İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu söz alarak ilk olarak gecikme için özür diledi. Ardından ölüm orucundaki avukatların taleplerini ifade ederek “Ebru için 220. gün geçti ve artık kritik bir döneme geldik. Aynı şey Aytaç içinde geçerli. Yaşam hakkının çok ciddi bir şekilde tehdit edilmesi gerçekliğiyle karşı karşıyayız” dedi.
“İtiraf etmeliyiz ki yetmedik”
Adil yargılanma sürecinin gerçekleştirmediğini belirten Durakoğlu şunları ifade etti: “Duruşmaları bir baro başkanı olarak izleyen değil müdafilik yapan baro başkanları olarak, başından sonuna kadar bu süreci takip eden baro başkanları olarak sanıyoruz ki bir adil yargılanma süreci gerçekleştirilmedi. Aslında işin başında 5 günlük bir yargılamanın sonunda meslektaşlarımızın tümü için tahliye verilmişti ama çok kısa bir süre sonra 10 saat sonra o kararı veren yargıçların imzasıyla tutuklama yönüyle yakalama kararı çıkarıldı.”
Sürecin adil yargılanma ile işletilemediğini anlatan Durakoğlu ölüm orucunda olan avukatlar için yaptıklarının adil yargılanma haklarına sahip çıkmak olduğunu ifade etti. Ölüm orucundaki avukatların haklarının savunuluğu ve taleplerinin dile getirildiğini söyleyerek “Ankara’daki yürüyüşlerimizde de onların sesini taşıdık” dedi. Durakoğlu konuşmasının devamında şunları belirtti:
“Yapılması gereken her şeyi süreç içerisinde barolar olarak yerine getirdik. İtiraf etmeliyiz ki yetmedik. İtiraf etmeliyiz ki iki avukatın adil yargılanma haklarının yer aldığı örneğin davanın bulunduğu yargıtayda bir karar çıkarılmasını sağlayamadık.”
Açıklama da, ölüm orucundaki avukatların durumlarının kritik aşamaya geldiğini, uluslararası desteklerin toplanıldığı, yetkili makamlara iletildiği ifade edildi.
“Ölümden korkmuyorlar, avukatlık yapamamaktan korkuyorlar”
Adli Tıp Kurumu tarafından biz verilen raporun umudu da boşa çıktığı ifade edilerek, rapora rağmen mahkemenin hastane koşullarına bıraktığı belirtildi.
Durakoğlu özetle şunları ifade etti:
“Bugün gittiğimiz hastane koşulları hapishane koşullarından daha farklı değil, hatta daha fazla tehlikeyi de barındırıyor. Yargıtay’a dosyayı bir an evvel karara bağlaması için talepte bulunuyoruz. Bu meslektaşlarımız ölümden korktukları için değil, avukatlık yapamamaktan endişe ediyorlar.”
Durakoğlu konuşmasının devamında avrupada birçok baronun destek mesajları okundu. 7 baro başkanı İstanbul Baro Başkanı, Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, Kocaeli Barosu Başkanı Bahar Gültekin, Yalova Barosu Başkanı Fedai Doğruyol, Adana Barosu Başkanı Veli Küçük, Diyarbakır Baro Başkanı Yardımcısı Gazal Bayram Koluman’nın ziyaret ettiği açıklanarak avukatların sağlık durumuna ilişkin bilgilendirme yapıldı.
Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan konuşmasında “avukatlar ölmek üzereler ve haykırıyorlar, adil yargılanmak istiyoruz, sadece kendimiz için değil Türkiye’de adil yargılanmak isteyen herkes için adil yargılanma istiyoruz” dedi.
Adli Tıp Kurumu’nun raporuna değinerek ölüm orucundaki avukatlar için "Çok acil olarak adil yargılanma ve yaşama hakları kendilerine iade edilsin” dedi.
