DGB'den sömestr buluşmalarının sonuncusu...

“Devrimci hareketin 50. yılı! Devrimci birikimimizi savunuyoruz!”

Devrimci Gençlik Birliği, İstanbul’da sömestr buluşmalarının “Devrimci hareketin 50. yılı! Devrimci birikimimizi savunuyoruz!” konu başlıklı son oturumunu gerçekleştirdi.

  • Haber
  • |
  • Gençlik
  • |
  • 25 Mart 2024
  • 08:00

Devrimci Gençlik Birliği, İstanbul’da sömestr buluşmalarının sonuncu oturumunu gerçekleştirdi. Sömestr buluşmalarının son oturumunda “Devrimci hareketin 50. yılı! Devrimci birikimimizi savunuyoruz!” konu başlığı altında anlatım ve tartışma yapıldı.

Sunum programına başlamadan önce başta 30 Mart Kızıldere Katliamı/Direnişi'nde ölümsüzleşenler başta olmak üzere devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzlüğe uğurlananlar adına saygı duruşu yapıldı. Saygı duruşunda “Biz kazanacağız!” şiiri okundu.

Saygı duruşunun ardından sunuma geçildi. Devrimci hareketin geçmişi ve bugünü, ‘71 devrimci çıkışının devrimci mücadelede tuttuğu yere dair kısa bir anlatım ile sunum başladı. Sunumda Marks’ın Feurbach üzerine tezlerinden 11.'si aktarıldı ve Alman İdeolojisi eserinde yer alan “… Gerçekte ve pratik materyalist için, yani komünist için sorun, mevcut dünyayı köklü bir biçimde dönüştürmek, var olan duruma pratik olarak saldırmak ve onu değiştirmektir.” vurgusu üzerinden şunlar ifade edildi:

"Bu iki kısa alıntıdan da anlaşılacağı üzere marksist dünya görüşü, her şeyden önce var olanı köklü bir şekilde değiştirmeyi ve aşmayı, yani devrimci dönüşümü esas alır."

Devrimciliğin ve devrimci mücadelenin sınıf temeli üzerine kısa bir aktarım yapıldıktan sonra, kurulu düzenin egemenlik aygıtı yani devlet karşısında alınan tutumun, devrimci konum ve mücadele bağlamında önemine işaret edildi. Bu kapsamda şunlar ifade edildi:

"Bugün içinde yaşadığımız kapitalist sistemin temel yönetim ve egemenlik aygıtı, yani kurulu devlet düzenini nasıl ele aldığınız ve bunun karşısında nasıl bir konumlanışa sahip olduğunuz da devrim ve devrimcilik iddianızın ciddiyetini ortaya koyan temel bir turnusol kağıdıdır."

‘71 devrimci çıkışını anlamlandırmak ve yerli yerine oturmtmak için önden aktarılan bu üç noktayı kavramanın önemi üzerine duruldu.

'71 kopuşu: Düzene karşı devrim!

Sunumun devamında "Siyasal mücadelede köklü dönüşümlere yol açan her gelişme, dönemin toplumsal koşullardan ayrı ele alınamaz" denilerek '60'lı yıllarda gelişen sınıf ve kitle hareketleri aktarıldı. Aynı dönem içerisinde solun yeniden toplumsal bir güç haline geldiği belirtilerek dönemin öne çıkan sol akımları çeşitli yönleri üzderinden anlatıldı. Dönemin sol hareketinin devrimci olmadığı vurgulanarak, ufku düzen sınırlarını aşmayan sol akımların gerçekte "burjuva sosyalizmi"ni temsil ettiği belirtildi. "71 devrimci çıkışı tam da 60’lı yılların burjuva sosyalizmine karşı gelişen devrimci bir tepkinin ürünüdür" denilerek, düzenden devrime doğru gerçekleşen bu kopuş farklı boyutları üzerinden aktarıldı.

‘71 devrimci çıkışında kalıcı olanın "düzene karşı devrim" çizgisi, düşünsel ve pratikte düzenden köklü bir kopuşun yaşanması, şiddete dayalı devrim anlayışı, her türden düzen içi eğilimin reddi vb. politik tutumların yanı sıra; devrimci fedakarlık, siper yoldaşlığı, cüret ve dava insanı olarak hareket etme bilinci vb. değerler sistemi olduğu ifade edildi. ‘74 süreciyle birlikte devrimci mücadelenin kitleselleşerek toplumsal bir güç haline geldiği ifade edildi. “Küçük burjuva sosyalizmi” dönemi farklı yönleri üzerinden anlatıldı. Hem '60'lı yıllarda hem de '70'li yıllarda sol hareket içerisinde işçi sınıfına dayalı devrimci bir önderlik olmadığının altı çizildi ve bunun yarattığı çeşitli sorunlara değinildi. 80 darbesi ile küçük burjuva devrimciliği döneminin kapandığı ifade edildi.

