Tayyip Erdoğan'ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a gönderdiği mektup basına “sızdırıldı.” Geçtiğimiz günlerde Macron'un Erdoğan'a gönderdiği mektupta Türkçe “Sevgili Tayyip” yazdığı ve bunun gerginliği yumuşatma çabası olduğu iddia edilmişti. Fakat Macron’un bu mektubu, Erdoğan’ın “Sevgili Emmanuel” diye yazmış olduğu mektuba verdiği yanıttı.
Macron, mektubunda ayrıca şunları ifade etti: “İyileşir iyileşmez sizinle ikili ilişkilerimizi, bölgesel sorunları, Covid-19 salgınına karşı ortak mücadelemizi ve Türkiye ile AB ilişkilerini konuşmak istiyorum.” Erdoğan'ın mektubu da benzer bir içerikteydi. Sözde “samimi” fakat esasta ikiyüzlülükle birbirine seslenen iki sermaye devletinin şefleri, mektuplarında karşılıklı diyaloğun geliştirilmesi ve Avrupa Birliği üyelik sürecinin devamı üzerine mesajlar taşıyordu.
Kamuoyunda ağır ithamlar, masa altında işbirliği
Geçtiğimiz aylarda kameralar karşısında birbirlerine saldıran Erdoğan ve Macron, işçi ve emekçiler karşısında hakaret boyutunda atışmalarla kendi gündemlerini topluma kabul ettirmeye çalışırken esasta birlikte hareket etmeye devam ediyorlar. Macron o dönem “İslami terör tehdidi” bahanesiyle yeni baskı yasalarını gerekçelendirirken AKP şefi ile atışarak bu politikayı besliyordu. Erdoğan da sözde “Macron karşısında dik duruyor” görüntüsü altında, Macron'u İslam düşmanı olmakla itham edip ırkçı-şoven eğilimleri kışkırtarak işçi ve emekçileri sözde “dış düşman”a yönlendirmeyi amaçlıyordu. Şimdi ikisi de karşılıklı gerilimden yararlandıktan sonra sefil çıkarları için diyalog vurgusu yapmaya başladılar.
Kameralar karşısında atıp tutarken kapalı toplantılarda birbirlerine “samimi” görünmek bu burjuva siyasetçilerin en berbat özelliklerinden biridir. Ağır ithamlarla polemiğe girdiklerinde bile kapitalistlerin çıkarları için işbirliğine devam ederler. Vakıfbank’ın bu süreçte aldığı kredi bunun küçük bir örneği oldu. Macron-Erdoğan atışmasının gölgesinde Vakıfbank, Fransız Kalkınma Ajansı’ndan 200 milyon avroluk kredi alarak Türk bankacılık sektöründe konut alanında şu ana kadar alınan en yüksek meblağlı kredilerden birine imza attı.
T. Erdoğan benzer şekilde “One minute” çıkışıyla sözde “İsrail karşıtı” görüntüsü verirken, siyonist rejimle işbirliğini günden güne güçlendirmişti. Bugün Fransa’yla ilişkiler konusunda da aynı durum söz konusudur. AKP şefinin, akıl sağlığının yerinde olmadığını iddia ettiği Macron'la yeni anlaşmalar yapmak için fırsat kolladığı aşikardır.
Her iki burjuva politikacının, ağır ithamları bir kenara bırakıp “sevgili” hitabına geçiş yapması, hizmet ettikleri sermaye sınıfının çıkarlarını korumak için olmadık rezaletlere katlanmaya hazır olduklarını gözler önüne seriyor. Atışmalarda sokak ağzıyla muhataplarına saldıran T. Erdoğan ise ettiği ağır lafları yutmak zorunda kalıyor. Buna rağmen bir şey yokmuş gibi, pişkince işine devam ediyor.