Avrupa’da pandemi: “Tam karantina son çare”

Avrupa’da vaka sayıları pandeminin ilk aylarına kıyasla 2’ye, 3’e katlanırken, kapitalizmin çarklarını döndürmek ve sermayeyi korumak adına devletler kısmi önlemlerle yetiniyor.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 17 Ekim 2020
  • 19:17

Koronavirüs pandemisi dünyanın ve Avrupa’nın gündemini işgal etmeye devam ediyor. Bir süredir uyarılara konu edilen 2. dalga Avrupa’yı bir kez daha girdabına almış bulunuyor. Avrupa’da bir dizi ülke şimdiden risk bölgesi ilan edildi. Fransa’da olağanüstü hal ile birlikte, belli saatler arasında sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Almanya, Hollanda, Belçika, Polonya, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde vakalar hızla yükseliyor, önlemler sertleştiriliyor.

Gittikçe artan tehlikeye karşı Dünya Sağlık Örgütü’nden (DSÖ) Avrupa Direktörü Dr. Hans Kluge son yaptığı açıklamada, Avrupa’da salgının başlangıcından bu yana haftalık en yüksek vaka sayısının (700 bin) kaydedildiğini anımsattı. Toplam vaka sayısının sadece 10 gün içerisinde 6 milyondan 7 milyona fırladığını belirten Kluge, kıta genelinde günlük ölüm rakamlarında bin sınırının aşıldığına dikkati çekti. Avrupa'da koronavirüs tedbirlerinin gevşetilmesi halinde, ölüm oranları Ocak ayında, Nisan ayına göre dört, beş kat artabilir. Ayrıca vatandaşların yüzde 95'inin maske takması ve sosyal toplantılarda sıkı kontrollerin uygulanması halinde Şubat ayına kadar kıta genelinde 280 binden fazla hayat kurtarılabilir.” diyen Kluge, Avrupa’daki birçok ülke tarafından gündeme getirilen yeni kısıtlamalarla ilgili ise, “kesinlikle gerekli” tespitinde bulundu.

Sermayeyi korumak için “tam karantina son çare”

Euronews’te yer alan habere göre, salgınla ilgili uyarılarına devam eden Kluge, ilk aylarında alınan ülkelerin tamamen kapatılması önlemine karşı olduğunu ifade etti. Bunun yerine salgına karşı “orantılı ve hedeflenmiş bir mücadele yürütülmesi” gerektiğini öne sürdü.

Kluge’nin bu “temkinli” açıklamaları, DSÖ’nün de sermaye devletlerinin politikalarına paralel olarak, uyarılarını öncekilerden farklı olarak epeyce esnettiğini gösteriyor.

Kluge, Avrupa'nın, artan vaka sayılarını engellemek için ekonomilerin kapatmaya zorlandığı Mart ortası senaryosuyla karşı karşıya olmadığını savunurken, vaka sayıları artsa da ölümlerin azaldığı bahanesini öne sürdü. Kluge, “Nisan’da zirve noktasına kıyasla günde 2-3 kat daha fazla vaka kaydetmemize rağmen, 5 kat daha az ölüm gözlemliyoruz.” şeklinde konuştu.

Yaşamın Mayıs ayından bu yana “normale” dönmesinin, esasta önlemleri de gevşetmek anlamına geldiğini görmezden gelen DSÖ Direktörü, ülkelerin salgın nedeniyle “kapatılması” yerine, önlemlerin sıkılaştırılması çağrısında bulunarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Önlemleri sıkılaştırmak için hiçbir zaman çok geç değil. Ancak elbette kesinlikle endişeliyiz. Kısıtlayıcı tedbirlerin hızlandırılmasının tam zamanı. Ama, tam karantina (sokağa çıkma yasağı) en son çare olmalı. Neyin yapılabileceğini ve nelerin yapılması gerektiğini Mart ayına göre çok daha iyi biliyoruz.”

Tam karantinaya karşı çıkan Kluge, salgına karşı önlemlerin gevşetilmesi durumunda ise ölüm oranlarının Ocak ayında, geçen Nisan ayına göre 4-5 kat artabileceği uyarısında bulundu.

“Maske takma oranı yüzde 60”

El yıkama ve diğer hijyenik önlemlere uyulması gerektiğini tekrarlayan Kluge, maske takma oranının hala yüzde 60 olduğunu belirtti. Kluge, “Avrupa'da maske takma oranının yüzde 95'e çıkması ve kamusal ve özel alanlardaki kalabalık toplanmaların önlenmesi durumunda, Şubat ayına kadar Avrupa'daki 53 ülkede 281 bin kişinin virüsten ölmesinin önüne geçilebileceği” iddiasında bulundu.

“Virüsün değişmediğini, daha fazla veya daha az tehlikeli hale gelmediğini” aktaran Kluge, artan vaka sayılarının en önemli nedenlerinden birinin de gençler arasında daha fazla test yapılması olduğunu söyledi. Kluge, ölüm oranlarındaki düşüşte ise test sayılarındaki artışın etkili olduğunu kaydetti.

Kluge’nin açıklamaları da sermaye devletlerinin aldıkları önlemler de esasta “bireysel tedbir” vurgularını içeriyor. Ülke fark etmeksizin alınan tüm önlemler, kamu sağlığını korumaya değil, aksine ekonomi çarklarının dönmesine, aynı anlama gelmek üzere, sermaye sınıfının çıkarlarına endekslidir. Kapitalizmin çarkları dönsün diye fabrikalarda, işyerlerinde virüs tehdidi altında sömürü ağırlaşarak devam ediyor.

Bu gerçek orta yerde durduğu müddetçe alınan bütün tedbirler, ikiyüzlü ve yetersiz olmaya, emekçileri hastalığın kucağına itmeye devam edecektir. Diğer temel hak ve özgürlükler konusunda olduğu gibi, işçi ve emekçiler, sağlıklı bir yaşam ve pandemiye karşı gerçek ve ciddi tedbirler alınması için de örgütlenmek ve mücadele etmek zorunda.