Savunmaya Özgürlük Koordinasyonu ölüm orucundaki avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal için gerçekleştirdiği yaşam nöbetine devam ediyor. Yaşam nöbeti, Bakırköy Dr. Sadi Konuk Hastanesi önünde gerçekleştirildi.
“Zamanımız yok, Ebru’yu yaşatmak istiyoruz”
İlk olarak Koordinasyon adına bir konuşma yapılarak süreç özetlenerek şunlar ifade edildi:
“Rızaları dışında kendilerine tıbbi bir müdahalede bulunamayacaklarına dair bir rapor hazırlamış ve İl Sağlık Müdürlüğü’ne göndermiş bulunmaktadırlar. Ama İl Sağlık Müdürlüğü kendilerinin ellerinde olan bu raporu her nedense, zamana yayarak, yavaşlatarak, görevini kötüye kullanarak, görevini suiistimal ederek mahkemeye göndermeyi geciktirmiş. Dün itibariyle bizlerin de çabasıyla, fizikken takibi ile mahkeme dosyası içine girmesini sağlayabildik bu raporların. Bu raporlar açıkça şunları söylüyorlar. Bizler hekimler olarak rızaları dışında meslek etik kurallarına aykırı bir şekilde uluslararası sözleşmelere aykırı bir şekilde kişilere, bu iki kişiye müdahale edemeyiz diyorlar, bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yok diyorlar. Artık mahkemelerin hem yerel mahkemenin hem de Yargıtay’ın bir karar vermesi gerekiyor. Biz dün 37. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvuruda bulunduk hem bu raporlarla ilgili değerlendirmemizi hem de TTB’nin Ebru ve Aytaç’ın hastanede tutulduğu sürece sağlıklarının daha da fazla bozulduğuna dair hazırlamış oldukları bilimsel mütalaayı mahkemeye sunduk. Mahkemeden artık gecikmesizin bir karar vermesini istedik. Ancak yine şaşırtmadı mahkeme bizi. Dedi ki benim vermiş olduğum bir karar var, artık kararı Yargıtay versin diyerek dosyayı gönderdi. Bütün meslektaşlarımız arkadaşlarımızın yaşaması için başvuru yapıyorlar. Biz adil bir karar vermesini istiyoruz. Zamanımız yok, Ebru’yu yaşatmak istiyoruz.”
Konuşmanın ardından davayı takip eden avukatlardan Av. Several Ballıkaya Çelik söz aldı.
“Bir hukuk mücadelesi falan değil, bir yaşam mücadelesi”
Çelik konuşmasında şunları söyledi:
“Ebru ile Aytaç’ın bugün bir yaşam mücadelesi olarak süren mücadelesi 2011 yılından beri bir adalet mücadelesinin bir parçası. Bu süre içerisinde onlarca hukuksuzluk, onlarca hak gaspı onlarca hak kaybı yaşandı. Gelinen noktada onların bütün adalet talepleri reddedildiği için bedenlerini savunmanın bir parçası olarak ölüme yatırmak zorunda kaldılar. Bizler bu süreçte bu hale gelmemesi için her türlü mücadeleyi yürüttük. Ama bir sonuç elde edemedik, ne yazık ki. Artık gelinen noktada bir hukuk mücadelesi falan değil, bir yaşam mücadelesi olarak buradayız. Hakimler yaşam mücadelesi karşısında bir cezanın infaz edilmesini, bu avukatların yaşam haklarından üstün görüyor. Verdikleri karar bir tutuklama kararı değil onların yaşam haklarına son veren bir karardır. Bugün 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başladığı ve finale getirdiği bir süreç yaşam haklarının ortadan kaldırılmasına ilişkin bir karardır. Yargıtay’a sesleniyoruz. 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının devamı şeklinde karar vereceklerse, bu hakimler onların yaşam haklarını ellerinden almaya dönük bir karar olacak. Ben hukuk mücadelesinde bu kararı aldıramadım, ama onlar bedenleri ile bu kararı aldırmaya çalışıyorlar. Bu bir dönüm noktası Türkiye açısından bundan sonra hukukun eskisi gibi olduğunu kabul edemeyeceğiz, biz eskisi gibi avukatlık yapamayacağız. Dolayısı ile bu da şu demektir yargı sistemi de eskisi gibi olmayacak. İki avukatın canı üzerinden bir intikam süreci işletiliyor. Aslında Yargıtay’a değil tüm devlet kurumlarına sesleniyorum. Bu hukuksuzluğa dur demedikleri takdirde bu katliama ortak olacaklar. Adalet Bakanlığı’na şöyle sesleniyorum. 37. Ağır Ceza Mahkemesi’ne müdahale ederek onların tutuklanmalarını sağladılar. HSYK bugün müdahale ederek onların yaşamalarını sağlamak zorundalar. HSYK bu hukuksuzluğa dur demeli. Bu hakimlere disiplin yolu açabilir.”
Ebru ve Aytaç’ın tahliyesi istenilerek açıklama bitirildi.
Kızıl Bayrak / İstanbul