Dünyada 100. yıl Ekim Devrimi etkinlikleri

Ekim Devrimi, tarihsel, toplumsal ve siyasal açıdan önemli fakat geride kalmış bir olay olmak bir yana, ortaya koyduğu toplumsal alternatifle hâlâ insanlığa biricik kurtuluş yolunu göstermektedir. (...) Bu gerçeklik kendini Ekim Devrimi’nin 100. yılında gerçekleştirilen etkinliklerde de göstermektedir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 16 Kasım 2017
  • 18:00

Küçükler sürünmekten vazgeçtikleri zaman, büyükler hükmünü sürdüremez”
(F. Schiller)

Büyük Ekim Devrimi 100. yılında, dünya ölçüsünde gerçekleştirilen çok değişik etkinliklerle anıldı ve hala anılıyor.

Devrimlerin tarihsel gelişme sürecindeki yeri ve etkisi üzerine yapılan tartışma ve değerlendirmelerin son yıllarda yoğunluk kazanması bir rastlantı değil.

Engels’in burjuva devrimlerinin ilki olarak nitelendirdiği Reformasyon hareketinin, Martin Luther’in 1517 kilisenin reforme edilmesiyle özdeşleştirilen toplumsal dönüşümün de 500. yılındayız. Buna ilişkin kutlamalar, başta Almanya olmak üzere İngiltere, Fransa ve İskandinav ülkelerinde sürdürülüyor.

Engels, burjuvazinin feodalizme karşı giriştiği uzun mücadelenin, üç büyük savaşta doruğuna ulaştığını belirtir. Birincisi, kilise ve resmi devlet törenleriyle içi boşaltılarak kutlanan, Almanya’daki protestan reformudur. “Eğer bu sınıf savaşımları o çağda, dinsel bir nitelik taşıyor, eğer çeşitli sınıflar çıkar, gereksinme ve istemleri din maskesi altında gizliyor idiyseler, bu hiçbir şeyi değiştirmez ve çağın koşulları ile kolayca açıklanır.” (Engels, Almanya’da Burjuva Demokratik Devrim, s.52)

Burjuvazinin ikinci büyük devrimci tarihsel girişimi, “kendi öğretisini kalvincilikte biçilmiş kaftan olarak bulan” ve Cromwell’in adıyla anılan 1648 İngiliz Devrimi oldu. Üçüncüsü olan 1789 Büyük Fransız Devrimi’nin ise hiçbir dinsel maskeye ihtiyaç duymadığını, tersine feodal iktidarın dini temsilcisi olan kiliseye büyük bir darbe vurduğunu biliyoruz.

1917 Ekim Devrimi’nin 100. yılı ile birlikte, devrim sorunu tartışmaları daha da yoğunlaşmıştır ve önümüzdeki dönemde de devam edecektir. “Buz kırılmış yol açılmıştır!”, tam da bugünün dünyasının gündemidir.

Yine son yıllarda, 1914-2014, Birinci Dünya Savaşı’nın 100. yılında, yarattığı tahribat, savaş tehdidinin güncelliği, savaş ile barış, savaş ile devrim ilişkisi üzerine yapılan tartışmalar sürerken, Hıristiyanların kutsal kitabı İncil’den daha fazla satan ve okunan Kapital’in 150. yıldönümü tüm dünyada yeni tartışma ve değerlendirmelere konu oldu. Gelecek yıl Marx’ın 200. doğum yıldönümü, Alman Devrimi ve ardından Macar ve Çin devrimlerinin yıldönümleri üzerinden bu tartışmalar sürecek.

1917 Ekim Devrimi’nin tarihsel anlamı, yarattığı ideolojik politik etki ve sonuçları, sadece tarihçileri, politik bilimcileri, sosyolog, gazeteci ve yazarları değil, milyonlarca işçi ve emekçiyi, kadın ve genci doğrudan ilgilendirmektedir. Farklı politik gruplar ve ideolojik akımlar, genelde devrim, özelde Ekim Devrimi üzerine, kendi sınıfsal konumlarına uygun tartışma ve değerlendirmeler yapmaktadırlar. 1989 yılında, Fransız Devrimi’nin 200. yılına ilişkin değerlendirmelerde, devrimler artık geçmişe ait, “miadını doldurmuş” bir olay olarak ele alınmıştı. Ekim Devrimi’ne ilişkin olarak ise, insanlığın, özellikle de alt sınıfların hafızasında hâlâ etkisini koruduğu gerçeği gözetilerek, devrim olmadan da sosyal hakların elde edilebileceği tartışması yapılmaktadır. Sovyetler Birliği’nin varlığı koşullarında öne çıkan militan anti-bolşevizm ve anti-komünizm yerini gelinen yerde sorunun liberal bakış açısıyla ele alınmasına bırakmıştır. Onlara göre her koşulda devrim artık geçmişe ait bir olaydır.

