İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs'a sayılı günler kaldı. İki sınıfın karşı karşıya geleceği bugünü yerel seçimlerin ardından karşılayacağız. İşçi ve emekçiler üzerindeki “kemer/boğaz sıkma” politikalarında pervasızlığın arttığı, baskı ve şiddetin derinleştirildiği böylesi bir dönemde 1 Mayıs'ı bulunduğumuz alanlarda şehir şehir, kampüs kampüs örgütleme sorumluluğu taşıyoruz.
Kriz, emperyalist savaş, geleceksizlik karşısında mücadelemizi yükseltelim!
Kapitalizmin yarattığı ekonomik kriz derinleşiyor. AKP-MHP rejiminin izlediği politikalar ise emekçilerin yaşamını çekilmez hale getiriyor. Öte yandan küresel çapta krizler derinleştikçe emperyalistler arası hegemonya mücadelesi de kızışıyor. Başta Ortadoğu ve Ukrayna olmak üzere kirli savaşların sürdüğünü görüyoruz. Yanı başımızda Filistin halkına yönelik soykırım gerçekleştiriliyor. Yaşanan “Soykırıma dur!” demek günün en büyük sorumluluklarından biri olarak omuzlarımızda duruyor.
6 Şubat depremlerinin yani büyük yıkımın üzerinden yaklaşık 14 ay geçti. Buna rağmen AKP-MHP rejimi deprem bölgesinde hiçbir yarayı sarmadığı gibi orada yaşam mücadelesi veren emekçiler açlıkla, yoksullukla ve niteliksiz barınma koşullarıyla sınıyor. AKP şefi Tayyip Erdoğan, Antakya’da halkı tehdit ederek, “Bir yıldır hiçbir hizmet alamadınız. Eğer bize oy vermezseniz, hiçbir hizmet alamayacaksınız” diyecek kadar zıvanadan çıkabildi.
***
Yerel seçimlerin ardından şehirleri, ilçeleri, beldeleri hangi parti kazanmış olursa olsun değişmeyen bir şey var ki o da hayat pahalılığı. Barınmadan beslenmeye, sağlıktan eğitime kadar en temel ihtiyaçlar bile milyonlarca işçi-emekçi ve genç için “lüks” haline getirilmiş durumda. Bunlara ek olarak baskı, şiddet ve tutuklama saldırıları ise tam gaz devam ediyor. Başta Kürt halkı olmak üzere, en ufak ilerici/muhalif bir sese dahi tahammülü olmayan sermaye devleti dizginsiz saldırılar gerçekleştiriyor. Seçimlerde hezimete uğrayan saray rejimi histeriye girmiş, ilk gün Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na fiili kayyum atamak için hamle yapmıştır.
Tüm bu saldırılardan gençlik de payını fazlasıyla alıyor. Özgürlüğünden, geleceğinden ve haklarından mahrum bırakılmak saray rejiminin gençliğe kestiği faturalardır. Barınma, beslenme, ulaşım gibi eğitime erişebilmenin ve insani ihtiyaçların tümü “lüks” haline gelmiştir. KYK'ların yetersiz kontenjanlarından yararlanamayan, özel yurtlara parası yetmeyen, konut krizinden kaynaklı eve çıkamayan milyonlarca arkadaşımız ya eğitim hayatına son vermekte ya da cemaatlerin-tarikatların karanlık pençesine itilmektedir.
Kriz ve çözümsüzlük arttığında kendisini çaresiz hissettiği için pek çok arkadaşımız yaşamına son verdi. Ekonomik krizin ve paralı eğitim uygulamalarının bir sonucu olarak çalışmak durumunda kaldı ve okuyamadı. Tüm bu tabloya rağmen çaresiz değiliz. Deprem sürecinde örülen dayanışma koşullar ne olursa olsun birlikte hareket etmenin bizleri kurtaracağını gösterdi. Enes Kara ve Zeren Ertaş eylemlerinde “Bir kişi daha eksilmek istemiyoruz” haykırışımızı herkes duydu. Yan yana geldiğimizde neler yapabileceğimizi dosta düşmana gösterdik. Bu süreçler gençliğin düzene karşı büyüyen öfkesinin ne denli büyük olduğunun göstergesidir ve bu öfke her geçen gün artmaktadır.
Zeren Ertaş’ın KYK’da ihmaller sonrasında ölmesinin ardından dört bir yana yayılan eylemler bu 1 Mayıs’a taşımak istediğimiz öfkenin göstergesidir. Enes’in ve Zeren’in ardından “Bir kişi daha eksilmek istemiyoruz” diyen herkesi Zeren Ertaş 1 Mayıs Hazırlık Komitesi ile birlikte 1 Mayıs'ı örgütlemeye, 1 Mayıs gününde alanlarda olmaya çağırıyoruz!
Krizin faturasını ödememek için,
Emperyalist savaşlara ve sömürüye dur demek için,
Yaşamlarımızı, haklarımızı, özgürlüğümüzü ve geleceğimizi çalanlardan hesap sormak için,
Parasız, nitelikli, ulaşılabilir barınma, beslenme, ulaşım ve eğitim hakkı için 1 Mayıs’ta alanlara!
Yolumuz işçi sınıfının yoludur!
Yaşasın 1 Mayıs!
Biji 1 Gulan!
Zeren Ertaş 1 Mayıs Hazırlık Komitesi