Salgın fırsatçılığında YÖK de geri kalmadı

Salgından kaynaklı eğitime ara verildiği, akademisyenlerin, öğrencilerin üniversitelerde olmadığı bir süreci fırsat bilerek hayata geçirilen yasa; yeni eğitim öğretim döneminde üniversitelerde baskıların artacağını, eğitime ayrılacak bütçenin yine öğrenciler için değil de kendi çıkarları uğruna teknopark ve teknokentlere harcanacağını ve mantar gibi türeyen vakıf üniversitelerine teşviklerin artacağını gösteriyor.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 25 Nisan 2020
  • 23:43

Dönemsel olarak değişen sermayenin çıkarları doğrultusunda üniversiteler yeniden şekillendirilirken, salgın dönemini fırsat bilen AKP iktidarı üniversitelere yönelik yapmak istedikleri değişiklikleri geçtiğimiz hafta mecliste gündeme getirdi. 

15 Nisan tarihinde TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilerek yasalaşan Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile birlikte yükseköğretimde birçok değişikliğe gidildi.

Düzenleme, 2016’da YÖK’ün önerisiyle Üretim Reform Paketi içinde yasalaşarak hayata geçen ve yükseköğretimle ilgili yapısal değişiklikler barındıran ikinci yasa paketi olduğu YÖK Başkanı Yekta Saraç tarafından ifade edildi. Ayrıca Yekta Saraç, ilk yasa paketinin ana esasları arasında “bağımsız Kalite Kurulu’nun kurulması”, YÖK’ün yetki devri süreçlerini ve “üniversite-sanayi ilişkisini” yasal zemine oturtmak gibi pek çok konunun düzenlemede bulunduğunu belirtti.  

Resmî Gazete’de de yayınlanan yasa ile getirilen önemli değişikliklerden birini de akademisyenlere yönelik yeni disiplin maddeleri oluşturuyor. Akademisyenlerin özgürlüğünü daha da kısıtlayan değişiklikle birlikte akademisyenlere yönelik YÖK Kanunu’ndaki uyarı, kınama, aylıktan kesme ve kamu görevinden çıkarma hükümleri yeniden düzeltilirken; “kamu görevinden çıkarma cezasını gerektiren fiiller”in kapsamı da genişletildi. YÖK Kanunu’nda yer alan, “Terör niteliğinde eylemlerde bulunmak veya bu eylemleri desteklemek” maddesi genişletilerek; “Terör örgütlerinin propagandasını yapmak, bu örgütlerle eylem birliği içerisinde olmak veya yardım etmek, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak ya da kullandırmak” olarak genişletildi.

15 Temmuz darbe girişiminin ardından çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler(KHK) ile ilerici, muhalif akademisyenlerin ihraç edilmesi ile başlayan saldırılar günümüzde de yeni yasalar ile birlikte genişletilerek sürdürülüyor. Disiplin Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikler ile yeni dönemde üniversitelerde baskıların arttırılması hedefleniyor.

Yasa ile birlikte yapılan bir diğer değişiklik ise üniversitelerde sürdürülen Ar-Ge çalışmaları alanına dair oldu. Sermaye devleti, sermayedarların az bir maliyet ile projelerini geliştirdikleri için iştahlarını kabartan üniversitelerdeki teknopark ve teknokentlere yönelik yatırımlarını yeni yasalar ile sürdürüyor. Yasaya göre Ar-Ge faaliyetleri için bir koordinatör, yükseköğretim kurumunun bünyesinde birden fazla yükseköğretim kurumunun işbirliğiyle ortak uygulama ve araştırma merkezi kurulabilecek. Ortak uygulama ve araştırma merkezlerinin kuruluş ve işleyişine ilişkin usul ve esaslar, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığının görüşü alınarak YÖK tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenecek. Üniversite öğrencilerini staj adı altında ücretsiz çalıştırdıkları Ar-Ge çalışmaları, bu yasa ile birlikte birden çok sermayedarın kurulan ortak araştırma merkezleri ile kârlarına kâr katmayı hedefliyor. 

Diğer yandan vakıf üniversitelerine yönelik yapılan değişiklikler ile birlikte ticari eğitimin kalıcılaştırılması yönünde adımlar atıldı. Yasaya göre vakıf üniversitelerinde %10 burs alan öğrenci sayısı, %15’e çıkarıldı. Ayrıca meclisten geçirilen yasada, Ankara'da Türkiye Verimlilik Vakfı tarafından Ankara Bilim Üniversitesi adıyla vakıf üniversitesi kurulacağı ve Kocaeli'de Avrupa Eğitim Vakfı tarafından Kocaeli Sağlık ve Teknoloji Üniversitesi adıyla bir vakıf üniversitesinin kurulacağı bilgisi yer aldı. Devlet üniversitelerine hiçbir yatırım yapmayan sermaye devleti, bu maddeler ile birlikte öğrencilerin vakıf üniversitelerine gitmelerini teşvik ediyor. Böylelikle para ile sattıkları eğitim üzerinden sermayedarların ceplerini doldurmayı hedefliyor.

Salgından kaynaklı eğitime ara verildiği, akademisyenlerin, öğrencilerin üniversitelerde olmadığı bir süreci fırsat bilerek hayata geçirilen yasa; yeni eğitim öğretim döneminde üniversitelerde baskıların artacağını, eğitime ayrılacak bütçenin yine öğrenciler için değil de kendi çıkarları uğruna teknopark ve teknokentlere harcanacağını ve mantar gibi türeyen vakıf üniversitelerine teşviklerin artacağını gösteriyor.