Ancak Ekim Devrimi, tarihsel, toplumsal ve siyasal açıdan önemli fakat geride kalmış bir olay olmak bir yana, ortaya koyduğu toplumsal alternatifle hâlâ insanlığa biricik kurtuluş yolunu göstermektedir. Hâlâ bütün dersleriyle günceldir. Hiçbir toplumsal olay 20. yüzyıl sonrasını bu kadar etkilememiştir. Hiçbir tarihsel olay her türlü baskı ve sömürüden, emperyalist boyunduruk ve yıkım savaşlarından kurtulmak için mücadele eden toplumsal kesimleri bu ölçüde olumlu etkilememiştir. Bugün Ekim Devrimi’nin gösterdiği yol ve dersleri esas almayan çözüm arayışları ile egemen sistemin dışına çıkmak olası değildir.

Bu gerçeklik kendini Ekim Devrimi’nin 100. yılında gerçekleştirilen etkinliklerde de göstermektedir.

Ekim Devrimi: “İnsanlık tarihinde yeni bir başlangıç”

100. yılında Ekim Devrimi dünya ölçüsünde dikkate değer bir ilginin konusu oldu. Sayısız yeni kitap, yeni değerlendirme, özel gazete sayıları, radyo ve televizyon programlarında tarihçilerle söyleşiler, röportajlar, müzelerde sergiler, televizyonlarda açık oturum ve dökümanter filmler, tiyatrolar, seminerler, üniversitelerde dönem programları, devrim tarihini okuma grupları vb., vb...

Ekim Devrimi ile muhatap olan Almanya ve İsviçre özel bir gündem oluşturan iki ülke. Zürih Ulusal Müzesi ve Alman Tarih Müzesi büyük bir sergi ile bir program çerçevesinde Ekim Devrimi’nin 100. yılını gündemlerine almış oldular. İsviçre Diplomasi Dokümantasyon Merkezi ilk kez Ekim Devrimi ile ilgili elinde bulundurdukları belgeleri, bir e-dosya hazırlayarak, “100. yıl Rus Devrimi” adı altında okuyucuya sundu.

“Ekim Devrimi’nin 100. yılı - Dün, bugün ve yarın” ve “Ekim Devrimi aynasında devrim teorisi”, Avusturya’da yapılan etkinliklerin sadece iki örneği.

Bu yıl içerisinde Barselona’da Ekim Devrimi ile ilgili 600’ün üzerinde etkinlik gerçekleştirildi.

Vietnamlı gençlik gruplarının haftaları bulan Ekim Devrimi ve güncelliği etkinlikleri basına ayrıntılı olarak yansıdı.

Venezuela’da Ekim Devrimi’nin 100. yılı ve Lenin’in anısına bir dizi program düzenlendi. Nicolas Maduro televizyonda yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Onun (Lenin) fikirlerine, ütopyasına, eserine sahip çıkarak Rus Devrimi’nin tarihsel anlamını ve insanlık tarihini öncesi ve sonrasına ayıran etkisini sahipleneceğiz... Şüphesiz insanlık tarihinin ilk işçi-köylü devrimine ilişkin hatıraları tazelememiz gerekiyor.”

Yunanistan Komünist Partisi (KKE) Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin 100. yılını 15 Ekim’de Atina’da kitlesel ve coşkulu bir etkinlikle kutladı. Ayrıca Yunanistan Komünist Gençlik Örgütü (KNE) 24 Haziran’da “100. Yıl Ekim Devrimi” anısına büyük bir festival düzenledi.

“Gelecek devrimindir! / 1917-2017 Ekim Devrimi’nin 100. Yılı” başlığı altında Alman Komünist Partisi’nin (DKP) düzenlediği konferansa beş yüzün üzerinde katılım gerçekleşti. 21 Ekim’de yapılan konferansta, “Ekim Devrimi-İnsanlık tarihinde yeni bir başlangıç”, “Barış sorunu”, “Devrim ve parti sorunu”, “İktidarsız sosyalizm?” vb. başlıklar ele alındı.

ICOR’un 27-29 Ekim’e düzenlediği enternasyonal seminerin ana konusunu “Ekim Devrimi’nin teorik ve pratik dersleri” oluşturdu. Lenin’in analizi doğrultusunda emperyalist dünya sisteminin oluşumu, Lenin’in enternasyonal devriminin stratejisi, silahlı ayaklanmanın strateji ve taktiği, sosyalizmin tek ülkede inşa zorunluluğu üzerine konuşmalar yapıldı. Filipinler Komünist Partisi’nden Jose Maria Sison, “Ekim Devrimi yaşıyor- Bugünkü devrimci sınıf mücadelesine ilişkin çıkarılacak sonuçlar” başlıklı bir konuşma yaptı. Etkinliğe binin üzerinde bir katılım gerçekleşti.

