ABD ile NATO’nun Çin ve Rusya’ya karşı saldırgan politikaları devam ediyor. Emperyalist rekabet çerçevesinde bu iki ülkeyi kuşatmaya dönük çabalar yeni biçim ve düzeyde güçlendirilmek isteniyor. 14 Haziran’da Brüksel’de toplanacak olan emperyalist savaş aygıtı NATO’nun zirvesinin temel gündemlerinden biri bu olacak.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşmeden sonra Pazartesi günü açıklama yaptı ve Biden’la kendisinin küresel rekabet döneminde NATO’nun güçlendirilmesi gerektiği konusunda anlaştıklarını söyledi. “Öngörülemeyen dünyada bir dizi farklı zorluk ve tehdide hazırlıklı olunması gerektiği konusunda anlaştıklarını” duyuran iki şef, birlikte daha güçlü ve daha güvenilir olduklarını belirttiler. Stoltenberg, Rusya ve Çin’e transatlantik birlik sinyali göndermek istediklerini ifade ederken, ABD ve NATO’nun Çin ve Rusya karşısında alınacak tutum konusunda anlaştıkları bildirildi.
Kısa süre önce, dışişleri ve savunma bakanları askeri ittifakın önceliklerini tartışmıştı. Yeni bir stratejik konseptin 14 Haziran’da Brüksel’de ABD Başkanı Joe Biden’ın huzurunda somut hale getirileceği öne sürülüyor. 2010 tarihli belgenin artık mevcut güvenlik durumuna ve tehditlere uymadığı iddia ediliyor.
Batılı emperyalistlerin silahlanmaya yatırdığı yüz milyarlarca dolardan söz etmeyen Stoltenberg, komşularına karşı giderek saldırganlaştığını iddia ettiği Rusya’yı ve yeni askeri yeteneklere yatırım yapan Çin’i hedef gösterdi. NATO’nun, ABD’nin Rusya’ya yaklaşımını da desteklediğini ve Biden-Putin diyaloğunu memnuniyetle karşıladığı belirtildi.
Biden ise, Beyaz Saray toplantısından sonra yaptığı açıklamada, “Güçlü bir NATO Avrupa için iyidir, ama aynı zamanda ABD için de iyidir” dedi. Dünyanın dört bir yanına savaşlar ve yıkım taşınmasında başrol oynayan emperyalist savaş aygıtı NATO’nun 70 yıllık “başarıları”ndan söz eden ABD Başkanı, “yeni değerler inşa etmek için müttefiklerle yakın çalışma konusunda kararlı olduğunu” ifade etti.
Öte yandan ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile NATO Genel Sekreteri Stoltenberg dün bir araya gelmiş, toplantıda uluslararası birliklerin resmi olarak geri çekilmesinin bir ayı aşkın süredir devam ettiği Afganistan konusunun da konuşulduğu belirtilmişti.
“NATO daha çekişmeli bir dünyaya hazırlanmalı”
Hangi reformların kabul edilebileceğini önceden açıklayan Jens Stoltenberg, NATO’ya daha fazla bağlılık istiyor. Altyapı ve tedarik zincirlerinin daha iyi korunması gerektiğini söyleyen Stoltenberg, “NATO güvenlik kavramını genişletecek ve dayanıklılığını güçlendirecektir” diyor. “NATO ortakları hacker saldırılarına ve siber tehditlere karşı kendilerini hazırlamalı ve iklim değişikliğinin güvenlikle ilgili sonuçlarını hesaba katmalıdır” diyen Stoltenberg, “NATO’nun öngörülemeyen ve daha çekişmeli bir dünyaya hazırlanmak zorunda olduğunu” iddia etti.
Çin dünyanın en büyük donanmasına sahip
Eski Yugoslavya, Irak, Afganistan, Libya gibi ülkelerde görüldüğü üzere, “değerleri” işgal, yıkım ve halkları katletmekten oluşan NATO’nun şefi, “Çin bizim değerlerimizi paylaşmıyor, demokrasiye ve medya özgürlüğüne inanmıyor” dedi. Stoltenberg ek olarak, Çin’in Tayvan’a yönelik tehditleri ve silahlanma hızının endişe yarattığını öne sürdü.
Çin dünyanın en büyük donanmasına sahip, örneğin hipersonik silahlara yatırım yapıyor ve yapay zeka, yüz tanıma gibi yıkıcı teknolojiler üzerinde çalışıyor. Bunların askeri amaçlar için kullanılabileceğini ileri süren Stoltenberg, Pekin karşısında NATO ortakları arasında bir “uzlaşma” öngördüğünü söyledi.
Genel sekreter ayrıca ittifakın ortak harcamalarında net bir artışa gidilmesini istiyor. Bu şekilde “ortak iletişim teknolojisine yatırımlar yapılabilir ve dost üçüncü ülkelerle ortaklıklar teşvik edilebilir” diyor. NATO’nun askeri ve sivil bütçeleri ve programları şu anda yılda yaklaşık 2,5 milyar avroyu buluyor. Yalnızca ABD’nin savaş harcamaları bu yıl 644 milyar avro olmuştu.
Emperyalist güçler aralarındaki çelişkilerin şiddetlenmesi sonucu tırmanan hegemonya rekabeti, çığırından çıkan silahlanma yarışı, yaygınlaşan militarizm ve emperyalist saldırganlık ve çoğalan yerel savaşların faturası emekçilere ve ezilen halklara ödetiliyor. Tüm bunlar emperyalist savaş tehdidinin güçlendiğine işaret ediyor. Bunu önlemenin yolu, dünya halkları ve emekçilerin birleşik mücadelesini güçlendirmekten geçiyor.