YÖK 38 yıl önce, 12 Eylül askeri faşist darbesinin ardından üniversiteleri dizayn etmek üzere kuruldu. 1980 darbesinin üniversite gençliği ezen silindiri oldu. YÖK o dönemde iktidarın bir ihtiyacı olarak, düzenin temsilcisi konumundaydı. İstenilen düzen YÖK eliyle hakim kılındı.
YÖK üniversitelerde eğitimin ticarileşmesinin, baskı ve zorbalığın, niteliksizliğin, anti bilimsel uygulamaların mimarı ve uygulayıcısıdır. YÖK bir kurum olarak değilse de düzen olarak varlığını bugün hala sürdürmektedir.
***
Gerici-faşist blok yeni bir rejimi inşa etme çabasında üniversiteleri tekrar dizayn etmeye uğraşıyor. AKP iktidarı, sözde vesayet rejimini kaldırma söylemleri eşliğinde üniversitelerde baskı ve zorbalığın en temel aygıtı olan YÖK’ü daha da tahkim etti.
Eğitim artık bir “sektör” durumunda ve son derece pahalı. 8 milyon üniversite öğrencisinin bulunduğu bu coğrafyada öğrenciler bu sektörün sorunları ile uğraşıyorlar. AKP şefi Erdoğan ise üniversite öğrencilerinin sayısını öne çıkarıp, bunu AKP iktidarının başarı hanesine yazıyor. Barınmadan ulaşıma, yemek masraflarından bölüm materyallerine varana dek bir dizi ihtiyaç için öğrenciler emekçi bütçelerini zorlayan masraflar yapıyorlar. Eğitim masraflarını karşılayamadığı için son 5 yılda 1,1 milyon üniversite öğrencisi okulunu bırakmak zorunda kaldı. Yine paralı eğimim yüzünden binlerce öğrenci hem okuyor hem çalışıyor.
Bu arada gericiliğin cirit attığı üniversiteler AKP iktidarının arka bahçesi haline getirildiler. İlerici birikimin düşmanı AKP iktidarı KHK’lar ile onlarca akademisyen ve hocayı akademiden ihraç etti. Üniversiteler özünde sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillenirken, ideolojik olarak da sürekli saldırı altında tutuluyorlar.
Öyle ki gericilerin, yandaşların insafına bırakılmayan üniversite yok gibidir. Eskişehir Üniversitesi İletişim Fakültesi kantininin akşam AK Gençlik toplantısına verilmesi bunun son yaşanan örneklerinden biridir. Üniversitelerdeki olaylar dudak uçuklatacak cinstendir. Örneğin, Çorum’daki Hitit Üniversitesi, doçent ile profesör arasında geçen küfürlerin havada uçuştuğu diyalogla sosyal medyada ününe ün katıyor. Hitit Üniversitesi daha önce de “akademisyen kadrosunda aynı soyada sahip en az 10 çift olması” ile gündeme gelmişti. Bu salt bir üniversiteye özgü bir durum değildir. Bu, bakkal açar gibi niteliksizlik üniversite açan AKP iktidarının politikalarının sonucudur. Ankara’da Ceren Damar’ın katledilmesi, Eskişehir’de öldürülen akademisyenler bu politikanın ürünleridir. Niteliksizliğin bir diğer göstergesi ise “en iyi 500 üniversite” sıralamasına Türkiye’de bulunan üniversitelerin girememesidir.
AKP iktidarı saldırılarını tek elden yürütmemektedir. Gerici çeteler eliyle de saldırı planlanmaktadır. ODTÜ’de Kavaklık direnişinin ardından gerici çeteleri üniversiteye sokup, “terör demogojisi” üzerinden prim yapmaya çalışmaları, son kalan kalelerin de tehlike altında olduğunun göstergesidir.
***
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yekta Saraç, iki yıl önce yürürlüğe koydukları “Bilim İnsanı Yetiştirme Programı”nı İstanbul’da tanıttı. Yekta Saraç başkanlığındaki YÖK, kendisine “yeni YÖK” diyor. Güya yeni YÖK’ün amaçları ise şöyle sıralanıyor: “Çeşitlilik-Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma a) Bölgesel Kalkınma Odaklı Üniversiteler (10 üniversite); b) Araştırma Üniversiteleri (11 asıl+5 aday).” Bu tanımlama bile YÖK düzeninin sürdürücüsü olduklarını
kanıtlamaktadır. Toplum için bilim üretmek yerine sermaye için “bölgesel kalkınma odaklı üniversite” tanımlaması üniversitelerin durumu hakkında bir bilgi vermektedir.
Yenisiyle eskisiyle YÖK bir düzen olarak devam etmektedir. Gençliğin üzerine bir karabasan gibi çöken YÖK düzenine karşı eğitim hakkımıza, geleceğimize ve özgürlüğümüze sahip çıkalım!
İstanbul’dan bir DGB’li