Sermaye iktidarı işçi sınıfı ve emekçilere açlıktan, yoksulluktan, ağır ve güvencesiz çalışma koşullarından başka bir şey sunmuyor. Gençler geleceksizliğe itilirken, kadınlar çifte sömürüye maruz kalıyor. Savaş ve saldırganlık politikaları hız kesmiyor ve halklar katlediliyor.
***
31 Mart seçim sonuçları ile sarsılan AKP-MHP iktidarı kaybettikleri moral üstünlüğü yeni saldırı yasalarıyla kazanmaya çalışacağını gösterdi. Yeni ekonomi programını uygulamak için kolları sıvayan sermaye iktidarı, yaşanan ekonomik ve siyasal krizin faturasını bir kez daha işçi emekçilere kesmeye hazırlanıyor. 2024 yılı 1 Mayıs'ı ön günlerinde bu gidişatı durdurabilecek tek gücün işçi sınıfının ve onun örgütlü mücadelesi olacağının bilincindeyiz.
2024 1 Mayıs'ını tam da bu bilinçle sermaye iktidarının kalelerini yıkmak için örgütleyecek, tarihten aldığımız güçle geleceği kucaklayacağız.
Türkiye işçi sınıfı, bu geleneğe sahip!
Kapitalizmin gelişmesiyle birlikte bu topraklarda da işçi sınıfı kendini var etmeye başladı. Osmanlı dönemine denk gelen gelişim aşaması, cumhuriyet döneminde hem nicel hem de nitelik olarak farklılaşmaya başladı. 1960’lı yıllarda işçi sınıfı hem ekonomik hem de siyasal anlamda daha ileri adımlar attı. Sendikal örgütlenme özgürlüğü, 8 saatlik çalışma, insanca yaşanabilir ücret talebiyle bir dizi eylem yapıldı. Saraçhane mitingi ile başlayan eylem dizisi Kavel Kablo, Bereç, Zonguldak, Paşabahçe ile devam etti. 70’li yıllara geldiğinde ise işçi eylemleri siyasallaşmaya başladı. Sendikal bürokrasiyi aşan işçiler, DGM'lerin kapatılması için eylemler yaptı. 80’li yıllarda darbenin hemen ardından mücadeleyi göğüsleyen yine işçi sınıfı oldu. Her ne kadar mücadele darbeler, işkence ve katliamlarla bastırılsa da bizlere sayısız mücadele deneyimi bıraktı.
Bu deneyimlerden biri de 1969'da Gamak Motor fabrikası işçilerinin mücadelesidir. Gamak işçileri dönemin Maden İş Sendikası'na üye oldukları için yarım yevmiyeli çalışma ve mecburi izin dayatması ile karşılaşırlar. Alacakları yarım yevmiyeleri istemeye gittiklerinde ise patron işçileri oyalar. En son ücretlerini almaya gittiklerinde ise polis barikatı ile karşılaşırlar. Polis işçilerin üzerine kurşun yağdırır. Saldırıda 4 işçi yaralanırken Şerif Aygün ölümsüzleşir.
Şerif'in ölümünün ardından (Gamak MESS üyesi olmamasına rağmen) MESS tüm fabrikalara tavsiye mektubu gönderir. Grev, boykot, iş bırakma gibi eylemler konusunda işçileri uyarmaları, işten atmaları yönünde tavsiyelerde bulunur.
MESS ve dönemin sermayedarları yaklaşmakta olan işçi sınıfı hareketini görüyor ve öncesinden önlemler almak istiyorlardı. Çok geçmedi, işçi sınıfı büyük 15-16 Haziran işçi direnişini, DGM boykotlarını ve 1 Mayıs kutlamalarını örgütlediler.
Bugün gelinen yerde işçi sınıfı ve emekçiler en basit sendikal hak ve özgürlüklerden yoksun, örgütsüz bir durumda. Sınıf ve emekçi kitleler sınıf mücadelesinden uzak ve kazanımları tek tek ellerinde alınmış. Siyasal gericiliğin etkisi, mücadelenin parçalı ve kesintili ilerleyişi, sendikaların mücadeleden ziyade uzlaşmacı yaklaşımları sınıf hareketini geriletti. Buna son 20 yılı aşkın bir süreçte AKP'nin icraatlarını da eklemek gerekiyor. Sermayenin tüm çıkarlarını eksiksiz yerine getiren iktidar, 22 yılda 20'den fazla grevi, eylemi ve direnişi yasakladı. Sendikalar uzlaşmacı, işbirlikçi tutumları ile sınıfın mücadele azmini törpüledi. En ufak bir hak arama mücadelesi bastırıldı. İş yükü arttı, alım gücü geriledi. Asgari ücret ortalama ücret haline geldi. İş cinayetleri olağanlaştı.
Bu yıl sınıfı, sendikal hakları ve geleceği için direnen Gamak işçisi Şerif Aygün ve sınıf mücadelesinde ölümsüzleşenler anısına 1 Mayıs'ı örgütleyeceğiz. Sınıfa yönelik tüm saldırılara karşı sınıfın örgütlülüğünü büyütmek ve sermayenin karşısında güç olarak çıkabilmesi için çalışmalar yürüteceğiz.
Tüm işçi sınıfını, emekçileri, gençleri ve kadınları 1 Mayıs'ı dönük yürüteceğimiz çalışmayı büyütmeye davet ediyoruz. Tarihsel ve sınıfsal özüne uygun 1 Mayıs için Taksim alanında olmaya çağırıyoruz.
Şerif Aygün 1 Mayıs Hazırlık Komitesi / Sarıgazi-Ümraniye