Almanya’da yoksulluk ve sefalete karşı emekçiler eylemde!

Krizlerin, pandeminin ve emperyalist savaşların kesilen faturası emekçileri artık yaşayamaz duruma sürüklenmektedir. Mayıs ayından beri birçok sektörde TİS süreçleri devam eden Alman işçi ve emekçileri kendilerine dayatılan geleceksizliğe ve sefalete karşı, sendika bürokratlarının bütün kirli ayak oyunlarına rağmen direniyorlar.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 10 Eylül 2022
  • 19:10

Ukrayna’daki emperyalist savaşın daha da derinleştirdiği ekonomik kriz Avrupa’daki emekçilerin yaşamına ağır bir yoksulluk olarak yansıyor. Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) Avrupa genelinde yıllık enflasyonu yüzde 38,3 olarak belirledi. Kurum tarafından yapılan açıklamada bu rakam son 25 yılın en büyük enflasyonu olarak ifade edilmektedir. Son üç yıldır pandemi gerekçesiyle ücretleri dondurulan ve buna bağlı olarak real alım gücü eksilerde seyreden emekçiler yüksek enflasyondan kaynaklı fahiş fiyat artışları nedeniyle büyük bir yoksulluğun içerisine sürüklenmiş bulunmaktalar.

Özellikle enerji ve temel tüketim maddelerindeki yüzde yüze yaklaşan fiyat artışları milyonlarca emekçiyi günlük ihtiyaçlarını karşılayamaz hale getirmektedir. Ukrayna’nın yıkımı on binlerce insanın ölümü pahasına başını ABD’nin çektiği emperyalist blok tarafından milyarlar aktarılarak sürdürülen bu kirli savaşın bedelini, Avrupalı milyonlarca emekçi yoksulluk ve sefalet olarak yaşamaktadır. Rusya’ya karşı sürekli olarak gündeme getirilen ekonomik yaptırım uygulamaları Rusya’dan daha çok AB ülkelerini vurmakta ve büyük bir oranda enerji konusunda Rusya’ya bağımlı olan bu ülkelerde krizleri daha da derinleştirmektedir.

Artık dayanılamaz hale gelen emperyalist savaşın boyutları, bir yanda Avrupa Birliği içinde çatlaklıklara neden olurken, öte yandan savaşın bedelini ödemek zorunda bırakılan emekçiler içerisinde biriken öfkenin sokaklara taşmasına neden olmaktadır. Her geçen gün daha da yoksullaşan Avrupa’nın emekçileri hızla büyüyen sefalete karşı tepkilerini eylemlerle dile getirmektedirler. Geçen hafta Çekya’da 70 bin emekçinin sokaklara dökülerek hayat pahalılığı protesto etmesi bunun en önemli ilk adımını oluşturmuştur.

Bu eylem dalgasına, son elli yılın en büyük enflasyonu (yüzde 9,1) ile daha da yoksullaşan Almanya’daki emekçiler fiyat artışlarına karşı “sıcak sonbahar için iyi bir başlangıç” çağrısıyla Leipzig ve Berlin kentlerinde düzenledikleri eylemlerle dahil oldular. Leipzig’deki eyleme 5 bin emekçi katılarak hayat pahalılığını protesto etmişti. Kentin merkezinde bulunan August Meydanı’nda bir araya gelen eylemciler, “Kârlarınız için soğuktan donmayacağız!”, “NATO Ukrayna'dan çekilsin!” pankartlarının yanı sıra hayat pahalılığı ve ırkçılığa karşı dövizler taşıdılar. Aynı saatlerde Berlin'de ise bin kişinin katılımıyla hükümet ortağı Yeşiller Partisi'nin genel merkezi önünde yoksulluğa ve silahlanmaya karşı bir gösteri düzenlendi.

Toplumsal öfkenin biriktiğini ve bu öfkenin sokaklara taşacağından korkan Alman sermaye devleti, hizmetindeki bütün aparatları devreye sokarak buna engel olmak için yoğun bir çaba sarfetmektedir. Birkaç ay önce hızla yükselen enerji fiyatlarını “sosyal patlama malzemesi” olarak tanımlayan Scholz, “çok dikkatli olmalıyız” demişti. Dışişleri Bakanı Baerbock “halk ayaklanmaları” olabileceğini söylerken, İçişleri Bakanı Nancy Faeser, “aşırı güçler krizleri kendi emelleri için kullanabilirler, bütün bir toplum olarak dikkatli olmalıyız” demektedir. Bu açıklamalara paralel olarak devletin bütün birimleri harekete geçirildi. Önce iki eyaletin gizli servis şefleri gazetelere “aşırı güçler tehlikesine” dikkat çekip vatandaşa “aklı selim” davranmasını önermeye başladılar. Thüringen Anayasayı Koruma Dairesi Başkanı Stephan Kramer, 10 Ağustos günü heute.de haber portalına verdiği demeçte, “sonbahar ve kış aylarında kitlesel protestolar ve ayaklanmalar” olabilir açıklamalarında bulundu.

Brandenburg Anayasayı Koruma Dairesi Başkanı Jörg Müller de 7 Ağustos günü WamS gazetesinde benzer görüşleri dile getirmişti. “Aşırılık yanlılarının enerji krizini ve yüksek enflasyonu kendi amaçları doğrultusunda kullanabileceği” uyarısında bulunan Müller, “aşırılık yanlıları bir Alman öfke kışı hayal ediyor” dedi.

Federal Anayasayı Koruma Dairesi Başkanı Thomas Haldenwang ise 17 Ağustos günü Köln’de yaptığı açıklamada daha da ileri giderek, aşırı sol kesimlerinse “anti militarizm” başlığı altında silahlanmaya ve savaşa karşı gösterileri kullanmak istediğini ileri sürdü. Haldenwang, “daha da kötüsü, Rusya Almanya’da toplumu bölmek için siber saldırılar ve dezenformasyon gibi araçları hibrit kaldıraçlar olarak kullanıyor. Sol güçler de bunlara malzeme oluyor” dedi.

Sermaye devletinin hizmetindeki, burjuva partileri, istihbarat örgütleri, sendika bürokratları, basın-yayın tekelleri, tek bir ağızdan emekçilere sükûnet içinde olmaları, kışkırtmalara itibar etmemeleri yönünde açıklamalarda bulunuyorlar. Oysa toplumsal öfkenin birikmesini yaratan asıl nedenler, kapitalist tekellerin daha fazla zenginliği üzerinden yükselen servet-sefalet kutuplaşmasıdır. Krizlerin, pandeminin ve emperyalist savaşların kesilen faturası emekçileri artık yaşayamaz duruma sürüklenmektedir. Mayıs ayından beri birçok sektörde TİS süreçleri devam eden Alman işçi ve emekçileri kendilerine dayatılan geleceksizliğe ve sefalete karşı, sendika bürokratlarının bütün kirli ayak oyunlarına rağmen direniyorlar. Bütün gelişmeler, bu direnişlerin daha da toplumsallaşarak devam edeceğini ve er geç Alman sermaye devleti tarafından korkuyla dile getirilen “sosyal patlama”, “halk ayaklanmaları” biçimine evrileceğinin göstermektedir.