“Yaşamlarının sınırına gelmiş bir gecikme”
İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel geç kalmışlığa değinerek “Geç kaldığım için özür mü dilesem, çünkü başka bir gecikmeden söz ediyoruz şimdi. Yaşamlarının sınırına gelmiş bir gecikmeden bahsediyoruz” dedi. Bunun yanı sıra hastanede bulunma koşullarına değinerek şunları ifade etti:
“24 saat aydınlıkta bulunuyorlar, işkencedir bu. Bu artık sadece hukukla ilgili bir şey değil, vicdanla ahlakla ilgili bir şey, tahliye etmek ellerinde, gelinen noktada tümüyle vicdansız oldukları görülüyor. Faşizmin geldiği nokta. Bu ülkede iki avukatın adil yargılanmak için ölüm orucunda olması bu ülkenin utancıdır. Ebru ve Aytaç yaşamalı.”
“Cezaevi koşullarından daha ağır koşullar altında tutulmakta”
Adana Barosu Başkanı Veli Küçük durumun kritikliğinden bahsederek şunları ifade etti:
“Meslektaşlarımız kritik yaşamsal çizginin sınırına yaklaştılar. Ebru ameliyathane denilen bölümde 24 saat ışığı kapatılmayan, klima sesinin olduğu, havalandırmanın olmadığı, cezaevi koşullarından daha ağır koşullar altında tutulmakta. Boğaz ağrıları, yutkunma problemi, sıvı dahi almakta zorlanma yaşayan Ebru’yu gördük.”
“Onların sesine ses olabilmek”
Kocaeli Barosu Başkanı Bahar Gültekin konuşmasında şunları ifade etti:
“Bugün aslında konuşmak için büyük zorluk yaşıyorum. İki meslek taşımızı ziyaret ettik. Her iki meslektaşımızda adil yargılanma haklarının çiğnenmemesinin istiyorlar. Burada hedefimiz seslerine ses olabilmek, öte taraftan yaptığımız görüşmelerde, maalesef onlara ses olamadık, ötesine geçemedik. Ben bir insan olarak hayatım boyunca vicdan mahkumiyetinden kurtulabilmek adına buradayım. Tüm görevlileri görevlerini yapmaya davet ediyorum.”
“Hastane cezaevi yapılmıştır”
Yalova Barosu Başkanı Fedai Doğruyol söz alarak şunları ifade etti:
“Öncelikle Ebru ve Aytaç’ın hastanede kalmalarının hiçbir hukuki dayanağı kalmamıştır. Onların cezaları adeta hastanede infaz ediliyor. Her gün hukuksuzluk devam etmektedir. Sağlık bakanlığına sesleniyorum. Silivri’de yargılama yapılmamaktadır. Silivri yargılamaları adeta tiyatrodur. Ama maalesef hep trajedi yaşanmaktadır. Tahliyelerine karar verilsin, adil yargılansınlar."
“Hala tutulmaları insan hakları ihlalidir”
Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Gazal Bayram Koluman ise konuşmasında şunları ifade etti:
“Bizler de bu sürecin yakın takipçileri olarak meslektaşlarımızın yaşamış olduğu hukuksuzluğa üzülerek seyirci kalmak durumunda kaldığımızı ifade etmek isterim. Talepleri oldukça net ve açık, adil yargılanmadıkları ve seslerinin duyurulmasının istenmesi. Bugün yapmış olduğumuz görüşmeler neticesinde sadece cezaevindeki yaşadıkları hukuksuzluklarının çok ilerisinde bir hukuksuzluk yaşadıklarının görmekteyiz. Pandemi koşullarında hala tutulmaları insan hakları ihlalidir. Derhâl tahliye olmaları için sesimizi yükselteceğiz. Ben buradan adalet bakanına, Yargıtay’a sesleniyorum, meslektaşlarımız gözlerimiz önünde daha da kötü hale gelmesiler, ölüm karşısında yaşamı kurtaralım. Onların sesleri duyulmalı, ebru ve aytaç yaşamalı.”
Basın toplantısı baro başkanlarının konuşmalarının ardından bitirildi.
Kızıl Bayrak / İstanbul