Ölüm Orucundaki avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal için gerçekleştirilen eylemler devam ediyor. Savunmaya Özgürlük Koordinasyonu tarafından Dr. Sadi Konu Hastanesi önünde eylem yapıldı.
Eylemde ÖHD Mersin üyesi Sebahat Gençtarih açıklama yaptı. Gentarih, Ebru ve Aytaç’ın durumlarında kritik bir noktaya geldiği belirtilerek “her gün sesimizi duyurmaya, Ebru ve Aytaç’ın sesi olmaya çalışıyoruz” dedi. Avukatların ziyaretlerde söyledikleri aktarılarak şunlar ifade edildi:
“Biz burada sadece kendimiz için mücadele ve direnç göstermiyoruz. Yaptığımız şey çok da mutluluk duyduğumuz, tercih ettiğimiz bir eylem yöntemi de değil. Ama bizim için başka hiçbir yöntem kalmadı. Her tür yasal yola başvurumuzu yaptık, ancak hapishane içerisinde başka göstereceğimiz eylem olmadığı için, farklı bir şekilde sesimizi duyuramadığımız için açlık grevine başladık ve ölüm orucuna dönüştürdük.”
“Kimse başını yastığa rahat koymasın”
İktidardakilerin avukatların sesini duymadığı düşünülse de aslında iyi bir intiba bırakmak için hastanede zorla tutuldukları ifade edildi. Açıklamada kritik sürece gelindiği ifade edilerek “Kimse başını yastığa rahat koymasın. Herkes mücadelenin ucundan tutsun çünkü gerçekten kritik bir sürece geldik” denildi.
“Havanın kurşun gibi ağır olduğu günlerdeyiz”
ÇHD İzmir Şube Sekreteri Erdoğan Akdoğdu söz aldı. Akdoğan şunları söyledi:
“Havanın kurşun gibi ağır olduğu günlerdeyiz. İki meslektaşımız, iki dostumuz, iki devrimci avukat, yaşamlarını çok basit bir şey için adil yargılanma hakkı için ortaya koymuş durumdalar. Havanın kurşun gibi ağır olduğu günlerdeyiz. Şakran Hapishanesi’nde Özgür Karakaya, Didem Akman iki devrimci tutsak devletin kurallarına uymadığı için maruz kaldıkları infaz rejimine, yargılanma rejimine uymadıkları için hayatlarını ortaya koymuş durumdalar. Bu bir orta oyunu. Bunun bir orta oyunu olduğunu biliyoruz. Bu sıkıyönetim mahkemelerinden, istiklal mahkemelerinden, darbe mahkemelerinden, özel yetkili mahkemelerinden bugüne bugün sivilleştirdiklerini söylüyorlar ya mahkemeler bugün hala faşizmin sopası olmaya devam ediyor. Düzenin siyasi muhalifleri üzerinde, karşıtları üzerinde bir giyotin gibi sallanmaya devam ediyor.
Bu düzenbaz, bu çürümüş yargının ortasına iki meslektaşımız, iki avukat yaşamlarını koymuş durumdalar
Bunun bir giyotin gibi tepemizde olduğunu biliyoruz. Kadın cinayeti yargılamalarında failleri tutuklatabilmek için Twitter savcılığı harekete geçiyor, mahkemelerde adliyelerde oturan savcılar harekete geçmiyor. İş cinayetlerinde patronları harekete geçirebilmek için kamuoyunun tepkisi savcıları harekete geçirebiliyor. Sermayeye dokunmaktan imtina ediyorlar çünkü. Zengin birinin çocuğu, bir özel harekat polisi sokakta, trafikte yurttaş öldürdüğünde ancak Twitter’dan tepki gelirse yargı harekete geçiyor. Bu düzenbaz, bu çürümüş yargının ortasına iki meslektaşımız, iki avukat yaşamlarını koymuş durumdalar.”
Ankara’da basın toplantısı
Ankara’da hukuk ve sağlık örgütleri, ölüm orucundaki avukatlarla dayanışmak için basın toplantısı gerçekleştirdi. Ankara Tabip odası (ATO), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), “Adalet sağlansın, Ebru ve Aytaç yaşasın" dedi.
Kurumlar adına ortak açıklamayı Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe Uğurlu yaptı.
Uğurlu, avukatların yaşaması için geçen her saatin, her dakikanın kritik öneme sahip olduğunu ifade etti. “Mahkum koğuşu” denilen hastane ortamının cezaevlerinden daha kötü olduğunu dile getiren Uğurlu, “Mahkum koğuşunda olmalarının Timtik ve Ünsal üzerinde yarattığı bir başka zorbalık ise psikolojik olarak oluşturulan ‘zorla müdahale’ tehdididir. Hem ulusal hem uluslararası bildirgelere göre böyle bir girişim kabul edilemez, onurlu yaşam ve ölüm hakkı ile bağdaşmaz. Etik olarak kabul edilemez” dedi.
Uğurlu, “İlgili hastanelerde avukat Ebru Timtik ve avukat Aytaç Ünsal’ın hekimlerini ve onlarla ilgilenen sağlık emekçilerini bir kez daha Türk Tabipleri Birliği Etik Kurul görüşleri çerçevesinde tutum almaya, Adalet Bakanlığı’nı ise sorunun esasını çözecek adımlar atmaya davet ediyoruz. Adil yargılanma hakkı da sağlık hakkı kadar hayati bir hak olup, bu hakkın önünde durmak yerine yetkilileri kulak vermeye ve cevap olmaya çağırıyoruz” dedi.