'80 sonrası dönemde komünistlerin bakış açısının anlatıldığı sunumda, “geçmişin devrimci birikiminin ileri yönlerinin alınıp ve eskiyen yönlerine vurup aşabilmenin” önemine değinildi.  ‘80 sonrası özeleştirel süreç işletmeyen, kendi geçmişiyle devrimci temellerde hesaplaşmayan ve dolayısıyla yenilenme iradesi gösteremeyen parti ve örgütlerin süreç içerisinde devrimci mücadeleden tasfiye oldukları, bugün gelinen noktada 60’lı yılların burjuva sosyalist akımlarının dahi gerisine düştüklerine dikkat çekildi.  Devrimci mücadelenin “bir gün” ve “bir dönem” ile sınırlı olmadığı, uzun soluklu bir mücadele için Marksist-Leninist dünya görüşü ile kuşanılması gerektiği ifade edildi. 

Devrimci birikimimizi savunuyoruz!

Sunumun devamında "Devrim mücadelesi sayısız insanın emekleri, ödenen bedeller, yengi ve yenilgiler üzerinde ilerleyen tarihsel bir eylemdir. Geçmişin devrimci birikimi bütünlüğü içerisinde tüm bu süreçleri kapsar" denilerek "Devrimci birikiminizi savunuyoruz!" vurgusunun ne anlama geldiği aktarılıldı. Bu bağlamda şunlar ifade edildi:

"Bu birikimi savunmak ve sahiplenmek, ondaki ilerici-devrimci olan yanları alıp günün koşullarında yeni bir düzeyde var etmek ve geleceğe taşımakla mümkündür. Bugün bizlere düşen görev tam da budur. Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin kendi tarihsel koşullarında yarattığı devrimci değer ve birikimleri sahiplenmek, günümüz koşullarında bu birikim ve değerler sistemini ete kemiğe büründürmek ve ileriye taşımaktır. Onları yaşatmanın yolu buradan geçmektedir."

Güncel tablonun aktarıldığı sunumun son bölümünde ise şu vurgular yapıldı:

"Devrimci siyasal mücadelede süreklilik büyük bir önem taşır. Zira geçmişte yaratılan birikimin yeni dönemlere, yeni kuşaklara aktarımı ancak böyle mümkün olabilir. Bizler bu süreklilik içerisinde, tarihsel eylemin bir parçası olarak bugün zor ve karanlık bir dönemde devrim mücadelesini omuzluyoruz. Dönemin zorlukları sadece düşmanın zorbalığı ve keyfi saldırılarını içermiyor. Bununla birlikte, toplumsal mücadeledeki gerilik, sınıf ve kitle hareketindeki durağanlık, sol hareketin büyük oranda düzenin icazet alanına hapsolması ve devrimci ilke ve değerlerden kopmuş olması gerçekliği, tüm bunlar dönemi belirleyen zorluk alanlarıdır. Bu koşullarda devrimi ve devrimci birikimi sahiplenmek ve tarihsel eylemin bir parçası olarak geleceğe taşımak çok daha büyük bir önem taşımaktadır. Bunu başarmak ise, Denizlerden, Mahirlerden, İbolardan bize miras kalan devrimci iradeyi, cüreti, kararlılığı, fedakarlığı ve başeğmezliği kuşanmakla mümkün olabilir. Bunu başarmak başta bugün solun genelini kesen parlamentarizm, liberalizm, legalizm, reformizm vb. her türden düzen içi eğilimle ideolojik mücadeleyi güçlendirmekle mümkün olabilir. Bunu başarmak işçi sınıfını maddi bir kuvvet olarak burjuvazinin karşısına çıkarmak için ortaya konan siyasal çabayı güçlendirmekle mümkün olabilir. Ve bizler bunu başaracağız!"

Etkinliğin söyleşi bölümünde ise "devrimci kimlik", "devrimci örgüt", "devrimci mücadelede süreklilik" ve "seçimler" üzerine anlatımlar ve tartışmalar yapıldı.

Söyleşi bölümünün ardından 1 Mayıs sürecine hazırlık çağrısı yapılarak etkinlik bitirildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul