1 Mayıs dayatmaları ve sendikal bürokrasi

Sözde işçi sınıfı adına konuşanlar bir kez daha ettikleri tüm büyük sözlere rağmen yeni bir ihanete imza atmışlardır. Bu katı gerçeğe rağmen binlerce işçi ve emekçi bugün yaşamın olduğu her alanda; evlerinde, işyerlerinde ve elbette sokakta 1 Mayıs ruhuna sahip çıkıyorlar.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 01 Mayıs 2020
  • 16:31

2020 1 Mayıs’ı Covid-19 salgınının neden olduğu olağanüstü koşullarda kutlanıyor. Salgın, kapitalist dünya sisteminin tüm çürümüşlüğünü ortaya sererken dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler meydanlarda omuz omuza olamasalar bile yaşamın sürdüğü her alanda 1 Mayıs’ın çağrısına yanıt veriyor, eşit ve özgür bir dünyaya duydukları özlemi ve inancı çeşitli biçimlerde dile getiriyorlar.

Türkiye’de ise Covid-19 salgınının ortaya çıkardığı olağanüstü koşullar AKP faşizminin olağanüstü dayatmaları ile perçinleniyor.

Yıllardır toplumsal muhalefeti sindirmek için her türlü yol ve yöntemi kullanan AKP gericiliği, Covid-19 salgınının yarattığı koşulları dahi, salgınla mücadele etmenin ötesinde kendi iktidarını sağlamlaştırmanın, biriken hoşnutsuzluğu dizginlemenin bir aracına dönüştürüyor.

Salgının daha ilk günlerinde CHP’li belediyelerin topladığı yardımları engelleyerek, ücretsiz ekmek dağıtılmasını yasaklayarak, esnafa maske dağıtan ilerici güçleri gözaltına alarak kendisinden başka hiç kimseye yaşam hakkı tanımadığını bir kez daha gösteren AKP gericiliği, 1 Mayıs’ı da “sokağa çıkma yasağı” adı altında yasaklayarak işçi düşmanı tutumunu da bir kez daha gösterdi.

1 Mayıs resmi tatil olmasına rağmen binlerce fabrikanın, marketler ve kargo şirketleri başta olmak üzere sayısız işletmenin özel izinlerle çalışmaya devam ediyor oluşu ise 1 Mayıs’ta ilan edilen sokağa çıkma yasağının altında yatan gerçek niyeti elbette gösteriyor.

1 Mayıs özgülünde bu art niyetli tutumun bir diğer yansıması ise 1 Mayıs ile ilgili gerçekleştirilmesi planlanan sınırlı etkinliklere karşı girdiği düşmanca tutum oldu.

Birçok ilde geçtiğimiz haftayı 1 Mayıs haftası ilan eden ilerici devrimci güçlerin eylem ve etkinlikleri engellemelerle, yasaklarla ve saldırılarla karşılandı.

Hemen tüm illerde 1 Mayıs için sendikal bürokrasi tarafından yapılan başvurular ise tek kalemden çıkmış gerekçelerle yanıtlandı. Görünüşte valilikler ve kaymakamlıklar eli ile mülki idare amirleri tarafından verilen, ancak soysuz bir bakanın kirli zihninden çıktığı her halinden belli olan bu tek kalemden çıkmış yanıtlarda 30 Nisan günü ancak 5 kişinin katılacağı temsili kutlamalara “izin verileceği” ifade ediliyordu.

Soysuz bakanın ve AKP faşizminin ugulayıcısı olan mülki idare amirlerinin işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma gününde girdiği bu hasmane tutum elbette ne şaşırtıcıydı, ne de beklenmedik bir gelişme idi.

Ancak yine ortada olan bir gerçek varsa soysuzlara bu cesareti veren işçi ve memur sendikalarının başına çöreklenen ihanetçi sendikal bürokrasinin acizliğinden başka bir şey değildi.

