İnsanlık tarihinde birçok defa salgınlar yaşandı ve bu salgınlar milyonlarca insanın hayatına mal oldu. Dinsel doğmaların hakim olduğu dönemlerde dini otoriteler, sorunun kaynağına inmek bir yana, verdikleri fetvalarla “damgaladıkları” belli kişi ya da grupları “günah keçisi” ilan ediyorlardı. Bu günah keçisi kimi zaman “cadılar”, kimi zaman inançsızlar, kimi zaman Yahudiler oluyordu. Yahudiler yerlerinden sürülüyor veya öldürülüyor, “cadılar ve büyücüler” yakılıyor, kafaları kesiliyor ya da asılıyorlardı.
Bugün insanlık yine tüm dünyaya yayılan bir salgınla karşı karşıya. Günümüz dünyası Covid-19 salgınının yayılmasına her zamankinden daha elverişli bir ortam sunuyor. Karantina ve kısıtlamalar öncesinde her gün dünyanın bir yerinden başka bir yerine saatte binlerce uçuş yapılıyordu. Örneğin her gün 150 milyon Çin vatandaşı dünyanın her bir yanına uçuyordu.
Tarihte dinsel güçlerin çaresiz kaldıkları salgın dönemlerinde kullandıkları “damgalama” silahı günümüzde sağcı, ırkçı-faşist siyasetçi ve akademisyenlerin eline geçmiş bulunuyor. Kanadalı sosyolog Erving Goffman’a göre, damga toplumsal kabul görme engeli olan kişiler için kullanılan bir etiketlemedir. Yani kişi ya “gözden düşürülmüş” ya da “gözden düşürülecek”tir.
Korana virüsünün Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkması nedeniyle, ABD Başkanı Donald Trump Twitter hesabında virüsü “Çin virüsü” olarak adlandırdı. Trump’ın bu paylaşımına tepki gösteren Çin Dışişleri sözcüsü Geng Shuang, “Virüsü Çin ile bağlantılandımak bir damgalama şeklidir. Buna kesinlikle karşıyız ve çok şiddetli şekilde öfkeliyiz” açıklaması yaptı.
Trump’ın damgalayıcı, ırkçı söyleminde yalnız olmadığını, Fransa’da Ulusal Sağlık ve Tıbbi Araştırma Enstitüsü Genel Direktörü Doktor Camille Locht ve Paris’teki Cochin Hastanesi Acil Servisi Şefi Prof. Dr. Jean-Paul Mira’nın, LCI televizyonunda Covid-19’a ilişkin açıklamalar yaptıkları programda gördük. Irkçılıkla malul Locht ve Mira, verem hastalığında başvurulan BCG aşısının Covid-19’a karşı etkili olup olmadığını öncelikle Afrikalılar üzerinde denenebileceğini söylüyorlardı. Mira ayrıca, AIDS tedavisi için daha önce Afrika’da “hayat kadınları” üzerinde denemeler yapıldığını itiraf ediyordu.
Bu “üstün ırk” bakış açısının ürünü söyleme ilk tepki Afrika kökenli dünyaca tanınan futbolcular Samuel Eto ve Demba Ba’dan geldi. Senegal asıllı Demba Ba, Twitter hesabından, “Beyazlar çok üstün olduklarına inandığı için ırkçılık ve hor görmenin olağan olduğu Batı’ya hoş geldiniz” yorumunda bulundu. Kamerunlu Eto’o da yaptığı paylaşımda, “Afrika sizin oyun alanınız değil” ifadelerini kullandı.
Irkçılıkla malul sağ siyaset ve ırkçı çevrelerin Covid-19 salgını karşında çuvalladığı bugün, toplumsal dayanışmanın ne kadar önemli olduğu görüldü. Dünyanın dört bir yanında bu “melanete” karşı kardeşleşen işçi ve emekçiler, kent ve kır yoksulları sosyal dayanışma ağları örüyorlar. Bilim insanlarının, sağlık emekçilerinin ve hizmet üreten işçilerin renk, dil, din ayrımı gözetmeksizin verdikleri mücadele ile bu ırkçı saplantıları çöp sepetine attıklarını görüyoruz.
Bu mücadelenin özü, içinde yaşamak zorunda bırakıldığımız bu karanlık dünyanın yerine refah dolu, kardeşçe ve yaşama sevinciyle dolu bir dünyayı geçirmek ve bunun olabilirliğini göstermektir. “Ben” olma yerine “biz” olmanın gücünü, insanların yaratıcı dinamik rolünü açığa çıkartmaktır.
Bu mücadelenin özü, hiçleştirilmiş bireylerin sıkıştırıldıkları köşelerden çekip çıkarılması ve biz olma düşüncesiyle yeniden ayağa kaldırılmasıdır.
Bu mücadelenin özü, bireyin horlanmasına ve aşağılanmasına karşı, insan olmanın erdemliliğini ve yaratıcı coşkularını bilince çıkarmaktır.
M. İmran