Hapishanelerde yaygın açlık grevleri başladığını, Kocaeli Kandıra 1 No'lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishanesi'nde tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel'in eyleme katıldığını duyurmasıyla öğrendik. Demirel, aldığı kararı haftalık telefon görüşmesi gerçekleştirdiği annesi Gülperi Demirel aracılığıyla kamuoyuna açıklamıştı.
Çağlar Demirel, hapishanelerde keyfi uygulamaların gün geçtikçe arttığını, baskın yapılan koğuşlarında pandemi koşulları ihlal edilerek saatlerce kalındığını ve özel eşyalarına el konulduğunu da aktardı. Demirel, “Antidemokratik uygulamalarla beraber cezaevlerinde süren tecrit ve hak gasplarına, artan siyasi soykırım operasyonlarına ve herkesin terörize ediliyor olmasına karşı” 5 günlük açlık grevine başladıklarına dikkat çekmişti.
Ancak hapishanelerdeki PKK ve PAJK’lı mahpuslar da daha önce açıklama yapmış ve 27 Kasım’dan itibaren Abdullah Öcalan üzerinde süreklileştirilen tecrit ve kendilerine yönelik hak ihlallerini protesto amacıyla 5 günlük süresiz ve dönüşümlü açlık grevi eylemine başlayacaklarını duyurmuştu.
Geçtiğimiz günlerde hapishanelerdeki 5 günlük süresiz, dönüşümlü açlık grevini dördüncü gruplar devraldı. Türkiye cezaevlerindeki açlık grevlerine karşı hükümetlerin kayıtsız, katı tutumları geçmiş deneyimlerden biliniyor. Bir süre sonra ölüm oruçlarına dönüşen açlık grevleri, trajik sonuçlarıyla hafızalardaki yerini koruyor.
Başlıca talep tecridin kaldırılması
Vecdi Erbay'ın Gazete Duvar'da yer alan haberine göre hapishanelerde başlayan ve bir ayını dolduran süresiz, dönüşümlü açlık grevleri hakkında konuştuğumuz Avukat Yusuf Çakas, “Cezaevlerinde siyasi tutsaklar tecridin tümden kaldırılması, hak ihlalleri ve genel hukuksuzluk-adaletsizliklerden dolayı açlık grevine başladı” dedi. Çakas, aile ve tutsak başvurularından edindikleri bilgilerden yola çıkarak, yaklaşık 120 hapishanede eylemin devam ettiğini belirterek, "Grevler süresiz ve dönüşümlü şekildedir. Belirtmek gerekir ki grev Sayın Çağlar Demirel ile başlamadı; başlayan greve o da dahil olarak ilk grupta yer aldı. Özellikle seçilmiş tutsak siyasilerin de greve katılması sürecin ciddiyetini gösterir niteliktedir” şeklinde konuştu.
Tutsakların taleplerini değerlendiren Çakas, “Başlıca talep tecridin tümden kaldırılması ancak bilinmelidir hak ihlalleri ve genel hukuksuzluk hali de gündemde. Tutsaklar, özellikle ve öncelikle Öcalan, ardından pandemi ile birlikte cezaevlerinde mutlak tecrit halinden bahsetmekte. Bu mutlak tecrit halini İmralı’da yaşanan tecridin yansıması olarak değerlendiriliyor tutsaklar. İşte özelde İmralı genelde yaşanan tecrit hali hem cezaevinde yaşanan hukuksuzluklara yol açıyor hem de toplumu tümden etkiliyor” ifadelerini kullandı.
Diyarbakır'da 9 kişi açlık grevinde
Çakas, henüz bir açıklamada bulunmamış olsa da Adalet Bakanlığının açlık grevlerinden haberdar olduğuna da dikkat çekti.
“Tutsaklar greve başlarken, cezaevi idaresine dilekçe veriyorlar. Bu nedenle bakanlık grevlerden haberdardır” diyen Çakas, şunları söyledi: “Bu kapsamda cezaevi içi ya da hükümet ile yapılan görüşmeler var mıdır bu konuda ayrıntılı bilgiye sahip değiliz. Ancak geçmiş uygulamalardan biliyoruz ki cezaevi idareleri süreci tutsaklar ile görüşüp gerekli savcılıklara ya da bakanlığa bilgi veriyor.”
Avukat Çakas, “Kaç kişi açlık grevinde” sorusunu ise, “Tam sayı olmamakla birlikte 120 civarında cezaevinde farklı sayılarda grev devam ediyor. Örnek vermek gerekirse Diyarbakır’daki cezaevlerinde 9, Antep Cezaevi'nde 3 kişi devam ediyor. Her cezaevinde ortalama 1-5 kişi arasında açlık grevi yapıldığı bilgisini edindik” şeklinde yanıtladı.
'Herkes duyarlı olmalı'
Açlık grevlerinin bir an önce son bulması için herkesin duyarlılık göstermesi gerektiğini belirten Çakas, şunları söyledi:
“Açıkçası geçmiş grevler sonrasında kısmi olarak görüşmeler yapılmış, grevler sona ermiştir. Bu aşamada hafızalarımızda tecrit bitmeden grev son bulmayacak şeklinde tutsaklar tarafından yapılan açıklamalar mevcut. Biz bu haliyle Sayın Öcalan’ın yasal anlamda güvence altına alınan avukat ve aile görüşmelerinin yapılması noktasında toplumun tüm kesimlerinin duyarlı olmasını talep ediyoruz. Çünkü aileler tutsaklar ile doğrudan görüşme yapıyor ve aldığımız bilgiler neticesinde, tutsakların kararlı olduğunu görüyoruz. Haliyle yasal taleplerin yerine getirilmesi noktasında tüm toplum duyarlı olmalı.”