Hatırlanacağı üzere salgının ilk döneminde AKP gericiliğine gerekli önlemleri alması için 48 saat süre veren, önlemler alınmadığı takdirde üretimden gelen gücünü kullanacağını iddia eden DİSK yöneticileri bu süre dolduktan sonra ettikleri büyük lafların adını bile anmadılar.

1 Mayıs başvurularına verilen cevaplara karşı aldıkları tutum ise şimdiden bir utanç bildirgesi olarak tarih sayfalarında yerini aldı.

Ankara gibi birçok yerde toplumsal muhalefet bileşenlerine haber verme gereği bile duymayan sözde öncüler valilik yasağına 5 kişilik değil ama 7 kişilik kapalı bir salon toplantısı ile yanıt verdiler(!).

Bursa’da valinin çizdiği sınırlara hapsolmayı sindirenler, yapılacak açıklamaya diğer toplumsal muhalefet bileşenlerinin katılacağı gerekçesi ile planladıkları açıklamayı iptal ederek başka bir utanca imza attılar.

İstanbul’da ise yasağa verilen yanıt (!) DİSK’in ağa takımının göstermelik bir şovundan ibaret kaldı. Oysa birçok yerden farklı olarak İstanbul’da toplumsal muhalefet bileşenleri 1 Mayıs’a koordinasyon halinde ve tüm sınırlılığına rağmen ortak bir tutumla hazırlanmaya çalışmıştı. Bu çerçevede valilik yasağını da değerlendiren bileşenler katılımın biçimini ancak kendilerinin belirleyebileceği gerekçesi ile yapılan dayatmayı reddetmişlerdi. Bu ortak tutuma rağmen DİSK ağaları 30 Nisan’da yaptıkları açıklama ile 1 Mayıs’ta Kazancı Yokuşu’na çelenk bırakmak için DİSK Genel Merkezi’nde toplanacaklarını açıkladılar ve burada yapılan saldırıda gözaltına alındılar.

Ancak tüm 1 Mayıs süreci boyunca bu ihanetçi takımının yaptığı tek şey bir kez daha kendilerinin sarf  ettikleri büyük sözleri yutmak oldu.

Covid-19 salgını nedeni ile meydanlara çıkılmayacağı zaten belli iken malum dörtlü 1 Mayıs’ı işyerlerine taşıyacağını söylemişti.

Yaşanan olağanüstü koşullarda ve halen milyonlarca işçi ve emekçi salgına rağmen çalışmaya zorlanırken üretimden gelen gücün kullanılması ile gerçekleşecek bu eylemler elbette fazlası ile önemli ve anlamlı idi.

Ancak ortaya çıkan tablo söylem ve pratiğin bir kez daha birbirini reddetmesi oldu.

Yansıdığı kadarı ile sadece Birleşik Metal’in yetkili olduğu işyerlerinde 1 saatlik iş durdurmalar ile 1 Mayıs eylemleri gerçekleştirildi. Bunun dışında KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) hemen tüm illerde hastane önlerinde ve DİSK’e bağlı Nakliyat İş örgütlü olduğu işyelerinde salgının getirdiği koşulları gözeten ama kitlesel katılımı önemseyen eylemler gerçekleştirdiler.

Geride kalan tüm sendikaların yaptığı sendika binalarına pankart asmanın, işyerlerinde işçilerin eline birer döviz tutuşturup fotoğraflamanın ötesine geçmedi.

İşte, valilikler eli ile 1 Mayıs’a ilişkin getirilen ek yasakların ve dayatmaların gerçek nedeni de bu icazetçi, dirayetsiz tutumlarda saklıdır.

Sözde işçi sınıfı adına konuşanlar bir kez daha ettikleri tüm büyük sözlere rağmen yeni bir ihanete imza atmışlardır.

Bu katı gerçeğe rağmen binlerce işçi ve emekçi bugün yaşamın olduğu her alanda; evlerinde, işyerlerinde ve elbette sokakta 1 Mayıs ruhuna sahip çıkıyorlar.

1 Mayıs ruhu ise her şeye rağmen eşit ve özgür bir dünyaya inancını yitirmeyen bu onurlu emekçilerin ellerinde yükseliyor.