamaktadır” ifadelerini kullandı.

 Ankara’ya sevk edilen Çelebi’nin Dışkapı Hastanesi'ne götürüldüğünü dile getiren Çevirmen, “Burada belinden kan alınmış ve kendisine kanser olabileceği söylenmiş ancak biyopsi sonucu daha gelmemiştir. Bolu’da iken yanında bir arkadaşının refakatçi olarak kalarak ihtiyacını gidermesine yardımcı olurken Sincan’da tek başına tutulmakta ancak kendi ihtiyaçlarını tek başına görebilmesi mümkün olamamaktadır. Hem yaşından hem de yaşamış olduğu ağır rahatsızlıklarından kaynaklı olarak kendisine bakamayacak duruma gelmiş ve konuşmakta, yürümekte zorlanmakta, sürekli olarak kendisini yorgun hissetmesinden kaynaklı olarak psikolojisi de oldukça bozulmuş ve tükenmişlik hali yaşamaktadır. Hastalıklarından dolayı sürekli olarak zamanını yatarak geçirmekte ve mutlaka bir refakatçiye ihtiyaç duymaktadır” dedi. 

Çelebi’nin dışarıda tedavilerinin yapılması, ailesinin yanında sağlıklı bir şekilde yaşamını geçirmesi, için ilgili kurumlara çağrıda bulunan Çevirmen, Çelebi'nin infazının ertelenmesini talep etti.