Salgın günlerinde karşıladığımız 2020 1 Mayıs'ı geride kaldı. Beklendiği gibi, sermaye devleti 1 Mayıs'ı engellemek için salgın bahanesiyle üç günlük sokağa çıkma yasağı ilan etti. Önden yapılacak eylem ve etkinliklere ise birçok kentte ''sosyal mesafe'' gerekçesiyle 5 kişilik katılım dayatmasında bulundu. 1 Mayıs gibi işçi sınıfının önemli bir mücadele günü AKP iktidarının demagojik yaklaşımları ve sermaye medyasının aktif desteği ile geçiştirilmeye çalışıldı.
Salgın sürecinin yarattığı duyarlılık ve toplum sağlığına karşı duyulan sorumluluk 1 Mayıs sürecinde de öne çıktı. Ancak fabrikaların çalışıyor olması, fırsat bu fırsat dayatılan kapsamlı sosyal yıkım saldırıları, işçi ve emekçilerin sağlığının hiçe sayılması gerçeği karşısında, bu yılın 1 Mayıs'ı özel bir yerde duruyordu. Sermaye düzeninin tüm kurumlarıyla birlikte 1 Mayıs'a karşı takındığı sınıf düşmanı tutum tam da bu çerçevede bir kez daha gündeme geldi.
***
1 Mayıs'ın ardından ortaya çıkan tabloda ilk elden söylenecek olan gerçek şu ki, tüm bu çabalar boşa düşmüştür. Kuşkusuz 1 Mayıs oldukça sınırlı bir çerçevede gündem haline gelmiştir. Sermaye düzeninin AKP eliyle giriştiği engelleme çabalarına ek olarak, sendika bürokratlarının işbirlikçi, pasif ve göstermelik tutumları da bu tablonun oluşmasında birinci derecede etken olmuştur. Ancak buna rağmen onlarca kentte, fabrikada, işyerinde 1 Mayıs eylem ve etkinliklere konu edildi, talepler dile getirildi.1 Mayıs gününden önce gerçekleştirilen bu eylemlere, 1 Mayıs günü evlerde, mahallelerde gerçekleştirilen kutlamalar da eklenince, günün şartları gözetildiğinde ortaya çıkan tablo oldukça anlamlı bir yerde duruyor.
Bu anlamlı tablonun ortaya çıkması büyük ölçüde ilerici, devrimci güçlerin çabasının yanı sıra, fabrikalardaki öncü ve ilerici işçilerin girişimleri sayesinde oldu. 1 Mayıs gününden önce gerçekleşen bir dizi eylem ve etkinliğe bu gerçeklik damgasını vurdu. Özellikle İstanbul ve İzmir'de yan yana gelen siyasal kurumların farklı bir dizi noktada gerçekleştirdikleri eylemler 1 Mayıs'ı sokaklara, sanayi havzalarına taşıdı.
1 Mayıs'ın diğer öne çıkan yanı, Özellikle DİSK'e bağlı sendikalara üye işçilerin işyerlerinde gerçekleştirdikleri 1 Mayıs eylemleri oldu. Çok sayıda fabrika ve işyerinde gerçekleştirilen eylemlere, Gebze'deki kimi metal fabrikalarının 1 saat iş durdurarak katılması, yetersiz olmakla birlikte anlamlı adımlar olarak hayata geçti. Türk İş'e bağlı kimi sendikalara üye işçilerin, işyerlerinde gerçekleştirdiği eylemler var olan tablonun güçlenmesine katkı sundu.
1 Mayıs günü ise, tüm gün sosyal medyada gerçekleştirilen bir dizi etkinliğe akşam evlerde, balkonlarda, mahallelerde gerçekleştirilen kutlamalar eklendi. Haberlerden yansıdığı kadarıyla birçok ilde gerçekleşen bu eylem ve etkinlikler, önemli bir coşku ve moral kaynağı olmasının yanı sıra, 1 Mayıs'ı gündem dışı bırakmak isteyen sermaye düzenine de cevap niteliği taşıdı. Tüm zayıf ve sınırlı yanlarına rağmen 1 Mayıs bir kez daha engellenemedi.
