Önceki yıllara oranla 2019’da İsviçre’de ırkçılık ve yabancı düşmanlığında önemli bir artış olduğu istatistiklere de yansıdı. Irkçılıkla Mücadele Federal Komisyonu (ERK) tarafından her yıl açıklanan istatistiklerde 2018’e oranla 2019’da kayıtlara geçen ırkçı ve yabancı düşmanlığı kaynaklı suçlarda önemli bir artış olduğu gözlendi.
İsviçre’de göçmenlere karşı 2017’de 301, 2018’de 278, 2019’da 352 ırkçı, yabancı düşmanı saldırı/vaka resmi kayıtlara geçti. Yabancı düşmanı ve ırkçı saldılar çoğunlukla kamuya açık yer ve alanlarda işlendi. Saldırıların en çok zenofobik nedenlerle işlendiği belirtildi. Failler aşırı sağcı kişi veya kişiler olarak kaydedildi. Göçmenlere yönelik saldırılardaki artışın endişe verici olduğuna dikkat çekildi.
İsviçre yabancılar ve göçmenler söz konusu olduğunda kirli bir geçmişe sahip. Daha 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Afrika’dan getirilen insanlar hayvanat bahçelerinde görücüye çıkarılıyordu. 2. Dünya Savaşı yıllarında Hitler Almanya’sından kaçıp İsviçre sınırlarına dayanan Yahudilerin nasıl gerisin geri Nazilere teslim edildiği hala hafızalarda. Aynı yıllarda İsviçre, saat fabrikalarını hızla silah fabrikalarına çevirerek, Nazi Almanya’sına silah ve cephane yetiştirme telaşındaydı. O dönemi yaşamış olan İsviçreliler şöyle anlatıyorlardı yaşananları: “Haftada altı gün Hitler’e silah ve cephane üretiyorduk. Pazar günleri de kilisede Nazilerin savaşı kaybetmesi için dua ediyorduk.”
Geçmişi kirli olan İsviçre’nin ne yazık ki bugünü de temiz değil. 2019’da yabancı ve göçmen olmaları nedeniyle göçmenlere karşı resmi kayıtlara geçen 352 (gerçek rakamların daha fazla olduğu) saldırı gerçekleştiriliyor ve nedenine de “xenophobie” (zenofobi) deniliyor.
Zenofobi kelimesinin kökeni Yunancaya dayansa da ilk olarak 1900’lerin başında Fransa’da kullanıldı. 1906 yılında “yabancıya karşı duyulan korku” olarak sözlüğe girdi. Günümüz dünyasında zenofobi, kelime anlamı olarak yabancıya, yabancı olana karşı duyulan korku ve çekince anlamına gelmektedir. Zenofobinin Almanca karşılığı “Fremdenangst” olsa da haklı ve yerinde bir tercihle çoğunlukla “Fremdenfeindlichkeit”, yani yabancı düşmanlığı ile eş anlamlı olarak kullanılır.
Sermaye sınıfı kendi bekası için, aynı sosyal sınıfa ait işçi ve emekçilerin bir araya gelmemesi için azami çaba sarf eder, zenofobik önyargıları körükler. Zenofobi, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık kapitalizmin bir ürünleridir.
Kapitalizm öncesi toplumlarda, “yöneticilerin gücünü tanrıdan aldığı” varsayımı, düzene, yönetenlere ve sömürenlere yeterince bir meşrutiyet kazandırdığı için, “ırk, ırkçılık, yabancı düşmanlığı” gibi kavramlara çok da gereksinim duyulmuyordu. Bu kavramlar özellikle Amerika’da egemenler tarafından siyah kölelerle beyaz emekçileri ayrıştırmak ve düşmanlaştırmak için piyasaya sürüldü. Kapitalist üretim ilişkilerinin hakimiyetini ilk olarak pekiştirdiği batı Avrupa ülkelerinde de sıklıkla kullanmaya başlandı. Zenofobi teriminin ilk olarak Fransa’da dolaşıma girmesi tesadüfü olmasa gerek.
Kapitalist üretim ilişkilerinin tamamen hakim hale geldiği günümüz dünyasında ise, insan veya insan topluluklarının din, dil, renk, ırk vb. biçiminde kategorize edilmesi, sermaye düzeninin bekası için bilinçli olarak başvurduğu bir yöntemidir.
Kapitalist üretim çarkı karşısında işçi ve emekçi kitlelerin dayanışmasını kırmak ve gücünü bölmek için yerli-yabancı ayrımı özellikle yapılır. Daha az ücretle ve en kötü işlerde çalıştırılan göçmen işçiler, işsizliğin nedeni olarak gösterilir. Bu yolla yerli işçiler de daha az ücretle çalışmaya zorlanırlar. Sanki bütün kötülüklerin sebebi göçmen işçilermiş algısı basın-yayın aracılığıyla bizatihi yapılır.
Kapitalist sistem tarafından yeri geldikçe kullanılmak için beslenen yabancı düşmanı, ırkçı-faşist örgütler sahaya sürülerek yaratılmak istenen algıya pratik dayanaklar üretilir.
Göçmenlere karşı zenofobik saldırılar sadece İsviçre’de değil, Avrupa’nın birçok ülkesinde de daha çok ve daha sıklıkla yaşanıyor. Göçmenlere yönelik zenofobik saldırılar ve işlenen suçlar genelde her ne kadar “örgütsüz tekil olaylar” olarak lanse edilmeye çalışılsa da bu saldırılar kapitalist sistem var olduğu sürece artarak devam edecektir. Çünkü kapitalizm kendi bekası için bu tür önyargıları besleyip büyütmeye özel bir önem verir ve bu, kapitalist sistemin temel bir yönetim anlayışıdır.