38 yıl önce 12 Eylül askeri faşist darbesinin ardından gençliği abluka altına almak için kuruldu YÖK. Askeri faşist darbe kılıfı ile işçi ve emekçilere dönük ekonomik, sosyal ve siyasal saldırılar gerçekleştirenler YÖK eliyle de üniversitelerde uygulanacak neo-liberal eğitim politikalarını hayata geçirmenin önünü açtılar. Devrimci ilerici öğrencilere bir dizi zorbalık ve baskı uygulandı, öğrenciler üniversitelerden uzaklaştırılmaya çalışıldılar.
YÖK daha kuruluşundan itibaren üniversitelerin öznelerine dönük bir saldırı aracı olarak kullanıldı, kullanılmaya da devam ediliyor. 15 Temmuz’un ardından ilan edilen OHAL’i uzunca bir süre araç olarak kullanan sermaye iktidarı üniversitelerde baskı ve zorbalığı daha da arttırdı. Yine OHAL ve YÖK işbirliği ile binlerce ilerici muhalif akademisyen üniversitelerden ihraç edildi. İhraç edilen akademisyenlerin yerine rektör ve dekan akrabalıkları ile yeni akademisyenler atanırken, üniversitelerde zaten niteliksiz olan eğitim daha da niteliksizleşti. Okullarda devrimci, ilerici, muhalif öğrencilere siyaset yasakları uygulanırken, bizzat devlet eliyle dinci-faşist çeteler üniversitelerde palazlandırıldı. Çeteler-rektörlük-polis işbirliği ile üniversiteler adeta birer hapishaneye dönüştürülürken, öğrencilere ve akademisyenlere de tutsak muamelesi yapıldı, yapılıyor.
Kısacası YÖK’ün kuruluşundan (12 Eylül’den) OHAL’e sermaye düzeninin üniversiteler ve gençlikle hesaplaşması bitmedi. Kuşkusuz bu hesaplaşma, sermaye düzeni gençliğe “kindar, dindar ve biatkar” bir nesil gömleği giydirmeye çalıştığı müddetçe de devam edecektir. Çünkü gençlik başta toplumsal sorunlar olmak üzere bir dizi sorun karşısında duyarlılık ve mücadele dinamizmi taşımaktadır. YÖK ve diğer baskı araçları ile yapılmak istenen bu dinamiği zayıflatmak, sindirmektir.
Şimdi gündemde ekonomik kriz var ve bu olgu tüm toplumu etkisi altına almıştır. İşçi ve emekçiler işten atma, hak gaspları ve sömürü koşullarının giderek ağırlaşması altında eziliyor ve sindirilmeye çalışılıyorlar. Gençlik de her kademesi paralı olan niteliksiz bir eğitim sisteminde eğitimini sürdürmeye çalışmakta veya giderek büyüyen genç işsizler ordusunun bir parçası olmaktadır. Sermaye düzeni yaşadığı ağır ekonomik krizi işçiler, emekçiler ve gençliğe fatura ederek aşmaya çalışmaktadır. Daha seçimlerden önce KYK yurtlarına zam olmayacak diye açıklamalar yapan iktidarın seçimlerden sonra ilk icraatı öğrenci yurtlarına zam yapmak olmuştur. Yurtlardan yemekhanelere, ulaşımdan okul materyallerine dek her şey ekonomik krizin etkisiyle giderek daha da pahalılaşırken, “kriz yok manipülasyon var” açıklamalarının ne kadar kof olduğu gözler önüne serilmiştir.
Üniversitelerden binlerce ilerici, muhalif akademisyeni ihraç eden, anti-bilimsel uygulamaları okullardan yurtlara her alanda hayata geçiren sermaye devletinin şefi daha birkaç hafta önce katıldığı bir toplantıda, “Dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasında Türkiye’den hiçbir üniversite yok, demek ki bir yanlışlık var” diye ikiyüzlü bir açıklamada bulunmuştur.
Baskı ve zorbalığın böylesine arttığı günümüzdeki tablo gençlik açısından karanlık ve geleceksizlikten başka anlama gelmemektedir. Öte yandan daha geçen sene “üniversitelerin bölünmesi üzerine” gelişen eylemlilikler göstermektedir ki bu karanlık tabloyu yıkıp parçalamak ellerimizdedir. 38 yıl önce gençliği zapturapt altına almak için kurulan YÖK bugün düzenin birçok kurumu ile hâlâ yerli yerinde durmakta, gençliğin üstünde parçalanması gereken bir baskı aracı olarak işlemektedir.
YÖK ve YÖK düzenine karşı mücadeleyi büyütmek için 6 Kasım’da özgürlüğümüz ve geleceğimize sahip çıktığımızı gösterecek, tüm gücümüzle alanlarda olacağız!
Devrimci Gençlik Birliği
Kasım 2018