Marksist-Leninist Parti ve Örgütlerin Enternasyonal Konferansı tarafından, 9-11 Haziran’da, “Umutlandıran bir başarı: Rusya’da Ekim Devrimi’nin 100. Yılı” başlığı altında bir etkinlik gerçekleştirildi. ABD’li Prof. Grover Furr “Troçki’nin yalanları neydi ve ne anlama geliyor”, EMEP temsilci ise “Ekim Devrimi-Kitlesiz bir darbe mi?” başlıklı konuşmalar yaptılar.

Rusya’nın Soçi kentinde Ekim ayının üçüncü haftasında düzenlenen, 180 ülkeden 30 bin gencin katıldığı “Ekim Devrimi’nin 100. yılı” etkinliği büyük bir coşkuyla gerçekleşti. Katılımın beklenmeyen düzeyde yüksek olması Ekim Devrimi’ne ve öğretisine gençlik arasında artan ilgiyi gösteriyordu. Lenin ve Ekim Devrimi’nin umut ve gelecek olduğu sıkça vurgulanan konuşmalarda, kapitalist sistemden kurtuluş sorunları üzerinde duruldu. Avusturya Komünist Gençlik Örgütü (KJÖ) temsilcisinin konuşması dikkate değerdi:

“1917 Büyük Sosyalist Ekim Devrimi bir ilkti. Devrim işçi sınıfının kapitalist sistemi aşma yeteneğinde olduğunu gösterdi. Bu gerçek Rusya’nın sınırlarını da aşarak dünya çapında işçi sınıfı ve ezilen halkları derinden etkiledi. Birinci Dünya Savaşı’nın vahşetini sonlandırdı. Almanya ve Avusturya’da monarşinin egemenliğine son verdi. Macaristan’da sosyalist bir devrim gerçekleşti. İtalya şiddetli grev ve ayaklanmalarla sarsıldı. Bunlar sadece birkaç örnek. Nazi faşizminin yenilgisi, 20. yüzyıl anti-sömürgeci kurtuluş hareketlerinin başarısı doğrudan Ekim Devrimi ile ilişkilidir. Yeni Kızıl Ekimler’e doğru! Yaşasın Büyük Ekim Devrimi!”

Toplantılar, seminerler ve diğer etkinlikler önümüzdeki yıl içinde de devam edecek.

Lenin’in Devlet ve Devrim ile emperyalizm ve savaşa ilişkin makalelerini altı ay boyunca okuyup birlikte değerlendirecek grupların çağrıları da dikkat çekti. Her hafta Salı günü Almanya’nın Bielefeld kentinde böyle bir okuma gerçekleştiriliyor.

“Ekim Devrimi ve sonuçları” başlıklı bir etkinlik, 9 Aralık günü Berlin’de gerçekleştirilecek. Marks-Engels Vakfı tarafından organize edilen seminerin ana konusu, “1917 Rus devrim yılına bakış ve gelecek için dersler.”

Önemli bir konuda son bir notla bitirmek istiyoruz. “21. yüzyıl sosyalizmi” olarak nitelenen ve “iktidarsız devrim” çağrısı yapan akımlara karşı düzenlenen devrim ve devrimci şiddet konulu bir seminerde, Engels’in anarşistlere yönelik şu sözlerine yer veriliyordu:

“Bu beyler ömrü hayatlarında hiç devrim gördüler mi acaba? Devrim hiç kuşkusuz olup olabilecek en otoriter şeydir; nüfusun bir kesiminin diğer kesimine topla, tüfekle, süngüyle, kısacası hepsi de fevkalade otoriter olan araçlarla kendi iradesini zorla kabul ettirmesidir. Zafer kazanan taraf, egemenliğini, silahlarının gericilerde uyandırdığı korkuyla sürdürmek zorundadır. Eğer Paris Komünü burjuvaziye karşı silahlı halkın otoritesini kullanmamış olsaydı, tek bir gün bile ayakta kalabilir miydi? Bizim soruna tam tersinden yaklaşarak, Paris Komünü’nü otoriteden yeterince serbest bir şekilde yararlanmadığı için suçlamamız gerekmez mi?

Dolayısıyla iki ihtimal var: Ya otorite karşıtları neden bahsettiklerini bilmiyorlar, ki bu durumda kafa karışıklığı yaratmaktan başka bir şey yapmıyorlar, ya da proletaryanın davasına ihanet ediyorlar. Ama her iki durumda da yalnızca gericiliğe hizmet ediyorlar.” (Engels, Otorite üzerine)

Öyle görünüyor ki, devrim ve iktidar tartışması, reform ve devrim ilişkisi önümüzdeki sürecin en önemli temaları olacak.