***
Sermaye düzeninin ve AKP iktidarının 1 Mayıs vesilesiyle ortaya çıkan sınıf düşmanı tutumları yeni değil ve çokça teşhir olmuş bir konu. Özellikle Taksim 1 Mayıs'ı üzerinden yaşananlar bu konuda yeteri kadar fikir veriyor. Bu yıl da sokağa çıkma yasağı ve salgının yarattığı doğal sınırlara rağmen Taksim'in polis bariyerleri ile kapatılması, bu düşmanca tutumunun sadece yeni bir göstergesi oldu. Aynı zamanda AKP iktidarının pamuk ipliğine bağlı düzeninin yaşadığı korkunun da güncel bir örneği. Kuşkusuz onlar için sorun sadece 1 Mayıs kutlamaları değil, siyasal olarak yaşanan gelişmelerin yarattığı tedirginlik ve toplumsal yaşamda gelişebilecek olası mücadele dinamikleridir.
Bu 1 Mayıs'ın öne çıkan bir diğer gündemi ise sendikal bürokrasinin aciz ve âtıl tablosu oldu. Hak İş neredeyse 1 Mayıs'ta yoktu. Olduğu bir iki istisnada ise temsili basın açıklamaları yaptı. açıklamalarında ise bir işçi sendikasından çok AKP'nin sivil toplum örgütü olarak, işçilere ''sabretmeyi'' öğütlemek dışında bir şey yapmadılar.
Türk İş ise, kendilerine bağlı kimi sendikalara üye işçilerin inisiyatifi ile gerçekleştirilen iş yeri eylemleri ve bürokratların Taksim'e çelenk bırakma şovu dışında ortalıkta görünmedi. Taksim'e bırakılan çelenk sonrası açıklama yapan Türk İş Başkanı, yaşanan birkaç sorunu ağzında geveleyerek, AKP iktidarından ricalarda bulundu.
DİSK bürokratlarının tutumu ise tam anlamıyla ibretlikti. Bağlı sendikalara üye işçilerin gerçekleştirdiği eylem ve etkinlikleri görüntüyü kurtarmanın vesilesi olarak gören bu bürokrat takımı, Kazancı Yokuşu'nda gerçekleşen anmada boy göstermek ve 1 Mayıs günü Taksim'e çelenk bırakmak için giriştikleri sembolik ve ''trübünlere oynamak'' dışında bir anlamı olmayan eylem dışında adım atmaktan özenle kaçındı.
2020 1 Mayıs'ının ortaya çıkardığı altı çizilmesi gereken bir diğer olgu ise, birçok sanayi kentinde sembolik de olsa gerçekleşen 1 Mayıs eylemlerinin, Trakya ve Bursa gibi önemli işçi bölgelerinde yapılamaması oldu. On binlerce işçinin bulunduğu bu bölgelerde, devletin dayatmacı tutumları karşısında sendika ve meslek örgütlerinin hiçbir irade göstermemesi ve Bursa'da ilerici sol güçlerin de katılacağı gerekçesiyle yapılan planlamanın da iptal edilmesi ibretlik bir başka tutum olarak kayıtlara geçti.
2020 1 Mayıs'ının en önemli mesajı ise şu oldu: Sermaye düzeninin kapsamlı yıkım saldırıları ve sendikal bürokrasinin işçi sınıfını engelleyen yaklaşımları karşısında atılması gereken adım, fabrikalarda taban iradesine dayalı işçi sınıfının birliğinin yaratılması ve güçlendirilmesidir. Bu bugünü olduğu gibi yarını da etkileyecek olan sınıf mücadelesinde, yakalanması gereken en temel halkalarından birisidir.