NSU çetesinin tehditleri ve Hessen polis şefinin istifası

Ortaya serilen rezaletin politik sorumluları topu birbirlerine atarken, burjuva cenahın tümünün ortak kaygısı herhangi bir şeyi aydınlatmak değil, devletin ve polisin “imajına” toz kondurmamaktır. Okların devleti gösterdiği her olayda olduğu gibi, bütün suçu birkaç günah keçisine yükleyerek bu işin içinden de sıyrılmak istiyorlar. Fakat ortaya atılan ciddi iddialar, olayın, Emniyet Müdürü’nün kellesiyle sınırlı kalamayacağını gösteriyor.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 17 Temmuz 2020
  • 21:21

NSU adlı Neonazi çetesinin çeşitli kişileri tehdit etmeyi sürdürmesi Almanya’da gündem olmaya devam ediyor. Tartışmaların polisi de içine alacak şekilde genişlemesi, geçtiğimiz salı günü (14 Temmuz), Hessen eyaleti polis şefi Udo Münch’ün istifasına yol açtı.

Hessen polis şefini istifaya götüren süreç 2018’de başladı. İlk önce, NSU davasına müdahil olan Frankfurtlu avukat Seda Başay Yıldız, “NSU 2.0” imzasıyla tehdit mektupları almaya başladı. Ardından geçenlerde Die Linke (Sol Parti) Hessen başkanı Janine Wissler de aynı imzayı kullananlar tarafından tehdit mektupları aldığını açıkladı. Aynı kaynaklar tarafından ölüm tehditleri aldığını açıklayan son kişi ise, tanınmış Berlinli kabare sanatçısı İdil Baydar oldu.

Sayılan bu ölüm tehditlerinin tümünde birkaç ortak yan var. Tehdit edilenlerin üçü de kadın, üçünde de “NSU 2.0” imzası var ve yine üç olayda da Hessen polis teşkilatının parmağı olduğu şüphesi var. Normalde, kişisel verileri koruma kanununa göre, bir sebep göstermeksizin ve dahası yasal izin olmaksızın bir kişinin kişisel bilgilerini kullanmak yasaktır. Fakat Frankfurt ve Wiesbaden’deki polis bilgisayarlarında, tehdit edilenlerin özel bilgilerinin yasadışı bir şekilde kullanıldığının ortaya çıkması, polise yönelik şüpheleri arttırdı.

Sanatçı İdil Baydar, aylar boyu tam sekiz kez benzer tehditler aldığını, her seferinde şikayetçi olmasına rağmen hiçbir sonuç alamadığını ve hiçbir suçlunun bulun(a)madığını belirtti. Baydar, “Beni kurşunlamakla ve annemi ölümle tehdit ediyorlar. Polise güvenim kalmadığı gibi polisten de korkuyorum!” şeklinde açıklamalar yaptı.

Gittikçe artan tartışmalar, tehdit edilenlerin bunlarla sınırlı olmadığını da ortaya serdi. Federal Meclis’te Die Linke’den milletvekili olan Martina Renner, Anne Helm, Helin Evrim Sommer; ZDF moderatörü Maybritt İllner, TAZ yazarı Hengameh Yaghoobifarah (polislerle ilgili tartışılan bir makale yazmıştı), Siegburglu avukat Mehmet Daimagüler’in (NSU davasında müdahil) de tehdit edilenler arasında olduğu kamuoyuna yansıdı.

Polisle işbirliği içinde hareket eden Neonazilerin tehdit ettikleri kişilerin hemen hepsinin kadın olması dikkat çekiyor. Bu, Naonazilerin politik olarak aktif, özgüvenli ve kendini solda tanımlayan kadınlardan daha çok provoke oldukları şeklinde açıklanıyor. Faşist çeteler ölüm tehditlerinde, “NSU 2.0”nin yanı sıra, “Nordkreuz”, “Nationalistische Offensive” gibi değişik isimleri de kullanıyorlar.

Ortaya serilen tehditler ve özellikle bunların polis teşkilatıyla bağlantıları konusunda çok çeşitli kesimlerden tepkiler ve görüşler gelmeye devam ediyor. Hükümet sözcüsü Steffen Seibert konuya ilişkin olarak, “Bu, sonuncusuna kadar açıklanmak zorundadır. Hessen’deki iddiaların aydınlatılması sürecini kesin bir şekilde gözlemliyoruz. Eğer bu iddialar onaylanırsa, bu polisin imajının ciddi bir şekilde zedelenmesi demektir!” dedi. Die Linke ise, tehditlerin ülke genelinde olduğunu ve bu yüzden de soruşturmaların eyalet savcılığı tarafından değil, federal savcılık tarafından yapılmasını talep etti. Zira benzer olaylar Hessen’le sınırlı kalmayıp Badenwüttemberg’de, Berlin’de ve başka yerlerde de yaşanmıştı.
Polis şefinin istifasıyla ilgili bir değerlendirme yapan Hessen Eyaleti İçişleri Bakanı Peter Beuth (CDU), gelişmelerden daha geçen çarşamba haberinin olduğunu; polis şefi Udo Münch’ün, tehdit edilen kişilerin bilgilerinin polis tarafından kullanıldığını ve tehdit mektupları gönderildiğini bildiği halde, bunları kendisine bildirmediğini iddia etti. Frankfurt polisi içerisinde bundan iki yıl önce ortaya çıkan Neonazi çetesini sağır sultan bile duymuş ama ne hikmetse Hessen İçişleri Bakanı duymamıştı.

SPD’li politikacı Günter Rudolph ise, “Esas sorumlu olan İçişleri Bakanını korumak için, güvenilir bir polis memuru kurban edildi!” yönlü bir açıklama yaptı.

Ortaya serilen rezaletin politik sorumluları topu birbirlerine atarken, burjuva cenahın tümünün ortak kaygısı herhangi bir şeyi aydınlatmak değil, devletin ve polisin “imajına” toz kondurmamaktır. Okların devleti gösterdiği her olayda olduğu gibi, bütün suçu birkaç günah keçisine yükleyerek bu işin içinden de sıyrılmak istiyorlar. Fakat ortaya atılan ciddi iddialar, olayın, Emniyet Müdürü’nün kellesiyle sınırlı kalamayacağını gösteriyor. Onu, başta yoğun eleştirilerin hedefinde olan Eyalet İçişleri Bakanı Beuth olmak üzere, başka “kurbanların” izlemesi muhtemeldir.

Kızıl Bayrak / Frankfurt