2020 1 Mayıs'ı geride kaldı. Emeğiyle geçinen biz milyonlarla emek sömürüsü üzerinden ayakta duran sermayenin, iki sınıf olarak karşı karşıya geldiği 1 Mayıslar, bu yıl koronavirüs salgını koşullarında, kârın milyonlarca işçinin hayatına tercih edildiği koşullarda geride kaldı.
Salgınına karşı yeterli önlemler alınmaz ve göstermelik “Evde kal!” çağrıları yapılırken, birçok fabrikada üretim hiç durmadan devam ediyor. Sokağa çıkma yasaklarında bile alınan izinlerle işçiler fabrikalara doluşturuluyor. Alındığı ifade edilen göstermelik önlemler dahi işçileri kapsamıyor. Üstüne bir de işten atmalar, ücretsiz izinler ve fırsat bu fırsat diye geçirilen kölece çalışma yasaları ile sermayedarlar ve AKP'nin işçi düşmanı uygulamalarına her gün bir yenisi ekleniyor.
İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs'ı sessiz sedası geçirmek için devreye sokulan manevralar, bu saldırganlığın devamı olarak yaşandı. İşçileri zincire vurmak niyetinde olan sermaye düzeni, ağırlaşan tablo karşısında 1 Mayıs vesilesiyle güçlenecek mücadeleyi engellemek için elinden geleni yaptı. 1 Mayıs günü birçok fabrikanın çalışması ise tüm bunların üzerine tuz biber ekti.
Yıllardır, 1 Mayıslara yönelik baskı politikalarını devreye sokan AKP iktidarı, bu yıl koronavirüsü fırsata çevirerek hem 1 Mayıs günü sokağa çıkma yasağı ilan etmiş oldu, hem de “sosyal mesafe” bahanesiyle eylemlere yasak getirdi. Birçok ilde ve ilçede yapılan eylemlere katılımı 5 lişi ile sınırlamaya çalıştı. İşbirlikçi sendikal bürokrasinin boyun eğdiği bu kaba yasaklara rağmen planlar tutmadı ve 1 Mayıs onlarca kentte coşkulu bir şekilde kutlandı. Talepler haykırıldı, gelecek özlemleri dile getirildi. Kuşkusuz salgının bir sınırlayıcılığı vardı, fakat bu durum yaşamın her alanına 1 Mayıs'ın sesinin taşınmasının önünde bir engel olamadı. Evlerde, mahallelerde, fabrikalarda, sokakta, sosyal medyada kısaca yaşamın olduğu her yerde 1 Mayıs'ın mücadele kararlılığı ortaya kondu.
Bu tablonun oluşmasında ve 1 Mayıs yasaklarının boşa düşmesinde ilerici, devrimci kurumların yanı sıra, öncü işçilerin fabrikalarda ortaya koyduğu inisiyatif önemli bir yerde durdu. Sendika ağalarının ortalıkta hiç gözükmedikleri, gözüktüklerinde ise işi şova çevirdikleri bir tabloda, 1 Mayıs'ın mücadele sloganları bu çabalar sayesinde dört bir tarafa yayıldı.
Birleşik Metal İş üyesi işçilerin 30 Nisan günü birçok fabrikada, 1 saat iş durdurarak eylemler yapması yetersiz ama anlamlı adımlar olarak gerçekleşti. Türk Metal ve Çelik İş’in bulunduğu fabrikalarda ise 1 Mayıs için yansıyan bir çaba gözlemlenmezken, bu iki sendikanın ağaları göstermelik adımlar atmak ihtiyacı bile duymadılar. Pevrul Kavlak’ın Türk İş heyetiyle birlikte Taksim’de kameralara poz vermek için boy göstermesi dışında.
Evet 1 Mayıs'ı bir kez daha engelleyemediler. Yarın da engelleyemeyecekler. 1 Mayıs işçi sınıfına mücadele çağrısı idi. Öyle de oldu! Şimdi 1 Mayıs'ın mücadele ruhunu önümüzdeki döneme taşıma sorumluluğu omuzlarımızda duruyor. Koronavirüs salgını döneminde sınıfa yönelik saldırıların arttığı, kırıntı düzeyindeki haklarımıza dahi göz dikildiği, ücretsiz izin dayatmaları, fonların yağmalanması ve alınmayan işçi sağlığı önlemleri ile salgının ve krizin faturasının bizlere kesilmeye çalışıldığı bir dönemde 1 Mayıs geride kaldı, fakat mücadele sürüyor. Fabrikalarda birliğimizi kuralım, inisiyatifi elimize alalım. Haklarımıza, geleceğimize sahip çıkalım.
Metal İşçileri Birliği